www.kriminoloji.com

 

 

AİLE İÇİ CİNSEL İSTİSMAR: ENSEST

 

 

 

 

 

 

Prof.Dr. Oğuz POLAT[i]

© www.kriminoloji.com 2002[ii]

 

 

     Kelimenin Latince aslı incestus olup sıfat olarak pis, kirlenmiş, temiz olmayan anlamına gelmektedir. Ayrıca tanrılar karşısında da ahlaksız, uygunsuz, iffetsiz, suçlu karşılığında da kullanılmaktadır. İsim olarak ta kirlilik, iffetsizlik, uygunsuzluk demektir.
     Fransızca inceste, İngilizce incest, almanca blutschande kelimeleri kullanılmaktadır. Dilimizde karşılığı olmayan bu kelime arapçada fücurla karşılanmaktadır. Mustafa Nihat Ozoncun Osmanlı-Türkçe sözlüğünde fücur için günah, zina denilmektedir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise günahın her çeşidi olarak ifade edilmektedir.
     Bugün bu terim toplumumuzda evlenmeleri, ahlakça, hukukça, dince yasaklanmış (nikah düşmeyen) yakın akraba olan kadın ile erkeğin cinsel ilişkide bulunmaları anlamında kullanılmaktadır. Psikiyatri kitaplarında ise cinsel sapmalar bölümünde"yakın akrabalar arasında cinsel ilişkide bulunmalar ya da akraba aşkı anlamında kullanılmaktadır. Amerikan Journal of Pscyhiatry'nin 1991 ocak sayısında konu ile ilgili bir yazıda ensest çocuk ile ana-baba ya da çocuk ile büyükanne-büyükbaba arasındaki uygunsuz cinsel ilişki tanımı yapılmaktadır. Ayrıca hem vaginal hem anal yönü bulunan, oral ya da genital ilişki, zorlama ile karşılıklı mastürbasyon biçiminde gerçekleşen cinsel ilişkinin ensest kapsamına girdiği vurgulanmaktadır.
     Ensest geleneksel olarak biyolojik olarak akrabalığı olan aile bireyleri arasındaki ilişki olarak değerlendirilmektedir. Bu ilişkide tarihte hep yasaklı bir tabu olarak görülmüştür. Klasik ensest ilişki sadece kan bağına dayanmaktadır. Yakın ilişkilerin kurulmuş olduğu, ebeveyn bağının ve güvenin oluşmuş olduğu veya ebeveynlerle olan ensest ilişki kavramı uzun yıllar boyunca görmezlikten gelinmiştir.
     Ensestte dikkati çeken en önemli noktalardan birisi ana-babaların ya da ebeveynlerin davranışlarındaki travmaya neden olan farklı yaklaşımdan ziyade olguda cinsel ilişkinin gerçekleşip gerçeklemediğinin araştırılmasıdır.
Bagley (1984) de ensest tanımını ' Antropolojik veya sosyobiyolojik anlamda yakın ilişkisi bulunan kişiler arasında kural ve tabulara aykırı olarak gerçekleşen hamileliğin ve alternatif ailenin oluştuğu ilişkidir. ' şeklinde yapmıştır.
O yüzden son yıllarda ensestin daha genel bir yaklaşımla çocukta cinsel istismar olarak değerlendirilmesi ve sadece cinsel ilişkinin gerçekleştiği durumları değil çok daha geniş bir spektrumda tüm cinsel içerikli davranışları içermesi gerektiği görüşü ağırlık kazanmaktadır.
     Bugüne kadar ensest , özellikle fertilizasyonun oluştuğu durumlarda hamilelikte çok önemli bir problem olarak algılanıyordu. Doğacak çocuğun handikaplı olması durumu, özürlü çocuk doğması olasılığının yüksekliği ile çocuğun sosyalleşme döneminde aile içi ilişkilerden kaynaklanacak kaos en önemli problemler olarak görülmektedir.
     Ensest için çeşitli tanımlar yapılmıştır. İki temel faktör tanımlarda önemli rol oynamaktadır. Bunların ilki ensest kapsamına kimlerin girdiğidir. Bazı araştırıcılar sadece çekirdek aile bireylerini bu kapsamda değerlendirmekte bir grup ise bakmakla yükümlü olan tüm kişileri biyolojik bağa bakmadan bu kapsama alınmaktadırlar. Kişisel görüşüm ikinci yaklaşımın doğru olduğudur. İkinci faktör ise hangi davranışların bu grupta değerlendirilmesine ilişkin yaklaşımlardır. Sadece koitusu kabul eden araştırıcıların görüşü son yıllarda anlamını yitirmiş artık geniş spektrumda cinsel eylemlerin değerlendirilmesi görüşü ağır basmaktadır.
     Bazı yazarların ensest tanımları aşağıda verilmiştir.
     Gianeretto (1976) da ensesti "Ana-baba ile çocuklar veya kardeşler arasında çekirdek ailede meydana gelen cinsel ilişki " olarak tanımlamıştır.
     Cohen (1981) de Ensestin sadece bir cinsel sapma ve istismar olarak ele alınamayacağını söylemiştir. Sadece psikoanalitik açıklama ile de fenomeni anlamanın mümkün olmadığını vurgulayan Cohen şu teoriyi ortaya atmıştır. "Ailedeki tüm üyeler duygusal olarak bir boşluk içinde olduklarından bu tabu ilişkinin onlara aslında cinsel ilişki değil insan ilişkisinin sıcaklığını, konforunu ve güvenini vermesi için bu tip bir ilişkiye girdiklerini söylemektedir"
     Gianeretto ve Cohen'in tanımlamaları ensestin aile dinamikleri açısından incelenmesi ortaya çıkan tanımlardır.
Feminist bakış açısıyla olaya yaklaşan Amstrong (1978) de çocuğun sürekli tekrarlayan şekilde ebeveyn veya üvey ebeveynleri tarafından cinsel olarak istismar edilmesi tam bir istismardır. Düşünce olarak tasarlanmış ve planlanmış bir eylem olarak ensestin değerlendirilmesi gerektiği, kontrol edilemeyen öfke veya fiziksel bağımlılık gibi kavramların bunun açıklanmasıyla bir ilgisi olmadığı görüşündedir. Tam tersi toplumun yapılanmasından kaynaklanan olaya maruz kalan kişinin korkular, utanç, güçsüzlüğü kullanılarak sürdürülen ve hep saklı kalmaya mahkum , geleneklerle korunan bir eylemdir şeklinde ensesti yorumlamaktadır.
     Finkelhor (1979) da tanımına bilinçaltından kaynaklanan cinsel davranışlar, rastlantısal içerikli temaslar ve ana-babaların çocuklarının bedenine olan aşırı ilgilerini de dahil ederek olaya çok geniş bir spektrumda yaklaşmıştır.
     Gottlieb (1979 ) sosyal içerikli bir yaklaşımla ensesti aile üyeleri arasında kanunlar veya sosyal normlar ile yasaklanan cinsel ilişki olarak tanımlamaktadır.
     Herman (1981) de kızlarını istismar eden babaların durumunun aile içindeki babanın mutlak hakimiyetine bağımlı evin dişilerinin evin hakimini mutlu etmeye yönelik sevmek, hizmet etmek eylemlerine bağlı geliştiğini ve bu eylemin bu noktasını istendiğinde seks yapmak oluşturduğunu söylemektedir.
     Mayer'e(1983) göre ensest tanımında ahlaki ve hukuki bir kısıtlama bulunmamaktadır. Ensest birbirleriyle evli olmayan aile üyeleri arasındaki cinsel temas ve ilişkidir. Bu geniş kapsamlı tanıma her türlü uyarıcı cinsel aktivasyon dahil edilmiştir. Bunların arasında pornografik fotoğraflar, cinsellik içeren fizik davranışlar; okşama, oral seks, cinsel ilişki ve her türlü cinsel davranış bulunur.
     Teerney ve Corwin (1983) ise ensest için kan bağının gerekmediğini savunmaktadırlar. Buna göre üveylik ilişkisi, evlatlık alınma, bakımından sorumlu olmak, ailenin güvendiği bir kişi (ana-baba, amca, dayı, kuzen, hala, teyze, yakın aile dostlarının) baştan çıkarıcı konuşma ve temas, teşhircilik, öpme, okşama gibi cinsel içerikli davranışlarının tüm ensest kapsamında değerlendirilmektedir.
     Kempe (1984)'in tanımlamasında aile üyeleri arasındaki her çeşit cinsel içerikli fiziksel aktivite ensesttir.
Ward (1984) de ensestiyöz ailelerdeki baba, kız ve annelerin rolünü daha geniş anlamda toplumdaki rolleriyle özdeşleştirmektedir. Elizabeth Ward ensestiyöz aileyi toplumun kadına yönelik cinsel taciz ideolojisinin makro kozmik durumunun mikro kozmik paradigmasını oluşturduğunu söylemektedir.
     Babalar güçlerini özelde ve genelde dilediğince kullanmakta, kızlar pasif olarak başlarına gelenin utancını taşımakta, bu arada annelerde yardımcı olamamanın çaresizliğinde kızlarıyla birlikte sessizliği paylaşmaktadır. Kızlar ve anneler patriarşik sosyal yapılanmadaki durumlarını koruyabilmek için böyle davranmak zorunluluğundadır.
Rodriguez (1987) de annenin olayda büyük suçu ve payı olduğunu ileri sürmüştür. Pasif, bağımlı bir yapıdaki annelerin en büyük suçlu olduğunu iddia etmiştir. Bu tip annelerin rollerini inkar ettiklerini, çocuklarını korumadıklarını söylemiştir. Olaydan haberdar olduğunda da çocuğuna destek vermek yerine ona inanmamayı tercih etmektedir."
     Bu tip görüşler başka yazarlar tarafından da olayın ilk incelenmesinde ileri sürülmüş ve oldukça prim toplamıştır. Justice & Justice (1979) da annelerin kocalarını bu olaya kendilerinin ittiklerini, Bender & Blau (1937) kız çocukların baştan çıkarmaya çalıştıklarını ve bu yüzden de suçlu olduklarını ileri sürmüştür. Bugün bu görüşler geçerliliğini yitirmiş olup yanlışlığı gösterilmiştir.
     Bagley & Naspini (1987) de yaptıkları bir çalışmada ailede cinsel ilişki yaşanmış olgularda annelerin durumunu araştıran bir çalışma yapmıştır. 44 anneden sadece 4ü olaydan haberdardır. Bu anneler de direnemeyecek kadar güçsüz anneler olarak saptanmalarına rağmen iddia edildiği gibi bunlarda herhangi bir psikotik ya da organik hastalığa rastlanmamıştır. Kocalarıyla ilişkileri sürerken ensest ilişkinin gerçeklemiş olması annenin artık partner görevini sürdüremediği görüşüne karşıt bir görüş olarak karşımıza çıkmaktadır. 40 anneden 38 i olayı duyduğunda büyük tepki vermiş ve bir şeyler yapmaya çalışmıştır. Bu da annelerin sessiz kaldığı görüşünü örten bir görüş olarak karşımıza çıkmaktadır.
     De Young (1982) de ensestin oluşturduğu travmanın tabuyu yıkmanın getirdiği utançla olayın tek başına yarattığı etkiye eklendiğini söylemektedir. Başka bir deyişle sosyal açıdan tabu olmasa bunun yarattığı suçluluk ve utanç olmayacak sadece fizik ve kişisel travma oluşacaktır.


