www.kriminoloji.com

 

 

KRİMİNOLOJİNİN YARARLARI

 

 

 

 

 

 

Dr. Mustafa Tören YÜCEL[1]

© www.kriminoloji.com 2002

 

 

 

Kamu güvenliği alanındaki sorunlara çözüm bekleyen insan için, kriminolojinin ne gibi bir yararı olduğu sorusu da ayrı bir tartışma konusudur.  Zaman zaman akademisyenlerde aynı soruyu gündeme getirmektedirler.  Ne var ki, bunlar aslında kriminolojinin değerini kabul etmekle birlikte, siyasetin umulan yararına kuşkuyla bakarak “siyaset rasyonel olabilir mi?” demektedirler.

 

İşte bu bağlamda ülkelere özgü geliştirilen ceza siyaseti de eleştiriden yoksun kalmamıştır.  Örneğin, İngiltere'de ekseri bilginlerce siyasetin insicamsız ve irrasyonel olduğu belirtilmiştir: King ve Morgan (1980) Hükûmetin cezaevlerine bakış açısının bütünlükten ve eşgüdümden yoksun olduğu eleştirisini getirirken, Rutherford (1984) cezaevi krizinin ana nedeni olarak; hürriyeti bağlayıcı cezaya başvuru konusunda, ana ilkelerin olmayışına değinmiş, Ashworth (1983) ceza siyasetinin gelişigüzel ve eşgüdümden yoksun olduğu eleştirisini getirmiştir. Tarihsel analizlerde bulunan David Garland ve Victor Bailey (1987) ise ceza siyasetinin insicamsız olduğunu belirtmişlerdir.  Aynı türde eleştiriler Türk ceza sistemi için de getirilmiştir. 1965 yılına kadar süregelen bu sistemde cezaların ağırlığı ve zaman içerisinde (özellikle 1953 değişikliği ile) daha da ağırlaştırılması egemen olmuş (Gölçüklü); yasa koyucu, suçları “korkutma” yoluyla önlemek istemiştir (Lopez Rey)1.

 

Yukarıda ortaya konulan sorular, kriminolojinin bir yararı var mı? Ceza siyaseti rasyonel mi? şeklindedir.  Şu bilinmelidir ki, önceden çizilen tek bir savaş planı olmadığı gibi böyle de olamayacaktır.  Diğer bir anlatımla, siyaset, çözüm bekleyen bir soruna tek bir teorinin basitçe uyarlanması olmayıp, girift ve aşamalı bir çözümleme sürecinin eseridir.  Bu bağlamda eylem stratejileri onları geliştiren çeşitli hesap parametrelerinden daima uzakta bulunmakta; tek bir bilginin egemenliği yerine çoğulcu ve fakat miyobik bilgileri içermektedir.  Diğer bir anlatımla, siyasetler herhangi bir kriminolojik teoriye dayalı oluşturulmamaktadır.  Bunlar, çeşitli görüş ve teoriler arasında etkileşim ve çatışma sonucu billurlaşmaktadır.  Özellikle demokrasilerde siyaset, çeşitli anlatımlar arasındaki çatışma ve etkileşim sonucu biçimlenmektedir.  İşte bilgin kişilerin deneyim ve ideolojilerine dayalı olarak akli yetilerine göre dünya üzerindeki bilgiyi yorumlayarak ürettikleri öyküler bu şekilde kriminolojik öykülere vücut verirken ilk etkileşimin temelini de atmaktadırlar.

 

Ancak şimdiye dek ortaya konulan öyküler, en iyi çözümün belirlenmesi için verilen uğraşların yersiz olduğunu göstermediği gibi tek bir teorisyen, akademisyen veya uygulayıcının çabaları da en kapsamlı bir teorinin ortaya çıkmasına imkân vermemiştir.  Görülen odur ki, öykü ve siyaset, daha ziyade farklı görüşler arasındaki etkileşim, devamlı tartışma ve törpülenme sonucu oluşmakta ve gelişmektedir.

