www.kriminoloji.com
SUÇTA
KARANLIK ALAN - SUÇTA SİYAH SAYILAR
Erol TUTAR
© www.kriminoloji.com
2002
Giriş
Ölçme
bütün bilimler için önemlidir.[1]
Geçmişten günümüze en önemli sosyal problemlerden birisi olan “suç” olgusunun,
geçtiğimiz 150-200 yıllık bir süreç içerisinde bilimsel bir yöntem ve disiplin
içerisinde ele alınmaya başlanmasından bu yana, suçun gerçek miktarının
öğrenilmesi, dolayısıyla sistematik bir biçimde ölçülmesi önemli bir gereklilik
olarak görülmüştür.[2].
Suçluluk en genel anlamda suç istatistikleri yoluyla ölçülür.[3]
Kriminoloji
suçla sadece bireyin yaşamındaki tek bir görünüş olarak ilgilenmez, bilakis
birlikte yaşanılan müşterek toplum içerisindeki görünüş olarak da ilgilenir;
bu, yığın görünüşü olarak suç, yığının suçlu davranışı ve belirli gruplar da
suçla ilgilidir. Konunun bu yanının araştırılmasında kriminoloji kapsamlı
olarak istatistik metoduna başvurur ve özellikle de suç istatistiği uygulanır.[4]
Suç
istatistikleri, belirli bir bölgede, belirli bir zaman sürecinde meydana
gelmiş, suçluluğa ilişkin olayların, sayısını gösteren araçlardır. Suç
istatistikleri ya da toplumda işlenen suçlara ilişkin birtakım veriler,
toplumdaki suçluluğun boyutları hakkında genel bir bilgi verir.[5]
Bir
ülkede ya da toplumda işlenen suçların miktarının en gerçeğe yakın rakamlarla
bilinmesi, bunların türlerine, işleniş biçimlerine, faillerinin özelliklerine
göre sınıflandırılması ve suç sebeplerinin araştırılması için mevcut verilerin
diğer bir takım sosyo-ekonomik değişkenlerle ilişkilendirilmesi açısından
kriminolojide önem taşır.[6]
Bu
çeşitli şekillerde yapılır: 1- Suçu ölçme metodu, 2- Deneysel metod, 3- Olay
incelemesi metodu, 4- Yaşam öyküsü metodu, 5- Olaya katılarak gözlem metodu ve
6- İzleme metodu.[7]
Suçu
ölçme metodu olarak; 1.1- Suç istatistikleri, 1.2-
Viktimizasyon araştırmaları, 1.3- Suçu faillerin bildirmesi 1.4- Dolaylı
ölçümlemeler kullanılır.
Suç
istatistikleri ise; 1.1.1- Polis istatistikleri, 1.1.2-
Adalet istatistikleri, 1.1.3- Cezaevi istatistikleri, 1.1.4- Bilimsel
nitelikteki istatistikler 1.1.5- Uluslararası istatistikler olarak tasnif
edilirler.[8]
Suç
istatistiğinden, belirli bir zaman ve bölge için suçlar, suçlular, mağdurlar ve
ceza adalet sisteminin tepkileri üzerine bilgiler içeren düzenli ve sistematik
toplama, düzenleme, karşılaştırma ve bir sayı değerinin çok veya az kamuya
yayılması anlaşılır. Resmî istatistikler çeşitli idarî bölgeler (yerel veya
ülke çapında) üzerine, kontrolün çeşitli mercileri vasıtasıyla (polis,
mahkemeler, cezanın tecili, ceza infazı) ve ceza muhakemesinin çeşitli
aşamaları içinde (ihbar, yargılama ve mahkûmiyet, tecil, cezaevinde bulunma)
oluşturulur.[9]
Suç
istatistiklerinin aslî amacı suç ve suçlulara değin nicelik ifade eden
sınıflandırılmış bilgi temin etmek; olguların sınıflandırılmasında takip
edilecek bir metodla eldeki bilginin çeşitli sosyal eylemler için
kullanılabilme olanağını maksimuma çıkartmaktır.[10]
Şekil-1:
Suça ilişkin anatomik görünüm.[11]
Tanımlama
Suçta siyah sayılar, suçta karanlık alan, suçta karanlık
sayı, suçta siyah rakam, suçun kara sayısı gibi çeşitli kavramlarla karşımıza
çıkan bu terimler[12]
saklı/gizli, karanlıkta kalan, bilinmeyen, istatistiğe yansımayan suçluluğu
ifade etmek için kullanılır.
Bizi
ilgilendiren gerçek suçluluktur; çünkü bu, işlenen suçların gerçek toplamıdır.
İşte bu suçluluk tam olarak bilinmez.[13]
Gerçek suçluluğun bilinmeyip de istatistiklere yansımayan bu bölümüne, “siyah
sayılar” adı verilir.[14]
Siyah sayılar, bilinmeyen, kayıt altına alınmayan suçluluğu yani resmî
istatistiklerin dışında kalan suçluluğu ifade etmektedir. [15]
Siyah sayılar gizli kalmış suç ve suçluları ifade eder.[16]
“Suçta karanlık alan”, “suçta siyah
sayılar” terimleri, başka ifadelerle, şu şekilde de tanımlanabilir:
Gerçek
suçluluk ile bilinen suçluluk miktarları arasında hep fark vardır, buna
“karanlık sayılar” denir.[17]
Suçlulukta
karanlık alandan, ceza koğuşturma organlarının bilmedikleri ve bu yüzden
istatistiklerde hiç görünmeyen suç yekûnu anlaşılır. Böyle suçların bilinmemesi
her şeyden önce, mağdur veya başkası tarafından (çeşitli saiklerle) ihbar
edilmemesinden kaynaklanır.[18]
Fiillerin keşfedilmemesinde karanlık alan başlar.[19]
Suçluluğun karanlık ya da bilinmeyen alanı olarak, bilinen alanın tersi, genel
olarak resmen bilinmeyen, yani resmî olarak bilgi sahibi olunmamış ve
kaydedilmemiş suçlar ifade edilir.[20]
Suç
istatistiklerinin göstermediği; çoğu bilinmeyen fakat gerçekte var olan
suçluluğa ait rakamlara “siyah sayılar” denir.[21]
Demirbaş,
“‘sayı’ ifadesi, bilinmeyen suçların sayısının bilindiği gibi, yanlış bir etki
uyandırdığından”[22]
“karanlık alan”[23]
kavramının kullanılmasının daha yerinde olduğu görüşündedir.
