www.kriminoloji.com
SUÇ
NEDENLERİ
Prof.Dr. R. Füsun
SOKULLU-AKINCI[1]
© www.kriminoloji.com 2002
B) PSİKOLOJİK TEORİLER:
Psikiyatri
ve psikoloji organik akıl hastalarının suçlu davranışa etkili olduğunu
belirtmektedir. Örnek olarak frenginin (sifilis) merkezi siniri sisteminde
yarattığı bozukluklar ve yaşlılık nedeniyle bunama verilebilir. Genç suçlularda
ise epileptik (sar’aya ilişkin)bazı bozukluklar görülmektedir. Ensefalitik
enfeksiyonlar (menenjit) da çocukların davranışlarında önemli değişikliklere
yol açabilmektedir.[2]
1)
Psikanalitik
Teoriler:
Freud’un görüşlerine dayanan
psikanalitik yaklaşım, davranışlardaki sapmaların temel dürtülerin baskı
altında tutulmasından kaynaklandığını ileri sürmektedir. Bu baskı, uygar
yaşamdaki adetler ve beklentiler nedeniyle ortaya çıkar ki bilinç yada süperego
ile açlık ve cinsel istekler gibi bazı temel dürtülerin çelişmesi nedeniyle
oluşur.[3]
Psikoloji ve psikiyatri çevrelerinde, suçun psikanalitik
teorilerle açıklanmasına, hem geçmişte hem günümüzde çok sık rastlanmaktadır.
Bu görüş yanlılarına göre, suç, iç kontrol (denetim) mekanizmalarının,[4] id’in[5] ilkel, saldırgan
ve anti-sosyal güdülerini sınırlayamadığı bir kişilik bozukluğunun ortaya
çıkmasıdır. Suçlu bireyin yaşamı incelenirse, kusurlu bir süperegoyu
oluşturacak koşulların var olduğu görülecektir. Suç, ruhsal dengenin
sağlanabilmesi için bir araç olarak ortaya çıkmaktadır. Aynen nörotik savunma
fonksiyonları gibi bir işlevi bulunmaktadır. Şu noktada farklıdır; suçta
uyuşmazlık bir eylemle ortaya çıkar.[6]
Bu teorinin en başta gelen savunucusu Sigmund Freud, suçu aynen
nevrozlar gibi açıklamaktadır: Suçluda Oepidal dönemden kaynaklanan ve
şuuraltına itilmiş suçluluk ve günahkarlık duygularını teskin etmeye,
hafifletmeye yönelik ceza görme isteği ağrı basar. Suçlu bu duygulardan
arınabilmek için yakalanıp cezalandırmak ister ve suç işler. Suçluluk duygusu
onda suçtan önce vardır ve bu duygu nedeniyle suç işlemiştir. Şuuraltındaki bu
suçluluk duygusunun gerçek bir suça yol açması onu sanki rahatlatır.[7]
Franz Alexander ise suçluyu, gelecekte daha büyük ödüller elde
edebilmek için şimdiki zevk ve hazlardan vazgeçemeyen kişi olarak
tanımlamaktadır. Suçlu insan, gelişimin anal döneminde, anne ve babasının
verdiği tuvalet terbiyesi sırasında, öğrenilmesi gereken temel ilkeyi
“gerçeklik ilkesini” öğrenememiş olduğu için, davranışlarıyla uyum sağlayamamış
olan kişidir. Alexander çevre faktörlerini ve sosyal faktörleri de gözden uzak
tutmamaktadır. Genetik ve çocuklukta edinilen eğilimlerin yanında ailenin ve
diğer sosyal güçlerinde suçluğun ortaya çıkmasında katkıları olduğunu kabul
etmektedir.[8]
Diğer bazı psikanalistler, sevgi, beslenme ve özen gibi
çekirdek aile içinde tatmin edilmesi gereken ihtiyaçların yokluğunu telafi için
suç işlediğini ileri sürmektedirler. Özellikle anne ve babadan yoksunluğun suça
etkisi üzerinde durulmaktadır.[9] Gerçekten de,
temel gereksinimlerini aile içinde karşılamayan çocukların strese düştükleri ve
suç işledikleri gözlenmiştir. Aynı Stres içinde bulunan bazı çocuklar ise suç
işleme yerine, başka telafi edici tatmin yollarını bulmuş oldukları
gözlenmiştir.[10]
Yeni psikanalitik görüşlere göre ise, anti-sosyal davranış
(suç) anne ve babanın müsadeci (permissive)tavırlarından kaynaklanmaktadır.
