www.kriminoloji.com
SUÇUN
ÖNLENMESİNİN YOLLARI
Prof.Dr.
Timur DEMİRBAŞ[1]
© www.kriminoloji.com 2002
Devlet şeklinde
organize olmuş her toplulukta ortaya çıkan suçun, sosyal bir hastalık olarak
devamlı geri dönmesi karşısında, “önlemek, tedavi etmekten daha iyidir” sözü
geçerlidir. Çünkü suç, yaşamda, sağlıkta ve malda meydana gelen kayıpla
ilgilidir; sıklıkla tekrar getirilememezlik ve işlenen suçtan sonra uygulanan
karşı tedbirlerin (engelleyici-bastırıcı suçla mücadele metodu) genellikle yeni
zararlara sebebiyet verir.
Bu yüzden suçun
önlenmesi, suça karşı mücadeleyi -meydana gelmiş suçla bağlantılı olmaksızın-
suçun meydana gelmesini engelleyecek metodlar vasıtasıyla tamamlar (tamamen
önleyici suçla mücadele, suç profilaksisi).
I.
Suçun İcrasının Engellenmesi:
Fiilin
ön şartlarını yok etmek suretiyle suç, önlenebilir. Şüphesiz bu sadece bir
sonuçtur (nüfusun suç doğurucu kuvveti daraltılmaksızın)[2];
fakat -tasarruf edilmiş kalınan zararların görülmesi- suç politikası açısından
dikkat edilmeyecek azlıkta değildir. Bu tarz önleyici tedbirler[3]:
1)
Saldırı
imkânlarına karşı nüfusun sistematik aydınlatılması ve uyarılması; bu sayede
uygun mağdurların sayısı azalır. Özellikle, kadınların, sadece para ve mücevher
olan el çantaları ile caddeye çıkmamaları gibi.
2)
Meslekleri
nedeniyle özel tehlikedekiler (para taşıyanlar), amaca uygun savunma silahları
ve diğer alanlarda zararsız fakat etkili kendini savunma aletleri (örn. korku
ve işaret tabancaları, yoğun ses ve ışık etkisi geliştiren veya saldırganı
yoğun renkte bir boyaya boyayan)
3)
Mağazaların,
iş yerlerinin ve konutların soyguna karşı teknik güvenliği, örn. alarm.
4)
Otomobillerin,
motosikletlerin ve bisikletlerin kolay alınmalarına karşı, engelleyici
düzenlemeler.
5)
Özel
tehlikedeki yerlerin (örn. kuyumcu) korunması; gizli polis, özel dedektif ve
organlar vasıtasıyla.
6)
Bankalarda,
gece soygunlarına karşı çelik odaların düzenlenmesi.
7)
Polis
devriyeleri vasıtasıyla şehrin ıssız yerlerinin ve parkların geceleri kontrolü.
8)
Sarhoşlara
karşı müdahalede polis yerine bakım organlarının kullanılması.
II.
Suçu Yaratıcı Çevre Tahriklerini Azaltma:
Sırf faille mümkün
olan değil, bilakis fiili tahrik edici çevre gerçekleri, özellikle ekonomik
ihtiyaç durumu, aşırı alkol tüketimi ve özellikle gevşetilmiş imkânlar, uygun
tedbirler vasıtasıyla kaçınılabilir veya onların sıklığı sınırlanabilir. Böyle
tedbirler:
1)
Ekonomik-politik
tedbirler vasıtasıyla işsizliğin sınırlanması.
2)
Sigorta
ve bakım tedbirleri vasıtasıyla işsizlerin ihtiyaç durumlarını hafifletme.
3)
Koruyucu
tedbirler vasıtasıyla çok çocuklu olanların veya kaza hallerinden dolayı ev
arayanların ihtiyaç durumlarının hafifletilmesi.
4)
İçki
satma hakkının sınırlanması vasıtasıyla alkolün kötüye kullanılmasının önüne
geçilmesi.
5)
Memurlarda
ve özel işletmelerde kasa çıkışının kontrolü[4].
III.
Ruhsal Direncin Kuvvetlendirilmesi:
Çevre
vasıtasıyla çözülen veya iç dünyadan çıkan dürtülerin fiile gidişine, ahlâki ve
hukuki değer davranışlarına dayanan engeller karşı koyar. Hukuka ve ahlâka
saygı, normal olarak insanları, gerçekten bir suç işlemekten alıkoyar.
Ahlâksız, anti sosyal insanlarda (bir çok aktif meslek suçlusunda, bazı kriz
suçlarında, bencil kitle katillerinde vs. olduğu gibi), böyle engeller esaslı
olarak eksiktir; kararsız, iç güdüsel insanlarda ise, onlar çok zayıftır.
Bunları kuvvetlendirme yolları denenebilir.
1)
Ahlâki
ve hukuki engeller -eğer bununla ilgili istidat da doğuştan ise-, devamlı çevre
etkisi altında geliştirilir: Çocuk masalları, okul ve din, iyi yapmayı ve
kötüyü yapmamayı öğretirler ve dengeleyici bir adaleti vaat ederler. Yavaş
yavaş öğretilen inanç, yaşam vasıtasıyla ilk önce bunlar kendiliğinden tahrip
olurlar: Kötülerin zaferi, dürüstlerin ihmali vasıtasıyla. Böyle bir hukuk
ihlalinin sarsıntısı, yargının kendiliğinden bir fonksiyonu vasıtasıyla
yolsuzluk hallerinin müsamahasız ortaya çıkarılması, yüksek mevkilerdeki
kişilere karşıda cesaretle müdahale vs. yürütülebilmelidir. Böyle düzenlenmiş
bir devlet varlığından hareketin ortaya koyduğu örnek etki, hukuk duygusunu ve
onunla da suçlu dürtüler karşısında engelleri kuvvetlendirir. O, suçluluğun
önlenmesinin en önemli şeklidir[5].