İstatistik
metodunun suçluluğun hacmi konusunda gerçeğe uygun bilgiler verebileceği
sanılabilirse de gerçekte istatistikler bu konuda tam kesin bilgi
edinilebilmesini mümkün kılmamaktadırlar.[24]
Bir ülkedeki gerçek suçluluk miktarı, mantıksal olarak bünyesinde siyah
sayıları da barındırdığından hiçbir zaman tam ve doğru olarak bilinemez.[25]
Hiçbir ülkede suç istatistikleri o ülkede gerçek suç dağılımını vermez.[26]
Ferri’nin
ünlü tasnifini izleyerek diyebiliriz ki, suçluluk üç kısımda mütalâa
edilebilir: 1- Kanunî Suçluluk (mahkemelerce el konulmuş ve mahkûmiyetle
sonuçlandırılmış suçların tümü); 2- Bilinen Suçluluk (polisin varlığını
bildiği suçların tümü); 3- Gerçek Suçluluk (bir ülke üzerinde işlenen
suçlara ait gerçek bütün).[27]
“Bilinen
suçluluk”, kısaca polisin varlığını bildiği ve kayıtlarına geçirdiği suçların
tümüdür. “Kanunî suçluluk” kavramıyla kastedilen ise, mahkemelere intikal etmiş
ve mahkûmiyetle sonuçlanmış suçların tümüdür. Bir ülkede işlenen suçlara ait
gerçek bütünü ifade etmek için de “gerçek suçluluk” tabiri kullanılmaktadır.
Matematiksel olarak ifade edecek olursak bir ülkedeki gerçek suçluluk miktarı,
bilinen suçluluk, kanunî suçluluk ve siyah sayıların toplamından ibarettir.[28]
İhbar
edilmemiş, ortaya çıkmadıkları için varlığı bilinmeyen ya da varlığı bilindiği
halde polisin dikkatini çekmemiş bulunan birtakım suçlar, kayıtlarda ve
istatistiklerde gözükmez. İşte gerçekte var oldukları halde istatistiklerde
gözükmeyen, “bilinen suçluluk” ve “kanunî suçluluk” dışında kalan, bu suçlara
“siyah sayılar” ya da “karanlık alan” denir.[29]
Dolayısıyla,
“siyah sayılar” ya da “karanlık alan” kavramı, yetkili makamlara ihbar edilen
ve kayıt altına alınan belirli türden suçlarla, çeşitli nedenlerden dolayı
muhtemelen ihbar edilmemiş ve dolayısıyla kayıt altına alınmamış suçlar
arasındaki farktır.[30]
Gizli
suçlar, esasen kanun ve kuralları ihlal ettikleri halde, ya hiç kimse
tarafından fark edilemeyen veyahut da bu kimselerin yaptıkları davranışın
çevrelerindeki insanlar tarafından bir kural ihlali olarak görülmediği
bireylerdir. Dolayısıyla, kriminoloji literatürüne “siyah sayılar” (dark figure
of crime) olarak giren suçun karanlıkta kalan bu yüzünün aydınlatılmaya
ihtiyacı vardır.[31]
Bugün
hepimiz biliyoruz ki, karayolları üzerinde binlerce sürücü, son derece sıkı
olan trafik kurallarını hiç duraksamadan çiğnemektedirler. Her gün cürüm
niteliğinde olmayan ve resmî mercilerce bilinmeyen önemli sayıda suç
oluşmaktadır. Genellikle bunlar cezalandırıcı güçlerin etkisi dışında kalırlar.