     Tarihçe
     Ensest, 1000'lerce yıldan beri bazı istisnalar dışında tabu olarak kalmıştır. Tarihsel açıdan bakıldığında Peru, Mısır ve Japonya'da kraliyet ailesinin saflığını korumak için bu yolun meşru olarak kullanıldığı görülmektedir. Sofokles'in Kral Oidipus tragedyasında Oidipus'un istemeyerek babasını öldürdüğü sonra da öz annesi ile evlendiği ve Oidipus'un da gerçeği öğrenince de gözlerini kör ederek kendini cezalandırdığı anlatılır.
     İlk çağ kavimlerinden Bankların öğretilerinden o çağlarda ensestin meşru olduğu anlaşılmaktadır. Eski Yunan mitolojisinde ise iki tanrı kardeş Zeus ile Hera'nın cinsel ilişkide bulunmaları çok doğal bir olay olarak anlatılmaktadır. Eski Mısır papirüslerinde de gene iki kardeş tanrı olan Uziz ile Osiris aralarında çiftleşerek Horos'u yaratırlar. Roma imparatorluğu döneminde Kral Guarthigirmus'un kızı ile evlenerek bir oğul sahibi olduğu tarih kitaplarında belirtilmektedir.
     İskoçya'da bilinen en eski kavim olan Dikten'lerde erkeğin kız kardeşiyle yatarak bir çocuk sahibi olması ve üvey oğulların üvey annelerinden çocuk sahibi olmaları çok doğal karşılanan bir eylemdi.
     Mısırlıların da eski dönemde kardeş arası evlilikleri yeğledikleri papirüslerden çıkartılan metinlerde belirtilmektedir. Firavunların kardeşleriyle evlenmeleri tanrısal sıfata en uygun evlilik olarak kabul edilmekteydi. Perulular ve Hawaiililerin de kan saflığını korumak için akraba evliliği yaptığı bilinmektedir.
     Ensest yasaklarına giren akrabalık dereceleri açısından , toplumdan topluma görece de olsa tarihin her döneminde kurala bağlı olarak karşımıza çıkmaktadır. Aile müessesinin tarihsel gelişimi içerisinde kan yakınları arasında evliliklerin yaşanmış olması gerektiği Morgan ve Engels tarafından savunulmuştur.
     Engels, en küçük toplumsal örgütlenmenin iki büyük adımı olarak şunları göstermektedir.
     1- Ana-babayla cinsel ilişkinin yasaklanması,
     2- Erkek ve kız kardeşler arasındaki cinsel ilişkinin yasaklanması
İlk dönemlerde tek tek olaylara bağlı olarak tartışılan bu kural zaman içerisinde kural haline gelerek sonunda erkek ve kız kardeşlerin çocuk, torun ve torun-çocuklar arasındaki evlenmede yasaklanmıştır.
     Tarihte kardeşler arasındaki evliliğe en iyi örnek Mısır Kraliyet ailesidir. Ama Evelyn Reed kanıtların bu konuda yetersiz olduğunu ve böyle bir şey söylenemeyeceğini iddia etmektedir. Mısır 'da aile ana-aile yapısında bir aileydi. Soy çizgisi, miras ve yerine geçme hakkı ana soyu çizgisi içerisinde kaldığından ana, onun erkek kardeşi ve çocuklar soyluluk zincirini oluşturmaktaydı. Kraliçenin kocası soylu sayılmıyordu, çünkü o, krallık ailesine evlenme yoluyla katılmış bir yabancıydı. Krallık hem erkek kardeş hem de kocada bulunmasına rağmen kocanın krallığı sadece evli olduğu sürece geçerliydi. Halktan biri kabul edilen eş evlilik bitmesi halinde krallıktan da atılıyordu. Buna karşılık erkek kardeş kan bağından dolayı ömür boyu kral olarak yaşamını sürdürme hakkına sahipti.
     Mısır uygarlığını inceleyen bilim adamları , kraliçenin erkek kardeşini onun kocası olarak görüyor, kraliçe kocasına yer vermemektedirler. Kardeşler arası evlilik müessesesi soy içindeki kanda evliliğin var olduğu düşüncesini oluşturan temeldir. Reed evliliğin temelinde cinsellik olmadan olayın sadece mülkiyet ilişkisi olduğunu bu yüzden bu ilişkide ensest değerlendirmesi yapılmasının yanlış olacağını söylemektedir.
     Eski Yunan Uygarlığında da bu konu çok konuşulmuş ve gündeme gelmiştir. Bu konudaki en önemli eser Sofokles'in Oidipus isimli tragedyasıdır. Yunan mitolojisinde Oidipus, Thebes kralı Louis ve kraliçe Jacosta'nın oğludur. Louis, kahinden oğlunun kendisini öldüreceğini ve annesiyle evleneceğini öğrenir. Oğlu doğunca topuklarına bir diken batırarak ölmesi için Citnaeran dağına bırakır. Oidipus sözlük anlamıyla iç ayak demektir. Fakat çocuğu Korentli bir çoban bulur ve Korent kralı Polybusa gönderir. Çocukları olmayan Polybus ve eşi Merope Oidipusu evlat edinirler. Oidipus delikanlılık çağına gelince sokakta bulunmuş bir çocuk olduğunu öğrenir. Buna inanmayan Oidipus Apollodan ana-babasının kim olduğunu sorar. Apollo ona kaderinde babasını öldürmek ve annesiyle evlenmek olduğunu söyler. Oidipus Apollonun Polybus ve Menapeyi kastettiğini sanır. Onları terk eder ve yolda bir kavgaya tutuşur. Louisa'yı öldürür Louisa gerçek babasıdır. Thebes şehrine gider. Şehrin bilmecesini çözerek şehri zalim Sphynxten kurtarır. Mükafat olarak Thebes halkı onu kral ilan eder ve kralın dul karısı Jacosta ile büyük bir törenle evlenir. Jacostanın Oidipustan 4 çocuğu olur. Günün birinde Oidipus gerçeği öğrenir. Jacosta kendini asar. Oidipus da babasını öldürmenin ve annesiyle evlenmenin cezasını kendi elleriyle vererek gözlerini kör eder ve kızı Antigone ile birlikte şehirden kovulur.
     Bunun dışında Yunan mitolojisinde Zeus'un kardeşi Hera ile evlenmek için babası Uranusu öldürmesinin hikayesi vardır. Tevratta Kabil ile Habil kendi ikiz kardeşleri ile evlenmişlerdir. Zaten kainatın ve insanlığın yaradışılığını tek bir kaynaktan köken aldığını açıklamaya çalışan tüm dini inanışlarda ensest ilişkilerin kaçınılmaz olarak üreyebilmek için var olduğu görülmektedir.
     Eski çağlarda özellikle totemlerin dönemine indiğimizde farklı yaklaşımların olduğunu görmekteyiz. Totemizm olarak isimlendirilen bu dönemde topluluklarda ana erkil klan topluluklarının ilk olarak bulunduğu görülmektedir. Anaerkil klan topluluklarında akrabalık ilişkileri baba erkil topluluklara göre oldukça farklı çizgilerdedir. Anasoyu ailesinde soy çocuğa anadan geçmektedir. Bu yüzden baba ile çocukların arasında kan bağı bulunmamaktadır. Çocuklar tamamen anneye aittirler. Bu nedenle baba ile kız arasındaki cinsel ilişki ya da evlilik totem tabusunu veya eksogami kuralını bozmamaktadır. Sadece kavimde adam karısının kızıyla yaşadığı için kınanır ve onay görmez. Burada eleştirilerin babanın anneyle ilişkisine rağmen annenin kızıyla ilişkiye girmesi ve küçükken onu sevmek ve şefkat gösterme işlevi olan babanın farklı yaklaşımlarda bulunması nedeniyledir.
     Anaerkil bir toplumda totem kurallarının en katısı kız ve erkek kardeşler arasındaki cinsel ilişkide görülmektedir. Kız ve erkek kardeşler karşıt cinsten kardeşler arasındaki her türlü ilişkiyi yasaklayan tabuya uymak zorunluluğunu getirmektedir. Erkek kardeş için kurallar çok katı ve serttir. Erkek kardeş kız kardeşinin adını ağzına bile alamaz hatta günlük dilde kız kardeşinin adı bir şeye karşılık geliyorsa onu bile kullanmamaya özen gösterir. Erkek kardeş ergenliği ulaşır ulaşmaz eğer kız kardeş hala o evde yaşıyorsa evi terk etmek zorundadır. Sadece eve gelip karnını doyurmak için yiyecek isteme hakkına sahiptir. Bunun dışında eve gelebilme hakkı bulunmamaktadır. Ama burada bile eğer kız kardeş evliyse eve girmesi yasaklanmıştır. Kız kardeşinin evlilik ile ilgili kararlarına karışamaz, hiçbir söz hakkı yoktur, buna karşın onun evinin ve çocuklarının geçimini ve yiyeceğini sağlamak görevi erkek kardeşinindir.
     Ana soyu klan topluluklarında anne-oğul arasındaki ilişki en az kardeşler arasındaki ilişki kadar yasaklı ve tabu olarak karşılanmaktadır. Ama yetişme çağındaki çocukların anneyle olabilecek sevgi ve şefkate dayalı ilişkilerine hoşgörüyle bakılmakta ve anne-çocuk arasında bir cinsel ilişki olamayacağına inanılmaktadır. Malinowskinin bu konuda yerliler üzerine yaptığı gözlem sonuçları ilginçtir. "Yerlilere ensestten söz açınca tepkiler kardeşler arasındaki ilişkideki gibi çok sert ve duygusal değildir. Olayın olabilirliği üzerine konuşmalarına rağmen pratikte böyle bir şeyin olamayacağına inanıyorlar."
     Ataerkil aileye geçişte olaylara yaklaşımda da farklılıkların ortaya çıktığı görülmektedir. Babalığın fizyolojik gerekliğinin anlaşılması ile doğan ataerkil aile yapısının iki temel kavrama dayandığı görülmektedir. Bunlar 1- İktidar tutkusu 2- Dölün devamıdır.
     Soygeliminin erkek soy çizgisinden izlenmeye başlaması, tekeşliliğin gelişmesi, mirasla çocukların öncelik kazanması, kız ve kadınların da mirasçı olabilmesi ile soylar dikkate alınmaksızın ancak çok yakın kan akrabaları arasındaki evlenmeyi yasaklayan serbest evliliğe giden aşamaya gelinmiştir.
     Bu aile yapısı tek eşli ailedir. Oluşumunun temelinde özel mülkiyetin bulunduğu Morgan gibi bazı araştırmacılar tarafından iddia edilmektedir. Morgan, mülkiyetin toplumun organik yapısını belirlemekte yeterli bir ağırlık ve önem taşıdığını savunmaktadır. Çocuğun babasının kim olduğunu belirlemenin bu sistemde çok önem kazandığını görmekteyiz. Çocukların sadece annesinin değil babasının da anlaşılması çocukların tek soy çizgisinden değil her iki soy çizgisinden tanınmasını sağlamıştır. Böylelikle de babada anne kadar her şey üzerinde söz sahibi bir konuma gelmektedir. Bu sistemde de anaerkil sistemden farklı olarak babanın her türlü cinselliğe yönelik eylemi çocuklar üzerinde ensest kapsamına girmiştir.
     Bu model günümüzde de geçerli modeli oluşturmaktadır. Sosyal açıdan ensest tabu olarak kabul edilmektedir.


