www.kriminoloji.com
OKULLARDA ÇOCUK
SUÇLULUĞUNUN ÖNLENMESİ
Dr. Yasemin KARAMAN KENEKÇİ
Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi,
Araştırma Görevlisi.
Dr. Arfe YÜCEDAĞ ÖZCAN
Arizona State University, Arizona Prevention Resource Center,
Post Doctoral Research Associate.
Bu çalışmanın amacı, okullarda çocuk suçluluğunun nasıl
önlenebileceğini ortaya koymaktır. Okul ortamında çocuk suçluluğunun önlenmesi
konusu bütünsel olarak ele alınarak, araştırmada tarama modeli kullanılmıştır.
İhtiyaç duyulan veriler literatür taraması ile daha önce yapılan araştırma
sonuçlarından yararlanılarak elde edilmiştir. Çalışma üç ana bölümden
oluşmaktadır. İlk olarak çocuk suçluluğunun önlenmesi konusu genel olarak ele
alınmış, daha sonra okullarda çocuk suçluluğunun önlenmesi konusu tartışılmış,
son olarak da okullarda çocuk suçluluğunun önlenmesi üzerine yapılan
araştırmalardan örnekler verilmiştir. Literatür taraması ve araştırma
sonuçlarına göre, okul binalarının güvenliğini sağlama, okulda uyulması gereken
kuralları açık hale getirme, öğrencilere stres ve öfke yönetimi ile şiddete
başvurmadan çatışma çözme becerilerini öğretme gibi birçok strateji okullarda
çocuk suçluluğu olayları ile mücadelede etkilidir.
GİRİŞ
Bireysel huzur ile toplumsal huzurun sağlanmasında, suça eğilimi
azaltmanın, toplumu suça karşı koruyucu stratejileri geliştirmenin ve kişilere
kendilerini korumayı öğretmenin, kısaca suçun işlenmesinin önlenmesinin önemi
büyüktür. Ancak suç işlemenin önlenmesine yönelik etkinliklerin belli bir
program dahilinde yapılması gerekir. Bir toplumda suçun önlenmesine dönük
olarak hazırlanan önleme programlarının maliyetinin, suçluyu tekrar topluma
kazandırmanın maliyetinden daha düşük olduğu ve ayrıca suçun toplumda ve
bireyler üzerinde yarattığı olumsuz etkiler göz önüne alındığında suçluluk
konusundaki asıl çabanın “suçluluğun önlenmesi” üzerinde odaklaşması gerektiği
söylenebilir.
Çocuk suçluluğunun önlenmesine dönük çalışmalar genel anlamda tüm
toplumu kapsayabileceği gibi aile, okul, işyerleri vb. gibi belli alanları da
içerebilir. Bu çalışmanın amacı, çocuk suçluluğunun önlenmesinin bir alt boyutu
olan, okullarda çocuk suçluluğunun nasıl önlenebileceğini ortaya koymaktır. Bu
bağlamda, çalışma okullarda çocuk suçluluğunun önlenmesi ile sınırlıdır.
Araştırmada tarama modeli kullanılmıştır. Okul ortamında çocuk
suçluluğunun önlenmesi bütünsel olarak ele alınmıştır. İhtiyaç duyulan veriler
literatür taraması ile ve daha önce yapılan araştırma sonuçlarından
yararlanılarak elde edilmiştir. Konuyla ilgili Türkiye’deki çalışmaların sayısı
az olduğundan yabancı literatüre daha fazla başvurulmuştur. Özellikle ABD’de
çocuk suçluluğunun önlenmesi için yürütülen programlar incelenmiştir.
Çocuk Suçluluğunun Önlenmesi Konusuna Genel Bir Bakış
Çocukluk ve ergenlik dönemi ile bu dönemin özelliklerinin neler olduğu
birçok yetişkin tarafından bilinmemektedir. Bu yüzden bazı yetişkinler çocukları
ve gençleri, toplumu tehdit edecek hiçbir şey yapmıyor, bir duvarın dibinde
oturup konuşuyor ve hatta sadece etrafta geziniyor bile olsalar toplumun
güvenliği açısından bir tehdit unsuru olarak görebilmektedir. Ancak bilinmesi
gereken bir gerçek varsa, içlerinde başı derde girenler ve hatta suç işlemiş ve
yargılanmış olanlar olsa bile çocuklar potansiyel suçlu değillerdir, tam
tersine toplumun güç kaynaklarıdır.
Öyleyse neden bazı çocuklar suç işler, şiddete dönük eylemlerde
bulunur, uyuşturucu kullanır ya da kısaca hukuka aykırı davranışları yapar?
Çocukları suç işlemeye iten etmenler çok çeşitlidir. Diğer bir deyişle,
çocukları suça iten etmenlerin değişik kaynakları olabilir: Aile, okul, toplum
veya kişinin bireysel özellikleri gibi. Bu tür olumsuz faktörleri ortadan
kaldırmak için koruyucu programlar geliştirilebilir. Yetişkinlerin çocukların
suç işlemesini önleyecek programları uygulamaya koymaması ya da var olan
programları desteklememesi durumunda ellerinde olan bu olumlu nokta gözden
kaçırılmış olmaktadır. Hatta, daha da kötüsü, yetişkinlerin çoğu çocukların suç
işlemelerinin önlenebileceğine bile inanmamaktadır. Bazılarının da çocuk ve
suçluluk hakkında yanlış inanışları vardır. Örnek vermek gerekirse; çocuk ve
gençlerin içinde şiddete eylemde bulunma potansiyeli olduğu, yetişkinlerden
daha fazla cinayet işlediği, çocuk ve gençleri sadece geceleri denetim altında
tutmanın onların suç işlemelerini önlemek açısından yeterli olduğu (oysa ki
yapılan araştırmalara göre çocuklar daha çok geceleri değil, öğleden sonra
14:00-18:00 arası suç işlemektedir), çocuğun başı derde girdiği zaman
yapılabilecek pek bir şeyin olmadığı (araştırma bulgularına göre kişilerin
çocukluklarında işledikleri ilk suçlar aynı zamanda aynı zamanda son
suçlarıdır), suçlu çocukları bir yere
kapatmanın çocuk suçluluğu ile mücadelede en uygun yol olduğu ve suçluluğu
önleme çalışmalarının işe yaramayacağı vb. gibi (NCPC, 2000).