Tüm ülkelerin adlî sicillerinde bizim suçlu ve suç hakkındaki alışılagelmiş
bilgilerimizi altüst edecek nitelikteki kontrol edilmemiş bir suçluluk
bulunmaktadır. Çünkü, toplumda var olan suçlar karşısında bilinenler son derece
küçük bir oran meydana getirirler.[32]
Polis
tarafından bilinen ve onun tarafından kaydedilen suçluluk, gerçekte işlenen
suçların çok küçük bir kısmı olup; bu durum, görünemeyen buzdağının görünebilir
zirvesi gibidir. Karanlık alandan, gerçekte işlenen, ancak ceza koğuşturma
organlarınca bilinmedikleri için resmî istatistiklerde görünmeyen suçların
toplamı anlaşılır. Karanlık alana, işlenmiş olmakla birlikte, kimse tarafından
suçluluk olarak idrak edilip tanınmamış veya kimse tarafından hatırlanamayan
suçlar da dahildir ve bu “mutlak karanlık alan” olarak adlandırılır. Buna
karşılık, mağdur tarafından suçluluk olarak değil, bilakis özel konumda
değerlendirilen ve bu yüzden karanlık alan anketlerinde hiç verilmeyen suçlar
ise “çifte karanlık alan” sayılır.[33]
“Nispî
karanlık alan” ise, ceza koğuşturma organlarına bildirilen ve bu yüzden gizli
kalmamış olan suçların büyük kısmını ifade eder; bu suçların çoğu polis
tarafından aydınlatılmaz; yani fail bilinmez olarak kalır. Tespit edilen
sanıklardan bir kısmı yargılanmaz (savcılık tarafından takipsizlik kararı) veya
mahkûm edilemez (mahkeme tarafından delil eksikliğinden beraatler). Faili
yakalanamamış veya onların failliği ispat edilemeyen suçlar, daha iyi ayırt
edilmek amacıyla “suçluluğun gri alanı” sayılırlar; çünkü bunlarda failin
gerçekten suçlu olup olmadığı, hiçbir zaman açıklanamaz. Mutlak karanlık alan
ve nispî karanlık alan (suçluluğun gri alanı) suç istatistiklerini çok az
ilgilendirirler; çünkü her ikisinin de aydınlatılabilmesi güçtür.[34]
Şekil-2:
Karanlık ve Aydınlık Alan.[35]
Kısa
Tarihçesi
Suç
istatistiklerinin güvenirliği sorunu eski tarihlerden itibaren araştırmacıları
ilgilendirmiştir. Örneğin, Belçikalı matematikçi-sosyolog olan Quetelet,[36]
suçla ilgili çalışmalarda istatistik metodu kullanan ilk kişidir ve yıldan yıla
suçluluktaki artışlarda, belirli bir düzen olduğunu saptamıştır. Avukat olan
Fransız Guerry[37]
ise 1833 yılında yazdığı kitabında ilk ekolojik suçluluk çalışmasını (alan
çalışmasını) yapmış ve ne alanlarda suçluluğun yaygın olduğunu istatistik
metodunu kullanarak belirlemiştir.[38]
Biz
uzmanlık literatüründe “siyah sayılar ve karanlık alan” ile 19’uncu yüzyılın
ortalarından itibaren karşılaşıyoruz.[39]
Quetelet ve Guerry gibi 19. yüzyıl sosyolojik ekol mensubu yazarlar,
araştırmalarını resmî suç istatistiklerine dayandırdıkları halde, bunlar da
bazı eksikliklerin ve kusurların bulunduğunun farkında idiler.[40]
Daha
1836 yılında Bulwar, siyah sayıların tartışmasını yapacak kadar
bilinçlenmiştir. Bundan üç yıl sonra ise Rawson, “Tutuklanan suçlu sayısını en
iyi şekilde yansıtan bir kayıt dahi işlenen suç sayısını tam olarak gösteremez,
çünkü bu daha çok mağdurun veya savcının takdirine ve polis sisteminin
yeterliliğine bağlıdır… Tutuklamalar az olduğu zaman dahi suç çok miktarda
olabilir”, demiştir.[41]
Japon savcı Shigema Oba, Almanca doktora tezinde (1908), siyah sayılar
kavramını ilk defa kullanarak, Alman kriminolojik araştırmasına dahil etmiştir.[42]
Sorunlar,
Nedenler, Çözüm Arayışları
Suç
gerçeği ile adlî makamlarca takip edilen suç olguları arasında büyük bir uçurum
vardır. Suç istatistikleri yalnızca ilgili makamlarca saptanan suçlar hakkında
bilgi vermektedir.[43]
Gerçekte işlenen suçlardan bir kısmı kolluğa bildirilmez; bazıları suçları
kolluk keşfeder ve fakat faillerini bulup yakalayamaz; bazen ise suç ve faili
keşfolunduğu halde bir kısım sebeplerle usul işlemleri yürütülemez ve ortaya
bir mahkûmiyet ortaya çıkmaz ya da bir suçlu yakalanır; fakat kişiye ait
belirli suçlar söz konusu olur. Oysa bu kişinin diğer birtakım suçları daha
vardır. Görülüyor ki, istatistiklerin yorumlanması suretiyle gerçek suçluluğun
tespitine çabalamak bir kimsenin gölgesinden portresini yapmaya çalışma gibidir.
Bu itibarla sözü geçen saklı suçluluğun incelenmesi kriminolojinin en önemli
konularından birisini teşkil etmiş ve siyah alan istatistikçiler ve
kriminologlar bakımından, ilmin başlangıcından beri önemli bir konu
oluşturmuştur.[44]
İşlenen
her suç ortaya çıkarılamadığından ve ortaya çıkarılan her suç da ihbar
edilmediğinden, suçun izlerini, resmî takip ağının dışında da takip etmek
suretiyle hangi suçların ihbar edildiğini ve hangilerinin karanlıkta kaldığını
belirlemek öncelikle önem taşımaktadır.[45]
Suçlulukta
karanlık alandan ne anlaşıldığı kriminolojide tanımlanmamıştır. Bu yüzden
kavram da birlik içinde kullanılmaz. Tanımı her şeyden önce pratik düşüncelere
bağlıdır. Bununla birlikte, “karanlık alan” ve “aydınlık alan” suçlarının
toplamının, belirli bir zaman dilimi esnasında, belirli bir bölgenin tüm
suçluluğunu kapsadığı üzerinde birlik vardır. Günlük işlenen suçların yapısı ve
kapsamının ortaya konulması amacı için, en azından polise kaydedilmemişlik
günlük işlenen her suçun karanlık alan olarak kaldığı belirtilmektedir. Hatta
bazı yazarlar, ceza koğuşturma organlarınca öğrenilmiş olmakla birlikte, onlar
tarafından takip edilmemiş olan suçları karanlık alanda saymazlar.[46]
Bilinmeyen
suçların karanlık alanı suç istatistiklerinin değerini azaltır.[47]
Suç istatistiklerinin büyük yükü siyah sayılardır. Bu, gerçekte işlenen suçlar
ile istatistiklerde görünen sayı arasındaki gerilim anlamına gelir. Çünkü,
işlenmekle birlikte, birçok suç ortaya çıkmaz, çıkanlar da ihbar edilmez,
birçok ihbar edilen failin bulunması mümkün değildir veya suçları ispat
edilemez; bazıları ispat edilebilirler; ancak dava edilemez veya mahkûm
edilemezler.[48]
Suç istatistikleri sadece ilgili mercilerce tespit edilen suçları yansıtmakta;
buna karşılık, işlenmiş olmakla birlikte ortaya çıkarılamayan ve ihbar
edilmemiş olan suçlar, istatistiklerde yer almamaktadırlar.[49]
Böylece gerçekte gerilim, korkunç bir boyuttadır. Siyah sayıların büyüklüğü
fiilin şekline, yerine ve zamanına göre değişiktir.[50]
Suç
aritmetiğinde “karanlık sayı” kadar sorun olan bir konu da “artık sayı”dır.
