www.kriminoloji.com
TÜRKİYE’DE SUÇLU GENÇLER
Prof. Dr. Atalay YÖRÜKOĞLU[1]
©
www.kriminoloji.com 2002-2005
Adalet Bakanlığı’nın istatistiklerine göre Türkiye’de 18 yaşından küçük
tutukluların yetişkin hükümlülere oranı yüzde 8’i geçmemektedir. Örneğin 1975
yılında ıslahevlerinde ve çocuk cezaevlerinde 1186 hükümlü çocuk ve genç (12-18
yaşlar) vardı ve işledikleri suçlara göre dağılım göstermekteydiler: Yüzde 37
oranında adam öldürme ilk sırayı almaktadır. İkinci sırada yüzde 32 cinsel
suçlar, üçüncü sırada da yüzde 27 ile hırsızlık suçu yer almaktadır.
Resmi sayılara
bakarak Türkiye’de çocuk ve genç suçluluğunun büyük boyutlarda olmadığı
söylenilebilir. Genç nüfusun (13 milyon), erişkin nüfusa göre çok kalabalık
olduğu ülkemizde, bu sayılar gerçekten azdır. İşleme konmayan, karakolda
çözümlenerek mahkemelere yansımayan pek çok olay bulunduğu da bir gerçektir.
Gene de genç suçluluğu oranı düşüktür.
Batı ülkelerinde
suçlar, büyük oranda, büyük kentlerin yoksul kesimlerinde yaşayan gençler
tarafından işlenmektedir. Gençlik suçluluğu kentleşmenin ayrılmaz bir
sonucudur. Ülkemizde hızlı kentleşmeye paralel olarak gençlerin işledikleri
suçlar artmaktadır, daha da artması beklenmektedir. Ancak köy kökenli gençlerin
işlediği suç, ülkemizde hâlâ önde gitmektedir. Örneğin, 1976 istatistiklerine
göre hükümlü olan 1186 çocuk ve gencin yüzde 66’sı köy kökenlidir. Kasaba
kökenli olanlar yüzde 20, kentte oturanların oranı da yüzde 14 dolayındadır. Bu
durumda ilginç olan kentte oturup da poliste başı derde giren gençlerin yüzde
93’ünün de köyden kente göçmüş ailelerin, yani gecekondu çocukları olmasıdır.
Hükümlü gençlerin iş durumları incelendiğinde, bunlar içinde işsiz olanların
yüzde 60, çalışanların yüzde 40 olduğu görülmektedir. Büyük çoğunluğu ilkokul
öğreniminden öteye geçememişlerdir; yüzde 20’ye yakın bir bölümü de okur-yazar
değildir. Bu gençlerin yüzde 41’i parçalanmış ailelerden gelmektedir. Anası ya
da babası olmayan veya hem anasız hem de babasız olanların oranı yüzde 29’dur.
Türkiye’de parçalanmış aile oranının yüzde 8 dolayında olduğu tahmin
edilmektedir. Suçlu çocukların ailelerinde parçalanma oranı, genel oranın çok
üstündedir (yüzde 22). Suçlu çocukların yüzde 47.6’sının çeşitli nedenlerle ana
babalarından belli sürelerle ayrı kaldıkları da görülmektedir ki bu, suça
yönelmede önemli etkenlerden biridir. Başka önemli bir özellik, suçlu gençlerin
yüzde 86’sının beş kişiden fazla üyesi bulunan kalabalık ailelerden
gelmeleridir.
Doç. Dr. Haluk Yavuzer’in (1978)
Türkiye’de üç değişik çocuk ceza ve
ıslahevinde, ilkokul çıkışlı toplam 214 genç (15-18 yaşlar) üstünde yaptığı
araştırmanın önemli bulguları şöyle özetlenebilir: Bu gençlerin yüzde 73’ü
köyden, yüzde 15’i kasabadan, yüzde 15’i kentten gelmiştir. Aileleri
incelendiğinde yüzde 80’ininde beş veya daha çok aile üyesi bulunduğu ve yüzde
40’ının tek bir yatak odasında topluca yattıkları anlaşılmaktadır. Ailelerin
yüzde 67’si çekirdek aile, yüzde 11’i geniş aile, yüzde 22’si parçalanmış
ailedir. Ailelerin yüzde 31’i en az geçim sınırında bir gelirle
yaşamaktadırlar. Yüksek gelir düzeyinde aile çok azdır. Büyük çoğunluğu
alt-orta gelir düzeyinde yer almaktadır. Ailelerin eğitim düzeyi çok düşüktür.