     Epidemiyoloji
     Çoğu tesadüfen başka bir araştırma veya bir hastalığın semptomlarının araştırılması sırasında ortaya çıkmaktadır. Çoğunlukla annelerin çocukların okuldaki davranış problemlerinin sonucu bir uzmana götürmeleri sırasında yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır.
     Olayın kurbanlarının suçluluk, utanma ve dışlanma korkuları olayın bildirilmemesi ve gün ışığına çıkmamasına neden olur. Bu olgular genellikle başka araştırmalar yapılırken tesadüfen ortaya çıkarılmaktadır.
Üzerinde tartışma konusu olan bir olay da düşük sosyoekonomik düzeydeki ailelerde daha çok görüldüğü, bunun da moral değerler, sosyallik kavramlarını daha az önemseyen kesim olmasından kaynaklanabileceği şeklindedir.
Görülme sıklığı üzerinde çok sağlıklı bir değerlendirme yoksa da çeşitli çalışmalarda bazı rakamlar söz konusudur. İngiltere'de polise bildirilen olgular 1960lardan beri hep aynı düzeyde yıllık 300-350 olgu olarak kalmaktadır.(Bluglass 1979)
     1972 yılında A. B. D'de 200. 000-300. 000 kız çocuğuna cinsel temas yoksa ve 5000 baba-kız ensest ilişkisi hesaplanmıştır. Gerek insidans daha yüksek olsa da, fiziksel istismara kıyasla, tanınması daha zordur. Hasarların psikolojik olma olasılığı daha fazladır, fiziksel istismardan farklı olarak rıza söz konusudur.
     Swanson (1968) % 76 vakada, çocuğun saldırganı bildiğini ve % 60 vakanın pek çok defa tekrarlandığını bildirmiştir. Jaffe (1975), 291 vakadan % 15'inde fiziksel zararın söz konusu olduğunu bildirmiştir. Okşama ve genel cinsel uyarmadan başlayan, seksüel, aktiviteye kadar uzanan davranışlar söz konusu olabilir.
     1953 de Amerika'da yapılan bir çalışmada 12000 kadın ile yapılan görüşmeler sonucu ensestin görülme sıklığı % 4 olarak saptanmıştır.
     1960'lı yıllarda cinsellik kavramının daha rahat konuşulmaya başlanması ile bu konudaki araştırmaların arttığı ve rakamlarda yükselme görüldüğü saptanmaktadır. O yıllarda yapılan bir araştırma Amerika'da 12- 15 milyon kadının geçmiş dönemlerde enseste maruz kaldığını ortaya çıkarmıştır.
     Swanson (1968), seksüel istismar vakalarının 1/3'nün, Peterson'da 1/2'sinin alkollüyken gerçekleştiğini bildirmişlerdir. Pek çok kez, çocuklar, kardeşleri, akrabalar veya üvey ana-babalar ya da tanımadıkları kişiler tarafından istismar edilirler. Gagnon (1965)retrorespektif bir çalışmada kız üniversite öğrencilerinin %26'sının 13 yaşından önce cinsel istismara maruz kaldığını, bunların ancak %6'sının resmen bildirilmiş olduğunu rapor etmiştir. Giaretto (1976), bu tür istismarın yüksek ekonomik sınıflarda daha sık rastlandığını bildirmiştir.(13, 413, Dolar/yıl)
Fiziksel istismarda fakirliğin ve düşük sosyoekonomik sınıfın daha önemli faktörler olduğu, cinsel istismarda ise kişilik özelliklerinin önem kazandığı söylenebilir.