Bunlar asılsız suç ihbarları ile işlenmiş bir suçun daha ağır gösterilmesinden
kaynaklanmaktadır.[51]
Doğası gereği suç niceliğinin ölçülmesi kolay değildir.[52]
Suç, brüt rakam ile ölçülmektedir. Bu ölçüm metodu, karmaşık yapıdaki suç
hadiseleri üzerinde oldukça sınırlı bir analiz imkânı sunmaktadır.[53]
Burada açıkça görüldüğü üzere suç istatistikleri gerçeği yansıtmamaktadır.[54]
Yalnız
suç istatistikleri insan davranışlarını değerlendirmekten uzak olup; insanın
suçlu davranışı ölçmek yerine insanın suçu ihbar etme yolundaki tutumunu
ölçebilir. Yapılan araştırma sonuçlarına göre, hırsızlıkların yarısı; ırza
geçmelerin yarısından çok azı; müessir fiillerin ise ancak dörtte biri ihbar
edilmektedir. Özetle, suç istatistikleri kuyuda ne kadar su olduğunu değil,
insanların kuyudan ne kadar su çıkarmaya niyetli olduklarını saptamaya
elvermektedir. Her ikisi arasında bir ilişkinin varlığından söz edilebilirse
de, bu ilişkinin çok yakın bir ilişki olduğu ileri sürülemez.[55]
Hatta
suçluluk istatistikleri, gerçek suçluluğun azalmakta mı yoksa sâbit mi
kaldığını, artmakta bulunup bulunmadığını da gösteremez. Meselâ resmî suç
istatistiği suçluluğun yekûn rakamlarının arttığını göstermekte ise, aslında bu
gerçek durum bakımından kesin bir şey belirtmiş olmaz.[56]
Bu
konuda Caldwell şöyle bir misal veriyor: “Meselâ çocuk mahkemelerince mahkûm
edilen küçük sayısının artışı, çocuk suçluluğunda bir artış olduğu yönünde
mânalandırılabilir. Gerçekte ise bu hâl, polisin gayrete gelmesi ile öteden
veri işlenen ve fakat mahkemeye verilmeyen suçluların mahkemelere sevk edilmeye
başlanmasından da meydana gelmiş bulunabilir”.[57]
Rakamların
artışı, keşfi nispeten daha kolay suçlar kategorisinin artmış bulunmasından
ileri gelmiş olabilir; fakat aynı zamanda keşfi zor ne nâdir olan suçlar geniş
ölçüde azalmış da bulunabilir. Böylece gerçeğe aykırı olarak, suçluluk, toplamı
bakımından artmış gözükür.[58]
Zaman
açısından siyah rakamlar değişkendir. Bazen polis ve adalet çok enerjik
olabilir; suçluluğa karşı son derece hassas ve etkili olabilir. Bu durumda
resmî suçluluk ile gerçek suçluluk birbirine yaklaşırlar. Siyah rakamlar yüksek
olmaz.[59]
Adalet ve polis teşkilâtının gevşek olduğu, suçlular üzerine gitmediği
zamanlarda ise takip edilmeyen suç ve suçlu sayısı fazla olacaktır. Dolayısıyla
siyah rakamlar yüksek olacaktır.[60]
Adalet
teşkilatı etkili bir şekilde çalışmış da olsa, gerçek suçluluk ile resmî
suçluluk arasında fark her zaman vardır. Gerçek suçluluk resmî suçluluktan her
zaman yüksektir.[61]
İstatistiklerdeki
suç sayılarının artması, her zaman da siyah sayıların azaldığını göstermez. Bu
artışın çeşitli nedenleri olabilir:
a)
Polisteki etkinliğin artması,
istatistiklerde daha çok suçun yer almasını sağlar,
b)
Polis belirli konular üzerine daha
fazla eğilir ve kamuoyunun ilgisini çeken konularda (özellikle) yoğunlaşırsa bu
konuya ilişkin istatistikler daha kabarık olur,
c)
Halkın polise karşı tutumunun daha
olumlu hale gelmesi ve suç ihbarlarında daha istekli davranması istatistiklerde
yer alan sayıları artırır,
d)
Günümüzde insanların suç işleme
olasılıkları artmıştır. Bu, insanların daha ahlâksız olmasından değil, pek çok
suçun daha kolay işlenebilir hale gelmesinden kaynaklanmaktadır. Örneğin
marketlerden hırsızlık, sayıca çok artan motorlu taşıtlarla işlenebilen suçlar,
e)
Polis memurları, daha etkin
görünebilmek için daha çok yakalama yapmaktadırlar,
f)
Kanunların yeni koyduğu suçlar da
istatistiklerdeki sayıları artırır.[62]
Suçta
siyah sayıların nedenleri, mağdurun neden olduğu siyah sayılar ve mağdurun
dışındaki nedenlerden kaynaklanan siyah sayılar olarak ikiye ayrılabilir.[63]
1)
Mağdurdan neden olduğu siyah sayılar:
a-
Mağdur tarafından suçlunun yeterli
şekilde tanımlanamaması,
b-
Mağdurun rızası,
c-
Mağdur ve suçlu arasında önceden var
olan ilişkiler nedeniyle ihbardan kaçınması, (Örneğin ebeveyn ilişkisi,
akrabalık, dostluk, komşuluk, arkadaşlık, iş arkadaşlığı, otorite ilişkisi…
v.s.)