2)
Engellerin
kuvvetlendirilmesinden kanuni ceza tehditleri de beklenir: Cezadan korku,
fiilden uzak tutulmalıdır. Anselm von Feuerbach, genel önlemenin bu eski
düşüncesini, onun psikolojik zorlama öğretisi vasıtasıyla derinleştirerek
aramıştır: Ceza tehdit etmiş olmalıdır; onunla cezanın kötülüğü düşüncesi fiile
tahriki sona erdirir. Yalnız, burada bu etkinin oluşmadığını, gerçekte işlenen
suçlar ispat ediyorlar. Buna göre, ceza tehdidinin önleyici bir etkisi,
özellikle adeta sınırda duran olaylar için olmaktadır. Burada, ceza tehdidinin
yalnız bir suç hareketine karşı engelleri kuvvetlendirmediği, bilakis ilgilinin
toplumsal yeri içinde zorunlu olarak, onunla bağlı sonuçların görünmüş
olmasıdır. Bilinç, örneğin, toplumsal sınıftan çıkarılmış olma, onunla
bağlantılı aşağılama vs. çoğu kez ceza tehdidinden daha etkilidir[6].
IV.
Suçlu Kişiliklerin Gelişiminin önlenmesi:
Şimdiye
kadar ortaya konulan suç profilaksisi tedbirleri, fiilin çözülmesini önlemeyi
amaçlamışlardır. Eğer suçun kısmi nedenler kompleksine daha derin girilmek istenirse,
o zaman soru ortaya çıkar: Faili fiile getiren kişiliğinin suç yapısını da
etkileyebilir miyiz? Onun istidadını, kişilik yapısını, fiile hiç gelmeden önce
onların gelişimini durdurabilir miyiz?
Böyle tedbirler[7]:
1)
Gençliği
çalışma tembelliğine götüren baştan çıkartmadan, gece kulüplerine gitmeden,
fuhuştan ve hırsızlıklardan, gençlik koruma tedbirleri vasıtasıyla koruma.
2)
Erkek
çocuklarının homoseksüelliğe teşvik edilmesinden koruma.
3)
Saflık
veya bir psikopatlık değişikliğinin işaretlerini gösteren, bunlar vasıtasıyla
suçluluk tehlikesinde olan çocuklar ve gençlerin iyileştirici pedagojik
tedavisi.
4)
Alkol
satışının sınırlanması. Henüz suç işlememiş, alkol ve uyuşturucu bağımlılarının
bakım için tedavi kurumlarına yerleştirilmesi.
V.
Kalıtım Sağlığı (Eugenisch) Tedbirleri:
Çoğu
suçlunun suç doğurucu istidat yapısının doğuştan olması bakımından, son suç
profilaksisi imkanı olarak, suçu doğurucu kişilik yapılı insanların doğuşunun
önlenip önlenemeyeceği sorusu gündeme gelmektedir. Sadece bir suçlu yapı
kompleksi ile belirli bir insanın tüm arkadan gelenlerinin (soyunun) kusurlu
olacağı teşhisi kesin ise, soyun devamı böyle bir kısırlaştırma vasıtasıyla
engellenebilirdi[8].
Böyle bir
kısırlaştırma ilk önce Kaliforniya ve diğer 28 eyalette vardı; 1939’a kadar
30.690 akıl hastası ve zeka özürlü kısırlaştırıldı. Avrupa’da ilk olarak
İsviçre’nin Waadt kantonunda (1928) yasal olarak düzenlendi. Onu Danimarka
(1929) ve kuzey devletleri izledi. Almanya 1933’den 1945’e kadar, kalıtımsal
hastaları ve kronik alkolikler sterlizasyonunu, düzenlemişti.
Bir kalıtımsal ruh
hastalığı, doğuştan akıl zayıflığı (geri zekalılık) veya ağır bir psikopatlık
çeken insanları sterlizasyonu, halk sağlığının gelişimi için tıbbi bir
tedbirdir[9].
DİPNOTLAR:
[1] Bu yazı Sayın Prof.Dr. Timur Demirbaş’ın Seçkin
Yayıncılık’tan çıkan “Kriminoloji” kitabından tanıtım amacıyla
alınmıştır. (Prof.Dr. Timur Demirbaş, Seçkin Yayıncılık, Kriminoloji, Ankara,
2001, 1.Baskı, s.317 vd.) Amacımız suç konusunda çıkan kitaplardan,
dergilerden, yazılardan sizleri haberdar etmek; bilgi evrenine ve Türk
kriminolojisine (suç bilimine) katkıda bulunmak ve topluma faydalı olmaktır.
Daha detaylı bilgi için ilgili kitaba başvurmanızı özellikle tavsiye ederiz. www.seckin.com.tr
[2] Seelig,
s.386
[3] Seelig,
s.387 vd.
[4] Seelig,
s.389
[5] Seelig,
s.390
[6] Seelig,
s.391
[7] Seeling,
s.392 vd.
[8] Seelig,
s.394
[9] Seelig,
s.395
NOT:
Sayın Prof.Dr. Timur Demirbaş’a ait Kriminoloji kitabı SEÇKİN Yayıncılık
San. ve Tic. A.Ş. tarafından kaynak olarak sağlanmıştır. Kaynak katkılarından
dolayı yayınevine çok teşekkür ederiz.
© www.kriminoloji.com 2002
Sitemize www.kriminoloji.com, hukukcu.net, hukukcu.org veya
turkhukuk.net, turkhukuk.org adreslerinden ulaşabilirsiniz.