    Saldırganın Kişilik özellikleri
    Konuyla ilgili verilerin çoğu ensestte bulunan babalardan gelmektedir. Weinberg (1955) 4 kategori tanımlamıştır.
    1- Aile de sosyal temas minimal olan içe dönük kişilik.
    2- Karşılıklı seksüalite yaşayan ve eşi veya ailesiyle yumuşak bağlar kuramayan psikopatik kişilik.
    3- Psikoseksüalitel açıdan ve sosyal açıdan immatür, kendi çocuklarıyla birlikte başka çocukları da istismar eden pedofilik kişilik.
     Mohr (1962) bu son tipin, yaşıtlarıyla yaşadığı korku ve rahatsızlıktan kaçarak ilişki kurduğunu savunmuştur. Bunlar ilişkiden çok, vücut temasını, okşamalar ve oral teması tercih ederler. Heteroseksüel pedofiller kızlara da ve oğlanlara da ilgi duyar.
     Summit (1978) saldırganın kişiliğiyle ilişkili farklı ensest tipleri tarif etmiştir. Kadın düşmanlığı veya zorba tarzında ensest, çocuğa tecavüz ve sapık ensest bu tiplerdendir. Kadın düşmanlığı tarzında ensestte, kadınlardan korkma ve nefret etme söz konusudur. Bu erkeklerin, anneleriyle yaşadıkları bir çatışmalar mevcuttur, ırza tecavüz veya kadını dövme gibi şiddet eylemlerinde bulunurlar. Kızlarına mallarıymış gibi davranıp, onları seksüel veya fiziksel olarak istismar edebilirler. Zorba tarzında ise babalarda, grandiöz bir hakimiyet, döven bir erkek rolü görülür. Bu aslında başka alanlardaki yetersizliğin evde telafisidir.
     Çocuğa tecavüz eden erkek ise kronik olarak antisosyal şiddet eylemlerinde bulunan, cinsel olarak kendini yeterli görebilmek için kurbanlarını korkutma zorunda olan biridir. Sapık ensestte bulunanlar, çocuklar yasak fantezilerin, çoğunlukla çok partnerli ilişkilerin içinde kullanırlar. Çocuklarını fiziksel olarak istismar eden erkekler de kadın düşmanı erkekler gibi eve ve çocuklara yöneltilen kızgınlık ve zorba erkekler gibi grandioziteyi içlerinde taşırlar.
     Ensestte bulunan annelere oldukça nadir rastlanır. Wahl (1960) gerçekleşmiş iki vaka bildirmiştir. Annelerden biri kronik alkoliktir. Ancak, coitus olmaksızın, başka baştan çıkarıcı davranışlara daha sık rastlanır. Böyle davranışlar, çıplak bir halde oğullarının önünde gezmekten, aynı yatakta genitalieye okşayarak, ve masturbasyon yaparak yatmaya kadar uzanır. Ensestiöz annelerin psikiyatrik problemleri, ensesti öz babalarınkinden daha ağırdır, çünkü anne-oğul ensesti daha büyük bir tabudur. Annelerin ensestiöz tabuları, çocuk bakma aktiviteleri içinde, banyo yaptırırken, elbise değiştirirken, tuvalette yardımcı olurken daha kolayca sublime etme fırsatları vardır.


     Risk Faktörleri
     Baba-kız ensesti en sık rastlanılan ilişki türlerinden birisidir. Aşağıda risk faktörleri olarak düşünülen özellikler belirtilmiştir.
     1- Alkolik baba
     2- Alışılmışın dışında şüpheci ya da bağnaz ve sofu baba
     3- Vahi / otoriter baba
     4- Annenin olmaması veya ailede koruyucu güç olmayı beceremeyen anne
     5- Annenin ev işlerini yapan ve anne rolünü oynayan bir kız çocuğu
     6- Anne-babanın bitmiş ya da sorunlu cinsel yaşamlarının olması
     7- Babanın kendi kontrolünü sınırlayan faktörler: Madde bağımlılığı, psikopatoloji, sınırlı zeka
     8- Küçük kızda aniden gelişen baştan çıkarıcı tavırların varlığı
     9- Çocuğun insanlarla yakın ilişki kurulmasına izin verilmemesi
    10- Anne-babanın yabancılara karşı düşmanca, paranoid bir tutum içerisine girmesi
    11- Anne veya babanın ya da her ikisinin ailesinde daha önce ensest ilişkinin varlığı
    12- Babanın puberte döneminde kızına karşı aşırı kıskançlık göstermesi


    Ensestin çocukların üzerindeki Etkileri
    Bazı araştırmacılar (Bender ve Blan, 1937, Kempe 1966, ve Roscovsky 1950) ensestin ve seksüel istismarın psikolojik olarak zararsız olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak, pekçok gözlemci, bunun sonucunda gelişebilecek fiziksel, psikosomatik ve psikolojik semptomlar bildirmişlerdir. Çocuğun tepkisinin gerek yapısı, saldırganla olan ilişkiye, seksüel aktivitenin şekline, çocuğun işbirliğine, şiddet kullanımına, fiziksel zararın varlığına, çocuğun yaşı ve gelişim basamağına ve travma öncesi psikolojik gelişimine bağlıdır. Ailenin olaya tepkisi de, bu yanıtı etkiler.
    Cinsel istismara uğramış çocuklar da parmak emme, tırnak yeme, enüresis ve enkopresis gibi regresif semptomlara sık rastlanır. Fobiler ve korkularla birlikte, kabuslarla uyku bozuklukları görülür. Kız çocuklarda, erkeklerin yanında güvensizlik ve anksiyete semptomları gözükebilir. Bulantı, kusma, karın ağrılar, başağrıları gibi yakınmalar ortaya çıkabilir. Daha büyük çocuklarda, suçluluk hissi ve depresyon görülebilir. Suçluluk hissi, olayın kendisinden değil, aile fertleriyle daha sonra yaşanan olaylardan kaynaklanır. Adolesanlar, okulda akademik ve davranış problemleri, suça eğilim, konversif tablolar, panik ataklar yaşayabilirler.(panik ataklar, homoseksüel saldırı yaşayan erkek çocuklarda izlenir. ) Kirli ve değersiz olma hisleri yaşanabilir. Adolesan kızlar mazoistik çok eşli cinsel hayat, bilinçsiz fantazilerine hitap ettiği için, tercih edebilirler. Ayrıca cinsel istismarın genital hasar, hamilelik ve zührevi hastalık kapma gibi fiziksel zararlar olabilir.
     Sgroil (1977) çocuklardaki gonorrhea'nin seksüel istismar kaynaklı olduğunu bildirmiştir. Cinsel taciz ve ensestin uzun vadede etkileri kontrollü çalışma eksikliğinden, tartışmalıdır. Gioretto (1976) kadınlar da uyuşturucu bağımlıların daha yüksek oranda cinsel istismara uğradığını, Rosenfeid (1977) yine istismara uğrayanlarda daha sıklıkla frigidite, çok eşlilik ve depresyon görüldüğünü bildirmişlerdir. Yine, seksüel istismarın kendileri de istismara uğramış kişilerde daha sık görüldüğü rapor edilmiştir. Sonuç olarak çocuklukta cinsel istismara maruz kalmak, bireyin cinsel ve ebeveyn olarak fonksiyonlarını etkilemektedir denebilir.