d-
Mağdurun işlenen suçu önemsememesi,
e-
Mağdurun ihbar neticesinde birtakım
külfetlerle karşılaşmak istememesi; bundan korkması, çekinmesi, (Bürokratik
işlemler, zaman ve para kaybı, itibar kaybetme, utanç, aradaki bağımlılık, ihbar neticesinde birtakım misillemelere
maruz kalma korkusu, yaşadığı sarsıntıyı tekrar yaşamaktan ve ikinci kez
mağduriyet yaşamaktan korkma gibi nedenlerle şikâyet etmekten kaçınmalar bu
madde kapsamında değerlendirilebilir.)
f-
Mağdurun suçu ispatlayamama korkusu,
g-
Mağdurun failin kimliği nedeniyle
korkması,
h-
Mağdurun ya da çevresinin suçu
bildirmemesi karşılığında bu kişilere bazı kazanımlar sağlanması,
i-
Mağdurun suçun cezasını kendisi vermek
istemesi, intikam arzusu,
j-
Mağdurun bulunduğu alt-kültürün
etkisi,
k-
Mağdurun polise ve yöntemlerine
güvenmemesi,
l-
Mağdurun bir suçtan kaynaklı
mağduriyet yaşadığının farkında olmaması,
m- Mağdurun
suçu ihbar edecek durumda olmaması,
2)
Mağdurun dışındaki nedenlerden
kaynaklanan siyah sayılar:
a-
Mağdursuz suçlar,
b-
Polisin bilmek istemediği suçlar,
Kuşkusuz,
suçların ihbar edilmesinde en önemli etken, kolluk ve adalet sisteminin
toplumda etkili bir işlev sergilemesidir. Hizmetler etkili olduğunda, suç
ihbarında gözle görülür derecede bir artış görülecektir. Bu önerme defalarca
kanıtlanmış olup; kolluğa, onların etkinliğine, onurlu davranışlarına ve
mahkemelerin çalışmasına duyulan güven vatandaşın suçu ihbar etme kararını
koşullandırmaktadır.[64]
Suçluluğun
ne kadarının karanlık alanda kaldığı, kesin bir şekilde söylenemez; aksine
ancak belirli ölçüde esaslı tahminde bulunulur. Karanlık alanın güvenilebilir
şekilde ölçülebileceği bir metod kriminolojide yoktur. Karanlık alan
araştırmalarında deney, gözlem ve anket metodları kullanılmakla birlikte,
uygulamada anket en önemli rolü oynamaktadır.[65]
Kriminolojik
araştırmalar, suçun güvenilir bir ölçme aracının var olmadığını, fakat farklı
kaynakların bir araya getirilmesi ve karşılaştırılması sayesinde tutarlı
ölçümlere ulaşılacağını göstermektedir.[66]
Suçun
siyah sayılarını veya gerçek suçluluğu tespit etmek için tamamlayıcı ve
açıklayıcı nitelikte yeni metodlar geliştirilmiştir. Fakat alternatif suç değerlendirme
teknikleri olarak da adlandırılan mağdur anketleri, fail anketleri ve güvenlik
algılama anketleri konusunda da dikkat edilmesi gerekmektedir. Alternatif
değerlendirme tekniklerinin de doğru ve kesin bir değerlendirme yaptıkları
söylenemez, zira bu teknikler suçu sübjektif bir yaklaşım içerisinde ele
alırlar.[67]
Özetleyecek
olursak, istatistik metodunu kriminolojide kullanırken çok dikkatli olmak
gereklidir. Suçu izah bakımından, doğrudan doğruya ilk ilişkilerin
istatistiklerden elde olunamayacağını, ancak sadece bazı semptomların elde
edilebileceğini unutmamak gerekir.[68]
İstatistikler şüphesiz, kriminolojide iyi bir çalışma âleti teşkil eder. Ancak
bunların tam olmaları ve incelenen nüfusa ait sosyal hayat unsurları iyice
bilinmek suretiyle yorumlanmış bulunmaları şarttır.[69]
İstatistik,
genellikle yanlışları nedeniyle olumsuz eleştirilmesine rağmen, istatistik
muhakemesi olmadan deneysel araştırmaların ortaya konulması ve
değerlendirilmesi zor olacağından, deneysel kriminolojik araştırmaların sonuçlarının
alınması için sıklıkla istatistiğin hizmeti gereklidir.[70]
Türkiye’de
Durum
Karanlık
alan suçtan suça ve yıldan yıla değişir.[71]
Yukarıda da genel olarak ifade edildiği gibi suçta karanlık alan; zamana,
topluma, suçun türüne bağlı olarak ve bunun yanında birçok etkenlere bağlı
olarak değişmektedir. Bununla birlikte karanlık alan ile ilgili bazı rakamlar
telaffuz edilmiş ve bazı araştırma sonuçları verilmeye çalışılmıştır.