Çocuğun işlemiş olduğu suç, anne ve babanın “id”ini tatmin etmekte ve onlarca
onaylanmaktadır. Bu durum ise süperegonun tam olarak gelişememesine yol açmakta
(delikli süperego-süperego lacunae) ve onun, toplumun yasakladığı hareketleri
kontrol altına alabilme yeteneğini azaltmaktadır.[11]
Eleştirisi:
Psikanalitik görüşler çok etkileyici ve çok yandaş bulmuş görüşler olmakla
birlikte, çok kişi tarafından yetersiz olduğu nedeni ile eleştirilmiştir.
Özellikle Freud’un ceza görebilmek için suç işlendiği görüşü hiç de gerçeklere
uygun görülmemektedir. Aksine suçluların büyük bölümü yakalanmamak ve
cezalandırılmamak çabası içindedir. Ayrıca pek çok suç, dürtü ve içgüdüler nedeni
ile değil, düşünülerek ve planlanarak işlenmiştir.
2)
Suçu
Psikopatiye Dayandıran Görüşler:
Psikopat kişilik genç
suçlularda önemli bir suç etkeni olarak görülmektedir, özellikle itiyadi
suçlarda daha belirgindir.[12] Psikopatlık
kavramı çok eskiye dayanmaktadır ve “antisosyal kişilik” olarak
tanımlanmaktadır. Sosyalleşmemiş ve davranışları kendilerini toplumla sürekli
çatışma halinde getiren bireylere, gruplara, topluma sadakat ve vefa
duygularından yoksun, bencil, duygusuz, sorumsuz, dürtüleri ile hareket eden,
deneyimlerden öğrenme, cezadan ders alma ve suçluluk gibi duygulardan yoksun
kişidir. Hep başkalarını suçlar ve kendi davranışlarına haklı özürler bulur.[13]
Ulman ve Krashner “Anormal Davranışa Psikolojik Yaklaşım” adlı
eserinde psikopatların on özelliklerini şöyle belirtmektedirler:
a)
Toplum kurallarına uygun davranmamak,
b)
Sahte bir sevimlilik ve olgunluk,
c)
Hukuka aykırı ve alışılmamış biçimde
davranma güdüsü,
d)
Ufak hileli suçları tekrar tekrar
işlemek,
e)
Kronik vefasızlık,
f)
Yapılmış olan kötü davranışlar nedeni
ile bir sıkıntının veya suçluluk duygusunun olmaması,
g)
Geçmiş deneyimlerden ders almamak,
h)
Yetkililerle sürekli çatışma,
i)
Yakın ve anlamlı insanlararası
ilişkileri sürdürememe,
j)
Zevk almayı ertelemeyi istememe.[14]
Duygusal uyarılara karşı daha az duyarsız
oldukları için, psikopatlara normal insanlardan daha fazla uyarı gerekmektedir.
Bu nedenle de bunların normal insanlara kıyasla, heyecan verici olaylara daha
fazla arzuladıkları görülmüştür.