     Değerlendirme ve Tedavi
     Konuyla ilgili büyük tabu yüzünden ailelerin ilk planda inkar ve suçluluk duyguları normal karşılanmalıdır. Bu yüzden ilk temaslar destekleyici olmalı, istismar edene duyulan olumsuz duygular frenlenmeli, çocuğun güvenliği öncelikle gözetilmelidir. Eğer erişkin tedaviyi reddediyorsa, çocuk geçici bir bakım evine yerleştirilmelidir. Olay sonrası çocuğun tıbbi ve psikiyatrik muayeneleri yapılmalı, özellikle jinekolojik muayenenin travmatik etkisi unutulmamalıdır.
     Erişkin ve çocuk arasındaki en tipik cinsel temas adolesans öncesi veya adolesan kız çocuk ve babası/üvey babası arasındaki okşamalar, veya ilişkidir. Tüm yaş gruplarındaki çocuklar genital, anal veya oral cinsel temasa maruz bırakılıp istismar edilebilir. Cinsel istismar pekçok yönüyle fiziksel istismara benzer. Öncelikle, erişkinin impuls kontrolunda bir gereksinimi karşılar, yani bir rol değişimi yaşanmıştır. Ve son olarak da ilişki patolojik bir aile yapısında ortaya çıkar.
     Genç bir kız, babasıyla cinsel ilişkiye girdiğinde, anne genelde aktif veya pasif olarak davranışı görmezlikten gelir. Erkekler çoğunlukla karılarından göremedikleri seksüel ve duygusal doyum için kızlarına yönelirler. Pek çok durumda, kadın bilinçli olarak veya bilinçsizce, kızının seksüel partneri olmasını destekler. Başka tür bir aile yapısında ise anne, kocasının yokluğunu oğlunu baştan çıkararak telafi etmeye çalışabilir. Temasın derecesi aynı yatakta uyumaktan gerçek ensestiyöz ilişkiye kadar uzanabilir. Çocuklar, ebeveynleriyle eşcinsel temasa da girebilirler. "Modern cinsel eğitim"adı altında ebeveynlerinin cinsel aktivitesini seyretmek zorunda bırakılabilirler.
Pek çok doktor, rutin olarak ensest şikayetlerini veya akraba hamileliklerini bile gencin fantazilerine yüklemekte, pedagoglar bile ruhsal çöküntü içindeki çocuğun problemlerini değerlendirmede ensest olayına pek ihtimal bile vermemektedirler. Oysa ensest olgusu pek çok yetişkin arasında çok yaygın olarak bulunmakta, olayın meydana gelmesinden 10- 15 yıl sonra bile olayın çöküntüleri psikiyatristler, akıl hastaları klinikleri, evlilik danışmanları, polis ve mahkemelere ulaştığında olayın bu kadar süre açığa çıkmaması çok şaşırtıcı olmaktadır. Her yıl bir milyonda 150 ensest olayı rapor edilmekle birlikte, rapor edilmeyen daha nice olay vardır. Ensest olaylarının açığa çıktığı taktirde kamuoyunda yankı yaratması, işsizlik ve ekonomik felakete sebep olması, hatta aileyi, kurbanın arkadaşlarını kaybetmesi korkusu, ya da suçlunun hapse atılması gibi etkenler bu olayların uzun süre ya da bir hayat boyu saklı kalmasına neden olmaktadr. Ensest uzun yıllar gizli kalmakla birlikte, ailede yaşanan dramatik bir olay gençlik dönemi asi davranışları, suçlu davranışlar, hamilelik, aile kavgası veya psikiyatrik rahatsızlıklar gibi olayların sonucunda ortaya çıkabilmektedir.


     Klinik Bulgular:
     5 yaş altındaki çocuklar: Agresif cinsel istismarlar, sıklıkla korku durumları, gece terörleri, davranış değişikliği ve gelişme gerilikleri şeklinde kendini gösterir. Burada psikiyatrist'in görevi çocuğun yitirmiş olduğu kendine güvenini tekrar kazandırmak olmalıdır. Çocukların hızlı iyileşme göstermeleri için, ebeveynler kadar okul görevlilerine de iş düşmektedir.
     İlkokul yaşı çocuğu: Ani anksieteler, korku, depresyon, histeri, ani kilo kaybı ya da şişmanlık, okul başarısızlığı ve okuldan kaçmak gibi belirtiler görülebilir.
       Adolesans Dönemi: Kız çocuğunun özellikle annesine karşı asi davranışlarda bulunması başlıca semptomlardan birisidir. Anne ve kız çocuğu arasındaki bu anlaşmazlığı fark eden doktor, bu belirtiyi mutlaka değerlendirmelidir. Ensest olayına maruz kalan kız çocuğu babasını affetse bile, annesinin olaya destek vermesi nedeni ile onu hiç bir zaman affetmeyecektir. Diğer bir belirti ise, kız çocuğunun ani olarak annenin yaptığı görevleri üstlenmesidir, bu görev ev işleri olduğu kadar yatak görevi de olabilmektedir. Bu çocukların sırlarını paylaşabilecekleri güvenilir bir insana ihtiyaçları vardır.
     Muayenenin nedeni iyice açıklanmalı, bunun bir cezalandırma olmadığının anlaşılması sağlanmalıdır. Çocuğun, terapist ile duygu boşalımına gitmesi sağlanmalıdır. Küçük çocuklar oyunlarla, resimlerle aynı boşalmayı sağlayabilirler. Uygun bir dille, olanlar anlatılmalı, destekleyici psikoterapi ve danışmanlık hizmetleri planlanmalıdır. Bazı çocuklarda suçluluk, kalıcı nörotik semptomlar, düşük özgüven, öğrenme güçlükleri, davranışlar uzun süreli psikoterapi gerektirebilir. Fiziksel istismar gibi, evdeki cinsel istismar, patolojik olarak aile ilişkilerinin bir sonucudur. Bu nedenle ailenin de psikiyatrik değerlendirilmesi zorunludur.
     Çocuğun tedavisi için ailenin işbirliği gereklidir, aksi taktirde ebeveyn resistansı, sadakat dolayısıyla çocuğa da geçecektir. Her iki ebeveyne de psikoterapi önerilir. Gioretto (1976) baba-kız ensestini takiben kız, anne ve baba için bireysel danışma, sonra anne-kız, baba-kız ve aile danışması önerir. Tedavi ekibi ve çocuk mahkemesi üyeleri arasında kooperasyon olmalı, hapis cezası ile ayrıca tedavi programına katılım gündeme getirilmelidir. Bütün rehabilitasyon yolları denendiğinde cezai uygulama son çare olmalıdır. Çocuk evden uzaklaştırıldığında da eve dönüş en kısa zamanda planlanmalıdır.
     Ensest genellikle aile içi bir sır olarak görülmektedir. Çocuk istismarını engelleme çalışmaları arttıkça ensestin gizlenmesi gittikce zorlaşmaktadır. Ensest olayları çok sık olan bir olay olmasına karşın, bildirilmemesi yüzünden çok az görülen bir olay olarak değerlendirilmiştir.
     Olayın en önemli boyutlarından birisi de onay kavramıdır. Gerçek onay için iki koşul gerekir. Bir kişi neyi onayladığını bilmeli ve bir kişi evet veya hayır demekte hür olmalıdır.(Finkelhorn 1973)İkinci koşul çocuklar sosyal ve biyolojik olarak cinselliğin ne olduğunu bilmedikleri için buna bilinçli olarak onaylama veya onaylamama durumunda değillerdir.
     Ensest ile ilgili yanlış görüşlerin (mitler) yaygın olması olaya net tanı koydurmayı engellemektedir.
     *Ensest çok nadir görülen bir olaydır.
     *Olaydan kurban çok az zarar görür.
     *Bu tip olaylardan en büyük sorumlu kapasitesiz, isteksiz, rolünü yerine getirmeyen annedir.
     *Bu durumdaki erkek doğal olarak evin içindeki diğer dişiye döner yani bu koşulları hazırlayan annedir.
     *Çocuklar baştan çıkarıcı olur ve çok zevk alır.
     *Çocuklar bunu yetkililere bildirdiğinde çoğunlukla yalan söylemektedirler.
     *Olayın aydınlatılmasında çocukların üzerine gitmemek gerekir. Çok büyük psikolojik zedelenme oluşur.
     *Cinsel istismarda en iyi yapılacak hareket olayın üzerine gitmemek ve kendi haline bırakmaktır.
     Olaydaki gerçek ile fantezinin ayırımını yapmak belli yaş gruplarında oldukça güçtür. Özellikle küçük çocuklarda gerçek ile fantezinin ayrımını yapmak daha da güçleşmektedir. Çok küçük çocuklar bu yüzden o dönemlerde olan olayların gerçek mi yoksa fantezi mi olduğuna tam olarak karar veremezler. Ayrıca unutma mekanizması iyi anne-baba imajını yıkmamak için devreye girerek olayın unutulmasını sağlayabilir. Ancak 7 yaşından sonra gerçekle hayal ayrılabilir duruma gelir. Rosenfeld(1971) de 9 yaş üstü çocuklarda bu tip açıklamaların gerçek ve doğru olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtmektedir.
     Genellikle ensest ilişkiler ilişkiye kimle girildiğine göre sınıflandırılır. Baba-kız en çok rastlanan ilişki türü olarak gözükmekteyse de kardeşler arasındaki ilişkinin daha çok olduğunu söyleyen araştırmalar da bulunmaktadır.


