www.kriminoloji.com
SUÇ VE KADIN
Prof. Dr. İbrahim BALCIOĞLU[1]
© www.kriminoloji.com 2002
Toplumun hayat anlayışının yazılı ifadeleri
olarak tarif edebileceğimiz yasalara ters düşen eylemler, toplumun genel düzen
ve huzurunu bozmuş olacakları cihetle, makbul bir hareket sayılmayan
davranışlar suç olarak nitelendirilir. Hukuk yönünden suç yasalarda güvence
altına alınmış, mevcut toplum kurallarının yıkılmasına ve sarsılmasına yönelmiş
fiil ve davranıştır.
Suç teşkil eden hareketi yapan kimse,
isnat yeteneğine sahip olan, yani ceza kuralına uygun biçimde hareket etme
yeteneğine malik bulunan, bu şekilde hareket etmemesi yüzünden ahlâken
ayıplanması mümkün olan kimseler suç faili olabilirler (Dönmezer S., 1981).
Suç, toplum yasalarına yönelmiş saldırgan
davranışlarla başlar, saldırının amaca ulaşması ile kesinleşir. Bu sebepledir
ki suç, Ceza Hukukunun temelini meydana getiren bir kavramdır. Suç işlendiği
içindir ki, faile ceza verilir ve suç işlememesini sağlamak içindir ki, bir
ceza yasası yapılır (Dönmezer S., 1984).
Dönmezer’e göre suç evrensel, genel bir
olaydır. Tarihin en eski devirlerinden itibaren varolmuştur. İnsanların içinde
ihtiraslarla birlikte toplum halinde çeşitli sosyal sınıfların varlığının
gerektirdiği sosyal çelişkiler, uyumsuzluklar varoldukça suç da var olacaktır
(Dönmezer S., 1984).
Suçun unsurlarını hareket, tipiklik,
hukuka aykırılık ve kusurluluk olarak dörde ayırabiliriz. Buna göre tanımlama
yapmak istersek; suç tipe uygun, hukuka aykırı, kusurlu bir harekettir. Kişinin
düşüncesi dış dünyaya yansımadıkça, hareket kavramına girmez. İrade dışı
davranışların ise, ne şekilde olursa olsun, hareket olarak kabulleri mümkün
değildir. Tipe uygunluk; bu fiilin ceza yasasındaki soyut tefsiridir. Tipe
uygun hareket suçun maddi unsurunu gösterir. İşlenen suçun tipine uygun olan
fiilin sadece ceza hukuku ile değil, bütün hukuk düzeni ile çatışma halinde
olması gerekir. Kusurluluk suçun manevi unsurunu meydana getirir. Suç tipine
uygun, hukuka aykırı hareket, failin sorumlu tutulabilmesi için yetmemektedir.
Failin sorumlu tutulabilmesi için bu hareketin kusurlu bulunması gerekir.
Kusurluluk psikolojik bir kavramdır. Failin kusurlu bir irade ile hareket edip
etmediğinin tespit edilmesi gerekir.
Suçluluk, kişiyi toplum halinde yaşayan
öteki bireylerin karşısına çıkaran bir çatışmanın ürünüdür. “Suçluluk” bireyle
çevresi arasındaki karşılıklı etki ve tepkilerin sonucunda meydana getir.
Suçlu, hukukî ya da ahlâkî kuralları
bozan kişi olarak tanımlanabilir. Küçük ya da büyük sosyal grubun üyelerince,
iyi ve yararlı kabul edilmiş bulunan inançların, geleneklerin ve kurumların
dayandıkları kurallara aykırı olarak işlenmiş bulunan antisosyal bir davranışa
suçluluk adı verilebilir (Evrim S., 1970).
Kadın suçluluğu, kriminolojinin en önemli
konularından biridir. Kadın suçluluğu incelendiğinde kadınların özellikle adam
öldürme ve adam yaralama gibi suçları büyük çoğunlukla kendilerini korumak
amacı ile işledikleri görülmektedir. Bu tür suçlar, çoğunlukla kötü muamele
gören ya da dayak yiyen kadınlarda aniden görülen şiddetli bir tepki sonucu
ortaya çıkmakta ve önceden planlanmış bir nitelik taşımamaktadır. Bu suçlarda
aile içi şiddet kullandıkları konusunda kanıtlar varsa da, kadına karşı şiddet
çok önemli bir problemdir. Çünkü genel olarak kadının kocasına karşı kendini
savunmak ve dayaktan kaçmak amacı ile şiddet kullanması söz konusudur (İçli T.,
1995).
1980’li yıllarda, kadın suçluluğu
konusunun biyolojik, fizyolojik, psikolojik açıklamalarda sıyrılarak, toplumsal
bir içerik kazandığı görülmektedir. Bu dönemde, kadın özgürlüğü hareketi ile
birlikte ortaya çıkacak eğitim ve çalışma imkanları ve şartlarının kadın suçlu
oranlarını ve suç türlerini değiştireceği görüşü yaygın bir biçimde
benimsenmiştir (Adler F., 1979).