Annelerin yüzde 76.6’sının okuma yazması yoktur. Babaların yüzde 40’ı oku-yazar
değildir. Ailelerin çoğunluğu dindardır, yüzde 66’sının düzenli ibadet ettiği
görülmektedir. Bunun yanında ailelerin yüzde 41’inde alkolik bir baba, yüzde
53.8’inde hüküm giymiş bir suçlu vardır. Ailelerin yüzde 87’sinde başlıca
cezalandırma yöntemi dayaktır.
Suçlu çocukların
başlıca özellikleri de şöyle özetlenebilir: Bu gençler en az bir yıl sınıfta
kalmış başarısız öğrencilerdir. Yüzde 36.6’sı okuldan kaçmıştır; yüzde 27’si
Kur’an kursuna gönderilmiştir; yüzde 26’sı suç işlemeden önce evden kaçmışlar,
yüzde 17’si de birden fazla suç işlemiştir. Yüzde 70’inin çocukluklarında çalma
alışkanlığı olduğu saptanmıştır. Suçlu çocukların ancak yarısı anne ve babaları
tarafından sevildiklerini bildirmişlerdir. Annesince sevildiğini söyleyenler,
babasınca sevildiğini söyleyenlerden üç kat fazladır. Suçlu gençlerin yüzde
47.6’sı ölüm veya ayrılık nedeniyle bir süre ana babalarından ayrı
kalmışlardır.
Füsun (Özbudak)
Yörükoğlu ve arkadaşlarının (1979) Ankara Kapalı Merkez Cezaevi Çocuk Koğuşunda
kalan 86 tutuklu ve hükümlü (12-17 yaşlarında) çocuklarla ilgili
soruşturmasından ilginç sonuçlar çıkmaktadır. Örneğin bu çocukların yüzde
35’inin arayanı, soranı, yani görmeye gelen yakını yoktur. Bunların yüzde 70’i
evden kaçanlar olup suç işlemeleri ve tutuklanmaları, evden ayrı kaldıkları
süre içinde olmuştur. Bu çocukların evden kaçış süreleri birkaç günden, birkaç
yıla kadar uzamaktadır. Yüzde 45’i birkaç yıl evine dönmemiştir. Bu gözlemler
suçlu gençlerin aile ilişkilerine ışık tutmaktadır. Bu gençlerin yüzde 21.8’i
ana babalarına kızdıkları için, yüzde 61’i babalarından korktukları için, yüzde
12’si serüven olsun diye, yüzde 38’i arkadaşlarına uydukları için kaçtıklarını
belirtmişlerdir. Dayakla cezalandırıldıklarını söyleyenlerin oranı yüzde
25’tir. Çocuğu evden kovarak cezalandıran aile oranı ise yüzde 10’dur.
Gençler arasında
toplu suç işleme eğilimi Batı ülkelerinde daha yüksektir; oysa ülkemizde
bireysel suçlar başta gelmektedir. Türkiye’de kişilere yönelik yaralama, öldürme
gibi suçlar ilk sırayı almakta, ondan sonra cinsel suçlar, en sonra da mala
karşı suçlar gelmektedir. Oysa Batı ülkelerinde genç suçluluğu denince ilk akla
gelen hırsızlık ve soygundur (yüzde 80). Bununla birlikte kentleşmenin
hızlanması ile hırsızlık suçlarında artma, kan davası ve kız kaçırma gibi
geleneksel suçlarda azalma beklenebilir. Nitekim kentlerde işlenen suçların
yarısı hırsızlık suçudur.
DİPNOTLAR:
[1] Bu yazı Sayın Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu’nun bu
yazısı, Özgür Yayınları’ndan çıkan, Gençlik Çağı/Ruh Sağlığı ve
Ruhsal Sorunlar, kitabından tanıtım amacıyla alınmıştır. (Prof. Dr.
Atalay Yörükoğlu, Gençlik Çağı/Ruh Sağlığı ve Ruhsal Sorunlar, Özgür Yayınları,
İstanbul, 2000, 11. Baskı, s.325 vd.) Amacımız suç konusunda çıkan kitaplardan,
dergilerden, yazılardan sizleri haberdar etmek; bilgi evrenine ve Türk
kriminolojisine (suç bilimine) katkıda bulunmak ve topluma faydalı olmaktır.
Daha detaylı bilgi için ilgili kitaba başvurmanızı özellikle tavsiye ederiz. www.ozguryayinlari.com
© www.kriminoloji.com 2002