     Baba-kız :
     En çok üzerinde çalışılmış olan ilişki tipi budur. Genellikle babanın 35- 40 yaşlarında, kızların ise 5- 16 yaş arasında olduğu görülmektedir. Williams (1974) de 10- 16 yaş arasında sıklığın daha yoğun olduğunu , ortalama 12. 5 yaşında görüldüğünü söylemektedir. Genellikle ilişkinin 8 yıl sürdüğünü, kronolojik yaş sırasına göre de büyükten küçüğe olayın devam ettiği görülmektedir. Baba genellikle büyük aile olarak yaşayan ve kırsal kökenli ya da endüstriyel bölgede çalışan bir tipleme göstermektedir. İşsizlik çok sık rastlanan bir durumdur. Eğitimin düşük olduğu ve babaların geçmişinde genellikle evden kaçmış ya da ailesiz büyüdükleri görülmektedir. Ama akıl hastalığı çok ender rastlanan bir durumdur. Zeka düzeyi orta veya ortanın altında olup başka cinsel saldırılara da teşebbüste bulunan babaların sayısı hiçte düşük değildir.
     Özet olarak baba-kız ensesti tüm sosyoekonomik katmanlardaki ailelerde meydana gelebilen bir olaydır.
     Babalarda somut olarak normal kapsam dışında bir bulgu görülmeyebilir. Hazırlayıcı etkenler olarak şunlar sayılabilir.
     1- Evden uzun süre uzakta olan babanın eve dönmesi, annenin genellikle yaşlı olması ve bu durumlarda tam yetişme dönemindeki kızın karısının yerine koyması, genç kızının kendisi için yabancı olması
     2- Eşin kaybı :Boşanma, ayrılma veya ölüm üzerine adolesan çağda kızın karısının yerine koyması
     3- Alkolizm hikayesi de bunu kolaylaştırır.
     4- Sosyal izolasyon, çevreden kopuklukta buna neden olur.
     5- Cinsel açıdan yetersizlik korkusu, empotans olayı
     6- Evlilikte sorunlar
     7- Psikopati
     Bu olaylarda eşler genellikle olayı görmezlikten gelme ve yok sayma eğilimindedir. İkinci bir olgu da olayda annelerin olaya neden olma sebebi olarak kızlarını suçlamalarıdır.
     Kardeşler arası ilişki :
     Bu tip ilişkiler çok uzun süreli olmamaktadır. İki taraftan birinin aile dışında kendine partner bulmasıyla sonlanır.
     Baba-kız ilişkisinden sonra en çok rastlanan tipi budur.


     Baba-oğul ilişkisi :
     Buradaki en temel bulgu babanın kendi annesiyle geçmişte yaşadığı problemler olup kadınlara karşı bir kaçış ve güvensizliğin olmasıdır. Latent homoseksüalite bulunabilir. Genellikle entellektüel düzeyi yüksek, iyi sosyal konumdaki babalarda bu görülebilir.
     Genetik olarak ta meydana gelebilecek bir gebelik sonrası olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir. Konjenital anomalilerin ortaya çıkması büyük olasılıktır. Greenberg (1979) da yaptığı bir çalışmada hamileliğin %7, De Francis ise % 11 oranında bulmuştur.Çoğunlukla l doğum olarak gerçekleştiği gözlenmektedir. Canlı doğumlarda mental retardasyon, yarık damak gibi anomalilerin görülme olasılığı çok yüksektir.
     İngiltere kanunlarına (1956) göre "Bir adamın kızı, kardeşi, annesi olduğunu bildiği bir kadınla girdiği cinsel ilişki ensest olup suçtur şeklinde tanımlanır. Aynı şekilde 16 yaşın üstünde bir kadın için de büyükbabası, babası, erkek kardeşi veya oğlu olduğunu bildiği bir adamla cinsel ilişkiye girmesi, adamın buna izin vermesi de ensest olup suçtur.
     Amerika'da ise ensest ile ilgili kanunlar eyaletler arasında değişiklik göstermektedir. Birçok eyalet 1. ve 2. derecedeki kan akrabaları arasındaki cinsel ilişkiyi ensest kabul etmektedir. Bazı eyaletlerde ise sadece birinci derece akrabalar arasındaki ilişkiyi ensest kapsamına almaktadır.
      Kanada 1978 de bir kanun önerisiyle yetişkin akrabalar arasında isteyerek yapılan cinsel ilişkiyi ceza kapsamından çıkartmak istediyse de bu kamuoyunun da büyük tepkisiyle beraber reddedildi.
Halbuki İsveç kanunları bu tip olgularda ceza öngörmemektedir.
Türk Hukuku'nda ensest konusunda Medeni kanunun 92. maddesi yakın akrabalar arasında evlenme yasağı koymuştur.
     Buna göre aşağıdaki kimselerin arasında evlenmek yasaktır.
     1- Nesep sahih olsun olmasın usul ve füru arasında, ana-baba bir veya baba bir yahut ana bir kardeşler arasında, bir kimseyle amca, dayı, hala ve teyze arasında,
     2- Sıhriyet hısımlığın tevlit etmiş olan evlenme fes edilmiş veya yahut boşanma ile zail olmuş ise bile karı kocanın usul ve füru ve koca ile karının usul ve füru arasında
     3- Evlatlık ile evlat edinen ve bunlardan biri ile diğerinin koca veya karısı arasında denmektedir.
     Türk Ceza Kanununun 237. maddesi de cezai yaptırımdan bahsetmektedir.
     "Kanunun evlenmelerini menettiği kişilerin bu memnuniyetlerini bildikleri halde akitlerini yapan evlenme memurlarıyla bu surette evlenenler ve bunları evlenmeye sevk edenler veya evlenmelerine rıza gösteren veli veya vasileri 3 aydan 2 yıla kadar hapis olurlar.
     Akrabalar arası evlenme yasağı dışında T. C. K. unda akrabalar arası cinsel ilişkiyi yasaklayan kanun maddesi bulunmamaktadır.
     Reşit olan akrabalar arasında rıza ile cinsel ilişkiyi yasaklayan bir hüküm olmadığı için ceza verilmesi söz konusu değildir.
     Sahte ensest olguları özellikle çocuğun annede kalmasını istemeyen babanın anneyi suçlaması ya da tam tersi olgular şeklinde görülmektedir.


     Ensestci aile sistemi
     Ensest yaşayan ailelerde en sık rastlanan özellikler izolasyon, evlilik uyumsuzlukları ve en belirgin özellikte sosyal izolasyondur. Bu tip ailelerde emosyonel ve cinsel gereksinimlerden dolayı aile bireyleri birbirlerine kenetlenmişlerdir. Ama aile bireyleri birbirlerine gerçek desteği sağlayamazlar, ayrıca ağır güvensizlikten dolayı da birbirlerine aşırı bağımlılık gösterirler. İletimin bozulduğu gözlenir. Ensest olayı duyulduktan sonra ailenin iyice izole hale geldiği gözlenir.
     Çocuğun duygusal gereksinimlerini bulunduğu küçük ortamında arama eğilimine karşılık ensest olgusunun yaşandığı ailelerde oluşan izolasyon bunu iyice daraltarak çocuğu sadece aile ortamına bağımlı kılar. Aile bu olayı sır olarak saklamayı yeğler, böylelikle dış ortamlarda maruz kalınacak travmadan kendisini korumaya çalışır. Böylelikle tüm ailenin bireyleri bir boyutta istismara katkıda bulunan bir rol üstlenir.
     Annenin genellikle zayıf yapıda olduğu ve çocuğuna herhangi bir destek veremeyecek boyutta çözünmüş olduğu görülür. Aile içinde çocuğu koruyacak birinin olmaması ve yukarda anlatılan dış ortama kapalılık ensest ilişkisinin uzun yıllar sürmesine neden olabilmektedir. Sevgi ve ilgiyi ancak aile içinde bulabileceği koşulların varlığı çocuğu da bir süre sonra sadece ihtiyaçlarının doyurulması ile kısıtlı bir beklentiye sokar. Bu uzun süreçte çocuğu aileden uzaklaşması veya onun yüzünden ailenin dağılması sorumluluğu korkusuna iter. Bu yüzden de bilinçli olarak ilişkiyi sürdürme eğiliminin olduğunu belirten çalışmalar bulunmaktadır. İlk başlangıç için vurgulanan bir boyut küçük yaşta çocukların dokunuşların erotik veya sevgi motiveli olduklarını ayırt edemedikleri , ayrıca aile tek ortam olduğu içinde yapılanın iyi olduğu kabul edilerek gönüllü olarak bu olaya katıldıklarıdır.
     Ensestin görüldüğü aile ortamlarıyla ilgili yapılan bir çalışmada temel yapının görüldüğü saptanmıştır.
     1- Az toplumsallaşma saldırgan aile sistemleri
     2- Ebeveynlerin kendileri ensest kurbanıdır.
     3- Annenin kendi ebeveynleriyle ilişkisinde sorun olması


     Az toplumsallaşmış saldırgan aile sistemi:
     Bu tip ailelerde ensestin birkaç kuşaktan beri devam etmesi ve normal bir olay olarak görülmesi karakteristiktir. Büyük bir sıklıkla ensest sadece baba-kız arasında değil, kardeşler arasında da vardır. Aslında oğulu kızkardeşi ve/veya annesiyle ensest ilişkisine sokan, yol gösteren babadır. Bu tip ailelere polimorfoz aile ismi verilmektedir.