Bazı araştırmacılar, bu konuda yaptıkları
kültürler arası araştırmada, kadın özgürlüğü hareketinin ötesinde,
modernleşmenin cinsiyet rolleri arasındaki farklılığı ortadan kaldırması
sebebiyle de kadın suçlu oranlarının yükseleceği varsayımını ileri
sürmüşlerdir. Ancak elde ettikleri sonuçlar söz konusu varsayımı
desteklememektedir. Araştırmalardan elde ettikleri sonuçlardan biri, kadınların
hayatlarının tümü ile geleneksel ev içi rolleri ile sınırlanmasının ailenin
diğer üyelerine yönelik şiddet ögesi içeren suç işlemeleri ihtimallerini
yükselttiğini ortaya koymaktadır (İçli T, 1995).
Çeşitli araştırmalardan çıkan,
sosyo-ekonomik gelişme ile kadın hükümlü oranları arasındaki ilişki
olasılıkları şunlardır:
1. Ekonomik gelişme sonucunda piyasadaki
malların çeşitlenmesi ve çoğalması, toptan alışveriş merkezlerinin artması,
kredi kartı kullanımının ve tüketiminin yaygınlaşması, tipik kadın suçları
niteliğini taşıyan hırsızlık ve dolandırıcılık olaylarını artırmaktadır.
2. Sosyoekonomik gelişme ile birlikte
kentleşme ve bürokratikleşme, sosyal kontrol araçlarının da gelişmesine yol
açmaktadır. Bunun sonucu olarak, kadın suçlu oranları suç istatistiklerine
gelişmiş ülkelerde gelişmemiş ülkelerden daha fazla yansıyacaktır.
Yapılan diğer bir araştırmada ise şiddet
ögesi içeren suçlardan ötürü hüküm giyen kadın oranında yükselme görülmediği
vurgulanmıştır. Hırsızlık, sahtekârlık, dolandırıcılık, dilencilikten hüküm
giyen kadın oranlarındaki yükselme ise geleneksel kadın suçları arasında yer
alan mağaza hırsızlığı ve sahte çek kullanma suçlarındaki artışla ilgilidir.
Ayrıca bazı araştırmalarda genç kız ve kadınların büyük bölümünün geleneksel
değerlerini taşıdıkları ve kadın özgürlüğü hareketini fazla desteklemedikleri
ortaya konulmuştur. Bu yönde yapılan bir diğer araştırma ise, kadın özgürlüğünü
destekleyicisi tutumun, genç kızları bir ölçüye kadar suçtan alıkoyduğu
belirtilmiştir (Klein Dorte ana J. Kress, 1976).
Suç ile ruhsal durum arasında bir ilişki
olduğunu ileri düşünen yazarlar şiddete maruz kalan kadının psikolojik olarak
zarar gördüğünü söylerler. Bazı yazarlara göre şiddetin var olduğu ailelerdeki
psikolojik problemlerin oranı normal ailelerden fazla değildir. Bununla
beraber, saldırıya uğrayan kadının bazı psikolojik özelliklerinin saldırıyı
cazip hale getirdiği tartışılmaktadır (Ritzer G., 1990).
Kadın ve erkek suçluluğu yönünden erkek
suçluluğunda kadın suçluluğuna göre, kadın erkekten daha aza saldırgandır.
Böyle olunca suçlu kadının psikolojik yönden atipik olması gerekir.
Cinsiyet ve suç ilişkisi göz önüne
alındığında bütün toplumlarda kadınların suç işleme oranlarının erkeklerden
düşük olduğu görülmektedir. Kadın suçlu oranı ülkeden ülkeye, sosyo-kültürel
yapıdaki farklılıklara göre değişmektedir.
Fahişeliğin toplumsal yapı ile ilgili bir
ihtiyaç olduğunu ileri sürenler vardır. Bu ihtiyaç, kadın ile erkeğin cinsel
niteliklerinden kaynaklanmaktadır. Bir görüşe göre, fahişelik ekonomik sisteme
değişikliklerinden ciddi bir biçimde etkilenmez, zaman ve yer açısından
evrensel olduğu ileri sürülür. Bu sebeple fahişeliğin ortadan kalkmasının tek
yolu, cinsel kuralların ortadan kalkmasıdır. Kadınların bazı toplumsal rolleri
onları suç işlemeye yöneltmekte ve bu suçların gizli bir biçimde
gerçekleşmesine imkân vermektedir. Toplumsal değişme sonucu kadınların edindiği
roller, onları annelik ve ev kadınlığı gibi geleneksel rollerden
koparamamıştır. Kadın suçluluğunun maskelenmiş özelliğini de büyük ölçüde
geleneksel rolleri belirlediği için, kadının toplumsal fonksiyonu çeşitlense
bile suç oranında bir artış olmaz.