Kriminologların
genel kanaati, suç ne kadar hafif ya da önemsiz ise, karanlık alan da o kadar
büyük olacaktır.[72]
Faletti ve Debove, suçların yaklaşık olarak % 50’sinin polise bildirildiğini
belirtmektedir.[73]
Avustralya İstatistik Bürosunun18.500 kişi üzerinde yaptığı bir araştırma,
işlenmiş olan suçların yalnızca yüzde 40 kadarının bilindiğini, yüzde 60
kadarının ise siyah sayı olarak kaldığını göstermektedir.[74]
Ülkemizde
ulusal çapta bu tür çalışmalar yapılmadığından siyah sayıların hacmi konusunda
bir tahmin yapılamamaktadır.[75]
Siyah sayıların ortaya çıkması konusunda ülkemizde yeterli çalışma
bulunmamaktadır. Ancak TÜBİTAK ve İstanbul Bilgi Üniversitesi ortaklığında 2005
yılında İstanbul’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Mağdur Anketi bu
alanda bir ilk teşkil etmektedir. Uluslararası Suç Mağdurları Araştırması-USMA
(International Criminal Victimization Survey-ICVS), suç mağduriyeti ve
yaygınlığı üzerine alandaki en geniş çaplı uluslararası araştırmadır.[76]
Türkiye
ilk defa, UNICRI’nin (Birleşmiş Milletler Bölgelerarası Suç ve Adalet
Araştırması Enstitüsü) koordinasyonunu yürüttüğü suç mağduriyeti taramalarının
beşinci dalgası olan ICVS-2005’e, İstanbul’u kapsayan bir örneklem ile dâhil
olmuştur. Veri, USMA tarafından sağlanan standart anket kullanılarak, yüz yüze
yapılandırılmış mülakatlar yoluyla toplanmıştır. Toplam dokuz farklı mağduriyet
tipiyle ilgili sorular sorulmuştur: Araba hırsızlığı, arabadan hırsızlık, eve
hırsız girmesi, hırsızın eve girmeye teşebbüs etmesi, gasp, hırsızlık, darp/tehdit/saldırı, rüşvet
talep edilmesi ve dolandırıcılık.[77]
Araştırma sonucunda, suç tipine göre mağdurların polise bildirim oranları
Tablo-1’de sunulmuştur.[78]
Tablo-1: Suç Tipine Göre
Mağdurların Polise Bildirim Oranları.[79]
NOT: Bu yazı derleme bir yazıdır. Atıf yapılan
kaynaklardan birebir alıntılama yapılarak yazılmıştır. Kaynaktan birebir
aktarılan metinler tırnak içinde veya bir başka şekilde gösterilmemiştir.
SON NOTLAR:
[1]
Prins, Crime, New York, 1982, s.17’den Füsun Sokullu-Akıncı,
Kriminoloji, Beta Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2004, s.67
[2] Ertan
Beşe (Editör: Halil İbrahim Bahar), Suç Mağdurları, Adalet
Yayınları, Ankara, 2006, s.73
[3] Ertan
Beşe, s.74
[4]
Edmund Mezger, Kriminologie, München-Berlin, 1951, s.11’den Timur
Demirbaş, Kriminoloji, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2001, s.73
[5] Ertan
Beşe, s.74
[6] Ertan
Beşe, s.73 Ayrıca bk. Holdway, Crime and Deviance,
London, 1988, s.24; Marsh, Crime, New York, 1987, s.57’den Füsun
Sokullu-Akıncı, s.67
[7]
Füsun Sokullu-Akıncı, s.67
[8]
Tasnifler için bakınız; Füsun Sokullu-Akıncı, Kriminoloji, Beta
Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2004. Ayrıca bk. Timur Demirbaş, s.76; Ertan
Beşe, s.73 vd.
[9]
Hans Joachim Schneider, Einführung in die Kriminologie, 3. Auflage,
Berlin-New York, 1993, s.41’den Timur Demirbaş, s.73
[10]
L.T. Wilkins, New Thinking in Criminal Statistics, Journal of Criminal
Law, Criminology and Police Science, s.56’dan Mustafa Tören Yücel, Suç
ve Ceza Anatomisi, Yarı Açık Cezaevi Matbaası, Ankara, 1973, s.95
[11]
Mustafa Tören Yücel, Türk Ceza Siyaseti ve Kriminolojisi, T.B.B.
Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2007, s.127
[12] İngilizce (dark
figure, dark number, dark criminality), Almanca
(dunkenild), Fransızca (chiffre noir) gibi isimler alır.
[13]
Sulhi Dönmezer, Kriminoloji, Beta Yayınları, 8. Baskı, İstanbul, 1994,
s.34’den Füsun Sokullu-Akıncı, s.73
[14]
Sulhi Dönmezer, s.34’den Füsun Sokullu-Akıncı, s.73
[15]
Ahmet Polat, Viktimoloji (Mağdurbilim), Legal Yayınları, İstanbul, 2014,
s.68
[16]
Von Hentig, Crime, Causes and Conditions, New York, 1947, s.64’den Füsun
Sokullu-Akıncı, s.74
[17]
Tülin Günşen İçli, Kriminoloji, Bizim Büro Basımevi, 3. Baskı, Ankara,
1999, s.28
[18]
Hans-Dieter Schwind, Kriminologie, Eine praxisorientiert Einführung mit
Beispielen, 9. Auflage, Heidelberg, 1998, s.27’den Timur Demirbaş, s.85
[19]
Klaus Lüderssen, Kriminologie, Einführungen in die Peobleme,
Baden-Baden, 1984, s.70’den Timur Demirbaş, s.85
[20]
Günther Kaiser, Kriminologie, 9. Auflage, Heidelberg, 1993, s.221; Hans-Dieter
Schwind, Kriminologie, Eine praxisorientiert Einführung mit Beispielen, 9.