 

Anılan görüş açısı doğrultusunda ise; siyasetin rasyonelliği veya kriminolojinin yararlılığına ilişkin tartışma, anlamını yitirmektedir(döner kapı mantığı). Çünkü doğru, insicamlı ve iç yapısı tutarlı yönde gelişmiş kriminolojik teorinin var olduğu toplum, kuşkusuz, durağan, tek boyutlu bir dünya görüşüne dayalı bir toplum olacaktır.  Demokratik yaşamda ise “öykülerin de” birbiri ile çatışma özgürlüğü vardır.  Siyaset de böyle gelişir, değişir ve diğer “öyküler” üzerine bina edilir; onları test eder, dener, yeni kombinasyonlara yer verir; her zaman daha kapsamlı öykü arayışlarına yol açar. İşte böyle yenilenen kombinasyonlarla açıklık ve saydamlık korunabilir; ve günümüz sorunlarına salt teorik yaklaşımlara dayanmayan kalıcı çözümler getirilebilir.

 

Ancak uzmanların zaman zaman diktacı bir tutum takındıkları da göz ardı edilmemelidir.  Onların görüşleri gerekli; “olmazsa olmaz türünden ise de”, ortaya konulan hususların resmin yalnızca bir kısmı olduğu; toplumda kontrol ve dengelere de ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır. Nitekim, 1995 yılının ikinci yarısında artan terör dalgası nedeniyle terörle mücadele kanununu sertleştirme kararı alan Fransa’da “terörist saldırılara son vermeyecek olsa da, yasal açıdan silahlanmamız gerekliydi” diyen zamanın Adalet Bakanı J.Toubon’un işaret ettiği denge bu türden bir dengedir.  Toplumumuzda ise mükemmel olmasa da kontrol ve dengeler T:B.M.M’si, Bakanlar Kurulu, Yargı ve kamuoyunca sağlanmaktadır.  Neyse ki, bilginlerin tüm akılcı savlarına, ortaya koydukları kanıtlara, tüm inandırıcı güçlerine karşın günün sonunda ne olacağına bilim adamı-uzman değil; fakat, Meclis ve siyasiler karar vermektedirler.

 

Teorik yaklaşım

Bilim adamları ve araştırmacılar teorisiz çalışmazlar ve çalışmamalıdır.  Bu bağlamda teorilere, araştırmacıların yalnızca çalışmalarını ve bulgularını etrafında organize ettikleri öyküler veya kavramsal elekler olarak bakmak gereklidir.  İşte ekseri kriminologların, kontrol ve hürriyetten yoksunluğu suça yönelik asli bir tepki, diğer çözümleri ise yalnızca alternatifler olarak irdeleyen Bentham ve ötesine dayandırılabilecek meta-teori bu hususa güzel bir örnektir 2.

 

Kuşkusuz, araştırmacılar teori etrafında çalışmalı; mevcut  teorilerini açmalı ve üstünlük iddiasında bulunmaktan özenle kaçınmalıdırlar.  Herkesin yanılabileceği; öykü veya öykülerin yalnızlığa duçar olabileceği unutulmamalıdır.  Teorilerin tutarlı olabilmesi için araştırmacılarca çokça test edilmesi gereklidir.

 

Bu açıklık ise örgütsel gerekleri de beraberinde getirecektir.  Kriminologlar, kuşkusuz, kendilerini özel bir teorinin tutsağı olmaktan soyutlamalı; yaşam gerçeğini yakalamak için de, İdari Bilimler Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Sosyoloji, Sosyal Psikoloji Bölümleri ve mahalli ceza  adaleti sistemi uygulayıcıları (ister baro, mahkeme, kolluk ve cezaevi olsun) ile sürekli temas halinde olmalıdırlar. Ne var ki, Türkiye gerçeğinde araştırıcıların bu birim ve kuruluşlardan biri ile teması oldukça ender veya yok denecek kadar azdır. Ancak bu türden işbirlikçi çalışmaların üniversitelerin bulunduğu kentlerde başlatılması, mevcut teorilerin Türkiye’de testi ve milli kriminoloji oluşturulması açısından gereklidir. Bu doğrultudaki ilk kıpırdanmalara uzun yılların ardından İstanbul ve Marmara Hukuk Fakülteleri ile 9 Eylül Hukuk Fakültesi bünyesinde tanık olunmuştur.