Pek çok yazar, anne ve babanın olmayışının
yada anne baba tarafından istenmeyişin psikopatlığa yol açtığını iddia
etmektedir. Bunlardan Buss, iki tür ailenin psikopatlığı doğurduğunu
belirtmektedir:
a)
Soğuk, mesafeli anne-baba,
b)
Tutarsız anne-baba. Yani ne zaman
ödüllendireceğini ne zaman cezalandıracağı belli olmayan anne-baba,[15]
Psikopatlığın tedavi edilemeyeceği ileri
sürülmüş ise de, bazı zor olaylarda sosyalleştirme mümkün olmuştur. İyi bir
evlilik de psikopat kişilikte düzelmeye yol açabilmektedir.[16]
Psikopat kişilik tüm suçları izah etmek
için yeterli değildir. Psikopatlar suçluların ancak küçük bir bölümüdür.
3)
“Özel
Düşünme Modeli” Görüşü:
Yochelson ve Samenov, “Suçlu
Kişilik” (Criminal Personality) adlı eserinde, suçluların kendilerine özgü özel
bir “düşünme model”leri (criminal thinking patterns) olduğunu, bunun kendi
içinde tutarlı olmasına rağmen yanlış olduğunu yazmaktadır. Sorumluluk sahibi
kişi, yükümlülüklerini bilir, bunları yerine getirir, başkalarını düşünür ve
çalışkandır. Diğer uçta bulunan sorumsuz kişi ise yalnızca sorumluluktan
kaçmakla kalmaz, başkalarını düşünmez, işten kaçar, toplumun koyduğu yasal
sınırlamalara uymaya gerek duymaz. Suçlularında özel “düşünme model”leri vardır
ve küçük yaşta oluşmuştur. Sorumsuz kişilik ile birleşince, bu kişinin suç
işlemesi kaçınılmazdır. “Düşünme modeli” tamamen silinmedikçe bu kişi zorunlu
olarak suç işleyecektir. Suç bunlar için alkolizm gibidir. Tedavisi için uzun
süre suçtan uzak kalınmalıdır.[17]
Eleştirisi:
Yolchelson ve Samenov, sorumsuz, suçlu modeli üzerinde durmakta fakat bunun
nereden kaynaklandığını, sebeplerini izah edememektedirler. Aslında burada
psikopat kavramından çok da farklı bir şey ortaya konulmamaktadır.
Yapmış oldukları araştırmada, metod açısından da oldukça
yetersizdirler. Sayıca çok az suçlu ile görüşmüşlerdir. Bunların büyük
çoğunluğu cezaevlerinde bulunan, yetişkin, ısrarlı erkek suçlulardır. Herhangi
bir kontrol grubu bulunmamaktadır. Bu nedenle de ortaya çıkan bilgilerin tüm
suçluları kapsadığının kabulü yanlış sonuçlara götürür.
DİPNOTLAR:
[1]
Prof.Dr. R.Füsun SOKULLU-AKINCI’nın “KRİMİNOLOJİ” kitabından alınmıştır.
İstanbul, 1994
[2]
Martin-Fitzpatrick, Delinquent Behavior, New York, 1967, 129.
[3]
Taft, 41.
[4]
ego-ben; id (bilinçdışı)in dürtülerini dış çevreye uyumlu hale getirir-süperego-benüstü-bilinç
çeşitli adetler ve terbiyenin etkisi ile ortaya çıkar.
[5]
bilinçdışı-insanı tatmine yönelmiş olan eğilim ve içgüdüler.
[6]
Nietzel, 76.
[7]
Freud, Complete Psychological Works of Sigmund Freud, London, 1961, 42.
[8]
Alexander-Healey, Roots of Crime, New York, 1935, 273.
[9]
Bowlby, Why Delinquency, London, 1949, 37.
[10]
Taft, 146.
[11]
Nietzel, 77.
[12]
Martin-Fitzpatrick, 130.
[13]
Nietzel, 79; Taft, 86.
[14]
Ulman-Krashner, A Psychological Approach to Abnormal Behavior, New Jersey,
1975, 551-554. Benzer bir tanım için bakınız Martin-Fitzpatrick, 130.
[15]
Zikreden Nietzel, 80.
[16]
Taft, 87.