     Ebeveynlerin kendilerinin ensest kurbanı olması :
     Burada ebeveynlerin kendileri ensest kurbanıdır ve kendilerine yapılanlar çocuklarına karşı tekrarlamaktadırlar. Ensest tabusu bir kez bozulduğunda artık dönülemez bir hareket olmaktan çıkar ve sonraki kuşağa kolayca uygulanabilir. Bu ebeveynler kendi çocukluklarındaki ensest deneyimlerinin çatışmalarını çocuklarıyla yaşadıkları deneyimler ile çözmeye çalışırlar.

     Annenin kendi ebeveynleriyle ilişkisinde sorun olması :
     Burada temel sorun annenin kendi ebeveynleriyle ilişkisinde sorun bulunmasıdır. "Sinderalla ilişkisi olarak ta isimlendirilen ve memnun edilemeyen anneyi ümitsizce mutlu etme çabalarının bulunduğu bir ilişki vardır. Çocuk duygusal açlık içindedir ve anne sevgisini kazanmak için sürekli olarak anneyi memnun etme çabası içindedir. Bu tip ailelerin çoğunda annenin babası da duygusal olarak ulaşılamaz, kızının duygusal ihtiyaçlarıyla ilgilenmeyen baba tipindedir. Ya sadece kariyeri ya da yalnızca erkek çocuklarla ilgilenen veya sadece ilgisiz, güven vermeyen bir babadır.
     Bazı olgularda ise bu tip kadınların ailelerinde baba figürünün hiç olmadığı görülmektedir. Bu durumlarda bu kadının ilk kadın-erkek ilişkisi deneyimleri annesinin hayatındaki erkeklerle olan ilişkisinden kazanılır. Böylece; çocukluğun engellenmişlik ve arzularıyla gelecekteki ensestci ailenin ilk tohumları ekilmiş olur. Kendi annesiyle ilişkisinin doğası yüzünden, Sinderalla kadın olarak tanımladığımız anne tipi anne-kız ilişkisini kız çocuk annenin ihtiyaçlarına hizmet eder."şeklinde tanımlar. Böylece anne ile kız çocuk arasındaki ilişki tersine dönmüş olur ve bu kural kendisi de anne olduğunda sürer, gider.
     Ensest ilişkisine maruz kalmış kadın kendisine çocukluk çağında yoksun kaldığı sevgi ve bakımı verebileceğini inandığı bir erkeği partner olarak seçme yoluna gider. Ama genellikle bu seçilen kişi babasına benzeyen ve ihtiyaçlarına cevap veremeyen bir erkektir.


     Anne :
     Anne olduğunda eğer kız çocuğu doğmuşsa o zaman geçmişte kalan olayların izleri gündeme gelir. Doyurulmamış bağımlılık ihtiyacı yeniden belirir. Kadın evlendiğinde, bilinç altında koşulsuz sevgi ve bakım ihtiyacının kocası tarafından doyurulacağı düşüncesine karşın özellikle kız çocuğu sahibi olduğunda çocukluk gereksinimlerinden dolayı kızına babasının gösterdiği ilgiye bağlı olarak kızının aile sistemindeki yerini kıskanmaya başlar. Zamanla kızıyla yer değiştirmeye çalışır. Kızın babasıyla bırakıp uzun zaman ilgilenmez, çocuğun bakımının üstlenmesini sağlar. Bazı durumlarda annenin kendisi babayı ensest için cesaretlendirebilir.
     Burada annenin en sık kullandığı savunma mekanizması inkar (denial)dır. İnkar önceleri anneyi evlendiği adamın idealden daha uzak yönlerini görmekten korur. Sonraları ise çocuğunun istismar edildiğini görmemesine yardım eder. Kadının cinselliği ağır bastırılmış veya nonorgazmik(orgazma ulaşamayan) olabilir. Cinsel disfonksiyonu veya infantil kişiliğinin ya da babası tarafından cinsel travmatizasyonun sonucu olabilir.
     Her iki durumda da eşler arasındaki cinsel ilişki, baba-kız arasındaki ilişki başlamadan çok önce sona ermiştir. Bu durumdaki annede inkar mekanizması çok işe yaramaktadır. Çünkü bu durumda çocuklarına yapılanlar karşısında enseste hizmet eder. Böyle bir anne kurban kızına karşı genellikle destekleyici değildir ve bu durumu inkar eder. Bu inkar ise kökeninin çok derinde olması nedeniyle kırılamaz.


     Baba:
     Ensestci babanın çoğu olayda kendisinin de ensest kurbanı olduğu görülmektedir. Babasının uyguladığı enseste şahit olmuş olabilir ya da ensest davranışının başka türlerinin yer aldığı bir aileden gelmiş olabilir. Alkolik olma olasılığı yüksektir. Ayık olduğunda normal davranışlar içinde olan ama alkol/madde aldığında ilkelleşen bir insan olabilir. Bu baba ailesinin duygusal ihtiyaçlarını doyuramayan, kendisiyle fazla ilgili bir adam olabilir. İşinde ve toplumsal ilişkilerinde uygun fonksiyonlarda bulunsalar da duygusal ve sosyal yetenekleri çok sınırlı ve yüzeyseldir. Çoğu kontrolcü, baskın kişilik sahibidirler. Fakat bu baskın kişilik maskesi altında paranoid korkular ve cinsel saplantılarla yüklü bir kişilik hüküm sürer. Bu babaların bazıları açık bir şekilde cinsel konulara saplantılıdırlar. Fakat açık davranışlar cinsellikle yüklü olmasına karşın, çoğunun ne cinsel bilgisi ne de uyumu vardır. Bu babanın, karısının yetişkin cinsel rolünü reddetmesine karşı reaksiyonu genellikle ben-merkezci, düşmanlık doludur.
 
     Çocuk :
     Ensestte çocuk bir kurban olarak değerlendirilmelidir. Yates'in (1982) tanımına göre çocuklar kurbandırlar, çünkü karar alma sürecinde ne sorumlulukları ne de katılma kapasiteleri vardır. Deneyim sahibi, baştan çıkarıcı çocuklar gibi olağan dışı olgularda bile bu daveti kabul etmek yetişkinin sorumluluğudur.
     Çocuğun baştan çıkarıcı rolü olduğu ve olayın sorumlusu olduğu şeklinde yaklaşımların da olduğu görülmektedir. Ama burada çocukların bu ilişkiye özgür iradeleriyle mi katıldıkları yoksa yaptıklarına karşılık en doğal hakları olan sevgi, ilgi ve önemli olma hissi için mi pazarlık ettiklerini de değerlendirmek gerekir.
     "Küçük çocuklar gerçeklik ve ahlak tanımları için ailelerine bağımlı oldukları için çoğu ensest ilişkisine gönüllü olarak katılır ve daha sonra bu davranışın illegal ve ahlak dışı olduğunu öğrendiklerinde ise bu ilişkiye yıllarca içinden çıkılmaz şekilde bulaşmış olurlar."( De Young 1982)
Çoğu ensesti pasifçe kabullendiğinde ya da aktif olarak katıldığında, çocuğun davranışını açıklamak için aile sisteminin dinamiklerini incelemek gerekir. Başlangıç noktası olarak, ailenin çocuğa ensesti kabul etmekten başka gerçek seçenek vermediği görülecektir. Rol modellerinin yokluğu ve çocuğu koruyacak başka birinin olmaması da dikkati çeker. Bu bağlamda çoğu ensest ilişkisinin yıllarca sürmesi şaşırtıcı değildir. Çocuğun pasif şekilde ilişkiye katılmasının başka bir sebebi de ayrılık ve kaybetme korkusudur. Bu çocukların çoğu ayrılık ve kayıp acısını zaten yaşamışlardır ve daha fazla kayıp tehdidine karşı çok hassas durumdadır. Böylece eğer aileyi bir arada tutabileceklerine inanırlarsa enseste boyun eğerler.
     Çocuklar açısından incelediğimizde önemli noktalardan birisi de küçük yaşlardaki çocukların erotik dokunuşla sevgi ve dostluk dokunuşunu ayırt edememeleridir.