Auflage, Heidelberg, 1998, s.182 vd.dan Timur Demirbaş, s.85
[21]
Robert G. Caldwell, Criminology, New York, 1956, s.12. Ayrıca bk. Hindess,
The Use of Official Statistics in Sociology, Mac Millan 1973’den Sulhi
Dömezer, s.34
[22]
Armand Mergen, Die Kriminologie, 3. Auflage, München, 1995, s.276’dan Timur
Demirbaş, s.85
[23]
Timur Demirbaş, s.85
[24]
Sulhi Dömezer, s.33
[25] Ertan
Beşe, s.77 Ayrıca bk. Sulhi Dömezer, s.33
[26]
Tülin Günşen İçli, Kriminoloji, Bizim Büro Basımevi, 3. Baskı, Ankara,
1999, s.28
[27]
Sulhi Dömezer, s.33
[28] Ertan
Beşe, s.77 Ayrıca bk. Sulhi Dömezer, s.33
[29] Ertan
Beşe, s.77
[30] Ertan
Beşe, s.77
[31] Howard
S. Becker, Outsiders: Studies in the Sociology of Deviance,
New York, 1991, s.20’den Osman Dolu, Suç Teorileri (Teori, Araştırma ve
Uygulamada Kriminoloji), Seçkin Yayınları, 4 Baskı, Ankara, 2012, s.396
[32]
Von Hentig, Crime, Causes and Conditions, New York, 1947, s.64’den Füsun
Sokullu-Akıncı, s.74
[33]
Hans Joachim Schneider, Einführung in die Kriminologie, 3. Auflage,
Berlin-New York, 1993, s.49 vd.dan Timur Demirbaş, s.86
[34]
Hans Joachim Schneider, Einführung in die Kriminologie, s.49 vd.dan Timur
Demirbaş, s.86
[35]
Josef Kürzinger, Kriminologie, 2. Auflage, Stuttgart, 1996’dan Timur
Demirbaş, s.82
[36] Adoplhe
Jacques Quetelet
[37] Jacques
Guerry de Champneuf
[38]
Williams, Criminology and Criminal Justice, London, 1982,
s.10’dan Füsun Sokullu-Akıncı, s.73
[39]
Günther Kaiser, Kriminologie, 9. Auflage, Heidelberg, 1993, s.221; Hans-Dieter
Schwind, Kriminologie, Eine praxisorientiert Einführung mit Beispielen, 9.
Auflage, Heidelberg, 1998, s.182 vd.dan Timur Demirbaş, s.85
[40]
McClintoc, The Dark Figure, Sixth European Conference of Direcetors of
Criminological Research Institutes, Council of Europe, Strasbourg, 1969,
s.3’den Füsun Sokullu-Akıncı, s.73
[41]
McClintoc, s.3’den Füsun Sokullu-Akıncı, s.74
[42]
Günther Kaiser, Kriminologie, 9. Auflage, Heidelberg, 1993, s.221; Hans-Dieter
Schwind, Kriminologie, Eine praxisorientiert Einführung mit Beispielen, 9.
Auflage, Heidelberg, 1998, s.182 vd.dan Timur Demirbaş, s.85. Ayrıca bk.
Füsun Sokullu-Akıncı, s.74
[43]
Mustafa Tören Yücel, Türk Ceza Siyaseti ve Kriminolojisi, s.124
[44]
Robert G. Caldwell, Criminology, New York, 1956, s.12. Ayrıca bk. Hindess,
The Use of Official Statistics in Sociology, Mac Millan 1973’den Sulhi
Dömezer, s.34
[45]
Mustafa Tören Yücel, Türk Ceza Siyaseti ve Kriminolojisi, s.124
[46]
Josef Kürzinger, Kriminologie, 2. Auflage, Stuttgart, 1996, s.175’den Timur
Demirbaş, s.85
[47]
Armand Mergen, Die Kriminologie, 3. Auflage, München, 1995, s.46; Franz
Exner, Kriminologie, 3. Auflage, Berlin-Göttingen-Heidelberg, 1949,
s.15’den Timur Demirbaş, s.79
[48]
Franz Exner, Kriminologie, 3. Auflage, Berlin-Göttingen-Heidelberg,
1949, s.15’den Timur Demirbaş, s.83
[49]
Günther Kaiser, Suçun Kriminolojik Nedenleri Konusunda Bir Araştırma:
Suçun Faili ve Mağduru, (Çev. Emre Albek) in: Ceza Hukuku El Kitabı, İstanbul,
1989, s.64’den Timur Demirbaş, s.79
[50]
Franz Exner, Kriminologie, s.15’den Timur Demirbaş, s.83
[51]
Mustafa Tören Yücel, Kriminoloji, Umut Vakfı Yayınları, İstanbul, 2004,
s.5 Ayrıca bk. Sulhi Dömezer, s.34
[52]
Mustafa Tören Yücel, Kriminoloji, s.5
[53]
Ahmet Polat, Serdar Kenan Gül, Suçun Ölçümü, Adalet Yayınları, Ankara,
2010, s.41
[54]
Mustafa Tören Yücel, Kriminoloji, s.5
[55]
Mustafa Tören Yücel, Türk Ceza Siyaseti ve Kriminolojisi, s.124
[56]
Olof Kinberg, Les Problêmes Fondamentaux de la Criminologie, Paris,
1956, s.173; bk. Bouzat Pinatel, Traité de Droit Pénal et de
Criminologie, tome III, Criminologie, Paris, 1963, s.120; Houchon,