 

        Anılan çerçevede ise kriminolojiden beklenen, toplumsal katkı ve yarar açısından, akademik kriminologların uygulamacılarla yakın temas halinde olmasıdır.  Bu sebeple de açık toplum olma ilkesi uyarınca gündemi, tartışma ortamında ortaya atılan tüm görüş ve seslenişler belirlemeli; ortaya konan sorunlar ve üretilen yeni yaklaşımlarla bir alt yapı oluşturmalıdır.

 

        Öte yandan, sosyal sorunların tabiatına özgü yorumsal üçgenin köşelerden birincisinde, gerçek olgu, şiddeti ve suç mağduru olma riski; ikincisinde, kamu oyunun suç sorunun ciddiyeti hakkındaki algılaması (günümüzde suçun, işsizlik, sağlık bakımı ve erozyon kadar önemli bir sosyal sorun olarak derecelendirildiği) ve üçüncü köşede ise, suç sorunu ve kamu oyunca dile getirilen endişenin medya ve siyasilerce istismar edilmesi yer almaktadır. Üçgenin köşeleri arasındaki ilişkisel uyum/uyumsuzluğun ne merkezde olduğu ve halkın tepkilerinin gerçekte suç ‘hakkında’ mı yoksa genelde var olan tatminsizlik ve düzensizliğe özgü genel bir duyguyu yansıtan bir metafor mu olduğu üzerinde durulmalıdır. İşte ancak bu ortam ve araştırmalar doğrultusunda kriminoloji, verilen siyasi uğraşlar içinde Türk toplumuna bir katkıda bulunabilecektir.

                                                                                     

 

 

 

 

 

 

DİPNOTLAR:



[1] Bu yazı Sayın Dr. Mustafa T. Yücel’in “Kriminoloji” kitabından tanıtım amacıyla alınmıştır. (Dr. Mustafa T. Yücel, Kriminoloji, 1.bası, Ankara, 2003, s.50 vd.) Amacımız suç konusunda çıkan kitaplardan, dergilerden, yazılardan sizleri haberdar etmek; bilgi evrenine ve Türk kriminolojisine (suç bilimine) katkıda bulunmak ve topluma faydalı olmaktır. Daha detaylı bilgi için ilgili kitaba başvurmanızı özellikle tavsiye ederiz.

1  Bk. N. Kunter. “25 Cumhuriyet yılının ceza tarihçesi”  İst., Barosu Dergisi 1948, Sayı 10; F.Gölçüklü. Türk Ceza Siyaseti  Ank., 1966; M. Lopez-Rey. Türkiye’de Suçluların İslahı Ank., 1965; N. Centel. “Cezanın Amacı ve Belirlenmesi“  Prof. T. Tufan Yüce’ye Armağan (Dokuz Eylül Üniversitesi Yayını) İzmir 2001 s.353.

2 Council of Europe. Crime and Economy, Strasbourg , 1995, pp. 149-160; Meta-analizi, aynı sorunu inceleyen çalışmalardan elde edilen sonuçların birleştirilmesidir.  Bu yöntem, istenilen konuda daha güvenilir ve geçerli tahminler yapılmasını belli hata paylarını da içerecek şekilde sağlayan istatistiksel bir analizdir. Bk. Council of  Europe. Psychosocial Interventions in The Criminal Justice System, Strasbourg, 1995, pp. 100–102; Devlet İstatistik Enstitüsü. Araştırma Sempozyumu 97  Bildirileri ( 24-26 Kasım 1997 ) ss. 47-51.

 

 

 

© www.kriminoloji.com 2002

Sitemize www.kriminoloji.com, hukukcu.net, hukukcu.org veya turkhukuk.net, turkhukuk.org adreslerinden ulaşabilirsiniz.

 

Ana sayfa