Kadının, toplumun ekonomik ve meslekî
hayatından yeni roller alması kadın suçlu oranının belli bir ölçüye kadar
artıracağı düşünülebilir. Ancak daha da önemlisi nicelikten çok, bu suçların
niteliğindeki değişikliklerdir. Kadın rüşvet, dolandırıcılık ve casusluk
suçlarından daha sık görünmeye başlamıştır.
Kültürler arası karşılaştırmalı çalışmalar
kadınların her alanda eşit haklar elde etmelerinin onların suç oranları ile
erkeklerin suç oranları arasındaki farklılığı ortadan kaldırdığını ortaya
koymaktadır. Kadın ve erkeğin iş yerindeki otorite kullanımlarının, eve ve aile
içi ilişkilere yansıma biçimi dikkate değerdir. İş yerindeki otorite
pozisyonları ev içinde karı-kocanın
pozisyonlarını da aynı biçimde etkilemektedir. Bu durum ailede yetişmekte olan
gence de yansıyarak ileride onların risk göze alma ihtimallerini
etkileyecektir.
Suç ile cinsiyet ilişkisinin ırk ve
toplumsal sınıf değişkenleri ile birlikte inceleyen bir araştırmada, aynı ırk
ile aynı toplumsal sınıfa üye kadın ve erkeklerin suç eğilimi açısından da
benzerlikler ortaya konulmaktadır. Özellikle alt gelir gruplarına ait kadın ve
erkeklerin içinde bulundukları sosyal statü ve suç yönelmeleri büyük ölçüde
benzerdir.
Kadınların şiddet ve saldırganlık ögesi
içeren davranışlara hedef olma problemi, kadın hareketleri ile birlikte gündeme
gelmiş olmakla birlikte, “kadın suçluluğu” da bir mesele olarak tarih boyunca
süregelmiştir. Kadın suçluluğu, kriminolojinin önemli problemlerinden biridir.
Ayrıca kadın suçluluğu aile içi şiddet, parçalanma, sosyal yıkım gibi pek çok
boyutu olan önemli bir hukuksal biyopsikososyal kendini göstermektedir.
KAYNAKLAR:
1. Adler, F.: The İnteraction Between
Women’s Emancipation and Female Criminality, A Cross-Cultural Perspective and
The Criminology of Deviant Women, pp. 407-19, Mifflin Company, Hougtan. 1979.
2. Davis, Kingsley: Sexual Behavior,
Contemporary Social Problems, R. K. Merton, R. Nisbet (Eds.), Harcourt Brace
Jounovich Inc., New York 1971;
3. İçli T.: (1995) Ailede Kadına Karşı
Şiddet Suçluluğu. T. C. Devlet Bakanlığı Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Md.
Yayınları. Ankara’dan alınmıştır.
4. Dönmezer, S.: (1994) Kriminoloji. Beta
Basın Yayın Dağıtım A.Ş. İstanbul.
5. Dönmezer, S., Erman S.: Nazarî ve
Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım Cilt: 2, Filiz Kitabevi 1981, s: 488-489,
520-521.
6. Dönmezer, S.: (1984) Kriminoloji. Filiz
Kitabevi, İstanbul.
7. Evrim S.: (1970) Psikolojik Açıdan Suçluluk Sorunu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Yayınları, No: 1531, İstanbul.
8. Klein, Dorte and J. Kress: (1976) Any
Women’s Bues: A Critical Overview of Women, Crimen and The Criminal Justice
System, Crime and Social Justice, s: 34-49.
9. Meydan Larousse: 18. Sayı, Sayfa
338-339.
10. Ritzer, G.: (1990) Social Problems.
Random Hause, New York.
DİPNOT:
[1] Bu yazı Sayın Prof.Dr. İbrahim Balcıoğlu’nun Bilge
Yayıncılık’tan çıkan “Şiddet ve Toplum” kitabından tanıtım amacıyla
alınmıştır. (Prof.Dr. İbrahim Balcıoğlu, Bilge Yayıncılık, Şiddet ve Toplum,
İstanbul, 2001, 1. Baskı, s.49 vd.) Amacımız suç konusunda çıkan kitaplardan,
dergilerden, yazılardan sizleri haberdar etmek; bilgi evrenine ve Türk
kriminolojisine (suç bilimine) katkıda bulunmak ve topluma faydalı olmaktır.
Daha detaylı bilgi için ilgili kitaba başvurmanızı özellikle tavsiye ederiz.
© www.kriminoloji.com 2002
Sitemize www.hukukcu.net ve
www.hukukcu.org üzerinden de ulaşabilirsiniz.