Shortcomings, Weaknesses and Uses of Crime Statistics (In Means of Improving
Information on Council of Europe 25-27 November 1975, s.3 ve son)dan Sulhi
Dömezer, s.33
[57]
Robert G. Caldwell, Criminology, New York, 1956, s.12. Ayrıca bk. Hindess,
The Use of Official Statistics in Sociology, Mac Millan 1973’den Sulhi
Dömezer, s.34
[58]
Olof Kinberg, Les Problêmes Fondamentaux de la Criminologie, Paris,
1956, s.173; bk. Bouzat Pinatel, Traité de Droit Pénal et de Criminologie,
tome III, Criminologie, Paris, 1963, s.120; Houchon, Shortcomings,
Weaknesses and Uses of Crime Statistics (In Means of Improving Information on
Council of Europe 25-27 November 1975, s.3 ve son)den Sulhi Dömezer,
s.33
[59]
Doğan Soyaslan, Kriminoloji (Suç ve Ceza Bilimleri), Yetkin Yayınları,
3. Baskı, Ankara, 2003, s.47
[60]
Doğan Soyaslan, s.47
[61]
Doğan Soyaslan, s.47
[62]
Marsh, Crime, New York, 1987, s.68-69’dan Füsun Sokullu-Akıncı,
s.76
[63]
Bu tasnifler Füsun Sokullu-Akıncı, Kriminoloji, Beta Yayınları, 4.
Baskı, İstanbul, 2004; Viktimoloji (Mağdurbilim), Beta Yayınları, 2. Baskı,
İstanbul, 2008 ve Ertan Beşe (Editör: Halil İbrahim Bahar), Suç
Mağdurları, Adalet Yayınları, Ankara, 2006
kitapları esas alınarak yapılmıştır.
[64]
Mustafa Tören Yücel, Türk Ceza Siyaseti ve Kriminolojisi, s.124
[65]
Josef Kürzinger, Kriminologie, 2. Auflage, Stuttgart, 1996, s.175’den Timur
Demirbaş, s.87
[66]
Ahmet Polat, Serdar Kenan Gül, Suçun Ölçümü, Adalet Yayınları, Ankara,
2010, s.41
[67]
Ahmet Polat, Serdar Kenan Gül, s.41
[68]
Sulhi Dömezer, s.35
[69]
Sulhi Dömezer, s.36
[70]
Josef Kürzinger, Kriminologie, 2. Auflage, Stuttgart, 1996, s.64’den Timur
Demirbaş, s.75
[71]
Günther Kaiser, Kriminologie, 9. Auflage, Heidelberg, 1993, s.221; Hans-Dieter
Schwind, Kriminologie, Eine praxisorientiert Einführung mit Beispielen, 9.
Auflage, Heidelberg, 1998, s.182 vd.dan Timur Demirbaş, s.85
[72] Ertan
Beşe, s.77
[73] F.
Faletti & F. Debove, Planète Criminelle, Le crime,
phènomène social du siècle?, Presses Universitaires de France Yayınevi, Paris,
1998, s.278’den Ahmet Polat, Suç Önleme, Legal Yayıncılık, 2014, s.204
[74] Biles,
“Who Faces the Greatest Risk of Becoming a Crime Victim”, National
Sympozium on Victimology, (ed. Grabosky, Australian Institue of Criminology),
1982, s.147’den Füsun Sokullu-Akıncı, Viktimoloi (Mağdurbilim), Beta
Yayınları, 2. Baskı, 2008, s.160
[75] Ahmet
Polat, Serdar Kenan Gül, Suçun Ölçümü, Adalet Yayınları,
Ankara, 2010, s.33
[76] Galma
Jahic, Aslı Akdaş, Uluslararası Suç Mağdurları
Araştırması 2005: İstanbul Hane Halkında Suç Mağduriyeti Inernational Crime
Victims Survey 2005: Criminal Victimization in İstanbul Households) TÜBİTAK
Proje Raporu.ndan Ahmet Polat, Serdar Kenan Gül, Suçun Ölçümü, s.33
[77] Galma
Jahic, Aslı Akdaş, Uluslararası Suç Mağdurları
Araştırması 2005: İstanbul Hane Halkında Suç Mağduriyeti Inernational Crime
Victims Survey 2005: Criminal Victimization in İstanbul Households) TÜBİTAK
Proje Raporu.ndan Ahmet Polat, Serdar Kenan Gül, Suçun Ölçümü, s.33
[78] Galma
Jahic, Aslı Akdaş, Uluslararası Suç Mağdurları
Araştırması 2005: İstanbul Hane Halkında Suç Mağduriyeti Inernational Crime
Victims Survey 2005: Criminal Victimization in İstanbul Households) TÜBİTAK
Proje Raporu.ndan Ahmet Polat, Serdar Kenan Gül, Suçun Ölçümü, s.34
[79] Galma
Jahic, Aslı Akdaş, Uluslararası Suç Mağdurları
Araştırması 2005: İstanbul Hane Halkında Suç Mağduriyeti Inernational Crime
Victims Survey 2005: Criminal Victimization in İstanbul Households) TÜBİTAK
Proje Raporu.ndan Ahmet Polat, Serdar Kenan Gül, Suçun Ölçümü, s.34
© www.kriminoloji.com 2002