     Uzun dönemde etkileri
     Ensest kurbanlarının büyük bir kısmı daha sonraki yaşamlarında sağlıklı güven ilişkisini kurmakta çok zorlanmaktadır. Buna bağlı olarakta yakın arkadaşlıklar kurmakta sorunlar çıkmakta ve bir yabancının gösterdiği yakın ilgi kendini soyutlama ya da hemen ortamdan kaçma tarzında davranışlar görülmektedir. Başka bir davranış modeli de enseste maruz kalan kurbanın ilişkiye cinsellik boyutu yükleme girişimleridir. Sonuçta kendisine yakınlaşmaya çalışanların yarattığı anksieteye bağlı olarak ya baştan çıkarıcı, cinsellik yüklü davranışlarda bulunurlar ya da kendilerine zarar vermeye yönelik davranışlar içerisine girerler.
     Kendilerine zarar verecek bir başka davranış modeli de takıntılı bir şekilde kendini ya da çocuklarını istismar edecek eşler seçmektir. Böylece kısır döngü kendini tekrarlar, durur. Başka bir davranış modeli de kurbanın ailesiyle geliştirdiği bağımlılık ilişkisinin sonucu olarak evden ayrılamamasıdır. Obsesif-kompulsif savunma mekanizmaları sonucu travmayı yeniden kafasında canlandırarak bunu tekrar tekrar yaşar. Aseksüel veya homoseksüel yaşam tarzını seçerek gelecekteki olası cinsel ilişkilerdeki travmadan kaçınmaya çalışmakta başka bir yöntemdir.
Ensest kurbanlarının yaklaşık olarak hepsinde karakter bozukluklarının gelişmesinin sebebi sosyal tabuların ve yasaklamaların en güçlüsü olan enseste maruz kalmaları sonucu tüm değer yargılarının önemini yitirmesi ve anlamını kaybetmesi gelmektedir.
      Ensestci aile olarak nitelendirebileceğimiz bu tip ailelerde yaşayan çocukların öğrendiği ana tema "insanlar ihtiyacın için kullanabilirsin, bu ihtiyaçlar yasak olsa bile” şeklinde biçimlendirilebilir. Böyle bir sistemde, bu çocuklar için bulunan rol modelleri ve aşırı cinsel uyarılma yüzünden sosyal öğrenmenin gecikmesi de dikkate alındığında çocuğun neden karakter bozuklukları gösterdiğini anlamak zor değildir.
     Ensest ilişkisi genellikle kız hamile kalabilecek yaşa geldiği zaman bitmektedir. Bazı olgularda ise oral/anal ilişkiye dönmekte ya da babanın var ise daha küçük yaştaki kızını partner edindiği görülmektedir.


     Ensest kurbanına yaklaşım
     Küçük bir kızla ensest konusunu konuşmak oldukça güç ve profesyonel bir yaklaşım gerektiren olgudur.
     Özellikle ilk görüşmeye başlarken çok dikkatli seçilecek cümlelerle çocuğa sorular sorulmalıdır.
     10- 11 yaşlarından başlayarak daha yukarı yaşlardaki çocuklara şu tip sorular yöneltilebilir :
     *Biliyorsun babalar ve kızlar arasındaki ilişki çok yakın olabilir. Ama söylediğin şeylerden öyle birşey anladım, eğer yanılıyorsam beni durdurabilirsin.
     *Her zaman haklı olamam, sanırım babanla aranda seni korkutan, yaralayan veya şaşırtan bir şey oldu.
Çocuğun konuşma sırasında ensesti üstü kapalı anlatması ve anlatmak için kendisini yeterince cesur hissetmediği durumlarda terapistin çocuğa bu tip olayların herkes tarafından yaşanabileceğini anlatması ve rahatlatması gerekir.      Şu tipteki konuşmalar yapılabilir.
     *Bana söylediklerini anlıyorum. Bir çok insan bunun feci birşey olduğunu düşünür, ama çok korkutucu da olsa bu birçok ailede yaşanabilecek bir olaydır. Bu dünyanın sonu olmadığı gibi tekrar yaşanması da gerekmez ve ilerde olmaması için ben yardımcı olacağım. Bu konuda bana söyleyebileceğin başka şeyler de var mı ?
     Ensestten şüpheleniliyorsa o zaman çocuğun hikayesini anlatabileceği rahat bir ortam yaratmak gerekir. Terapist konuşma sırasında sürekli olarak çocuğun konuyu daha rahat anlatabileceği şekilde yardımcı olmaya çalışır.
     Çocuğa yaklaşımda terapistin en dikkat etmesi gereken şeylerden birisi çocuğa yeterince duygusal mesafenin bırakılmasıdır. Bunun önemi çocuğun kendisini tehdit altında hissettiği durumlarda geri çekilebilmesini sağlamaktır. Bir grup araştırmacı özellikle Eriksson'un "Alternatifler illüzyonu tekniğinin bu tip olgularda çok yardımcı olabileceğini söylemektedirler. Böylelikle korkmuş bir çocuktan bütün hikayeyi almak daha kolay olacaktır. Terapist şimdi bana babanla aranda olanların kendini rahat hissedebileceğin kadarını anlat, geri kalanını anlatmadan önce bir süre bekleyebiliriz" yaklaşımıyla çocuğun devam etmeme seçeneği elenmiş olur, fakat çocuğa ne zaman ve ne kadar anlatacağı konusunda bir miktar inisiyatif tanınmış olur.
     Ülkemiz kanunları içerisinde yer almayan ama uygulamada çok sık rastlanan bazı cinselliğe yönelik suçların bulunması büyük problem yaratmaktadır. Bu olayların başlıcaları şunlardır;
     Akrabalar arasında cinsel ilişki: Alman ceza kanunu ve İsviçre kanununda düzenlenmiş olduğu halde bizde bununla ilgili bir madde olmaması üzerine Ceza Kanunumuza eklenmesi istenmiş ve TCK'nun 237. maddesine bir fıkra eklenmesi önerilmiştir. Ama bu istek yakın akraba olan kimselerin beraber yaşamaları halinde, iftiralara uğrayacakları ve bu taktirde toplum hayatında bir çok sarsıntıların meydana gelebileceği, toplum içinde ahlak kurallarının bu kötü davranışları önleyebileceği" gerekçesi ile kabul edilmemiştir. Başka söyleyişle ensestin cezası kanunlarımızda direkt olarak yer almamaktadır.











 

 

 



[i] Bu yazı Sayın Prof.Dr. Oğuz POLAT’ın DER Yayınları’ndan çıkan “Çocuk ve Şiddet” kitabından tanıtım amacıyla alınmıştır. (Prof.Dr. Oğuz POLAT, DER Yayınları, Çocuk ve Şiddet, İstanbul, 2001, S.283 vd.) Amacımız suç konusunda çıkan kitaplardan, dergilerden, yazılardan sizleri haberdar etmek; bilgi evrenine ve Türk kriminolojisine (suç bilimine) katkıda bulunmak ve topluma faydalı olmaktır. Daha detaylı bilgi için ilgili kitaba başvurmanızı özellikle tavsiye ederiz.  www.deryayinevi.com.tr

 

[ii] NOT: Sayın hocamızın “ENSEST” konusu ile ilgili ayrı bir kitabı da mevcuttur. Bu konu hakkında daha detaylı bilgi için ilgili kitaba başvurabilirsiniz: Prof.Dr. Oğuz POLAT, Aile İçi Cinsel Tecavüz ENSEST, Nokta Kitap, İstanbul, 1. Baskı 2006. www.noktakitap.com Yine bu konuya Sayın hocamız Prof.Dr. Oğuz Polat, Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı 1-2, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 1. Baskı 2007 kitabında da detaylı olarak yer vermiştir. Detaylı bilgi için ilgili kitaba başvurmanızı tavsiye ederiz. www.seckin.com.tr

 

 

 

 

 

 

 

 

© www.kriminoloji.com 2002

Sitemize www.kriminoloji.com, hukukcu.net, hukukcu.org veya turkhukuk.net, turkhukuk.org adreslerinden ulaşabilirsiniz.

 

 

Ana sayfa