Genel inancın tersine, özellikle çocuk suçluluğunu önleme programları,
çocukları suça yönelten koşulları ortadan kaldırarak, onları suçtan koruyarak,
kendilerini korumayı öğreterek makro düzeyde suçu önleme stratejileri
geliştirerek suçun önlenemeyeceği varsayımını çürütmektedir. Tabii ki bazı
durumlarda, bazı suçlu çocukların bir yerde kapalı tutulması gerekebilir.
Ancak, çocuk suçluluğunu önleyen ya da suçluya yardım eden programların çoğunun
maliyetinin (çocuk başına 100 $ ile 4.000 $ arası) çocuğu bir kuruma
hapsetmenin maliyetinden (çocuk başına 20.000 $ ile 30.000 $ arası) çok daha
düşük olduğu göz önüne alındığında, ağırlığın çocuk suçluluğunun önlenmesi
programına verilmesi gerektiği gerçeği bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Kısaca,
etkili bir suçluluk önleme politikası ile hem mağdur hem de toplum suçluluğun
fiziksel, duygusal ve mali zararlarına çok az maruz kalırlar.
Suçun işlenmesinin önlenmesi kuşkusuz çok önemlidir. Ancak bu noktada
suç önlemeden ne anlaşılması gerektiği üzerinde de durmakta yarar vardır. Suç
önlemenin tanımı yapılırken genellikle sonuçlardan hareket edilmektedir. Bu
sonuçlar iki şekilde ele alınmaktadır. Birisi suç olaylarının sayısı dikkate
alınarak, diğeri ise suçluların sayısı dikkate alınarak olmaktadır (Hirschi, 1969). Bazıları ise suç önlemeyi, suçun
önlenebilen zararlarının miktarını dikkate alarak ya da zarar gören mağdurların
sayısını ölçüt kabul ederek tanımlamaktadır (Farrell,
1995). Daha geniş bir tanımlama suçun risk faktörlerinin ortadan kaldırılması
(çete üyeliklerinde olduğu gibi) veya suça karşı koruyucu faktörlerin
artırılması (üniversiteyi bitirme gibi) şeklinde tanımlamaktadır (Hawkins, Catalano ve Miller,
1992).
Sosyal hayat içinde suçun dışında, hastalıklar ve kazalar gibi
önlenmesi gereken birçok durum vardır. Birçok hastalığın önlenmesi diyet
yapmak, eksersiz yapmak gibi. Kazalara karşı ise arabalara hava yastığı
konulması, yolların genişletilmesi, hız sınırının aşılmaması gibi önlemler
öngörülmektedir. Suç durumunda da, suçun ortaya çıkmasına engel olan önlemlerin
alınmasına gereklilik duyulmaktadır. Bu önlemler bireysel düzeyde olabileceği
gibi, toplumsal ve kurumsal düzeyde de olabilir. Çünkü herkes bir ailenin, bir
toplumun, bir işyerinin ya da bir okulun üyesidir. Kriminologlara göre bu tür
üyelikler kişi üzerinde informal sosyal kontrol
sağlamakta ve bazen bu informal kontrol araçları
kişiyi hapse girmekten daha fazla korkutmaktadır. Ayrıca suçun önlenmesinde
bireylerin, toplumun ve kurumların birbirine destek olması gerekir. Konuya
kurumlar açısından yaklaşıldığında, örneğin, kendini destekleyen aileler
müddetçe okullar kendi başlarına bir başarı elde edemezler.
Suç işlemeyi önlemede, çocuğu suça karşı koruyan veya çocuğun suç
işlemesine yol açabilecek risk durumlarını ortadan kaldıran çeşitli
faktörlerden yararlanılmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi, Hawkins, Catalano ve Miller
(1992) yaptıkları çalışmada suçla ilintili “koruyucu” ve “risk” faktörlerinden
bahsetmektedir. Bu faktörlerin ayrıntılarına geçmeden
önce bu çalışmada sıralanan risk ve koruyucu faktörlerin yaş gruplarına ve
cinsiyete göre değişim gösterdiklerini belirtmekte yarar vardır. Erkek
çocukları genellikle hislerini dışa vurarak, kız çocukları ise aksine içe
kapanarak sorunları çözmeye eğilim gösterdiklerinden hangi faktörün hangi
cinsiyette görüleceği karmaşıklaşmaktadır.
Çalışmada, “koruyucu” faktörler ve “risk” faktörleri kişi, aile,
mahalle ve okul temel alınarak dörtlü bir sınıflama içinde ele alınmıştır. Her
grubun kendine ait risk ve koruyucu faktörleri belirlenmiştir. Örneğin
mahalleden kaynaklanan risk faktörleri şöyle özetlenebilir:
1.
Yüksek
oranda değişimin olması. Çünkü insanların uzun süre beraber yaşadıkları
topluluklarla toplumsal bağlanma gerçekleştirme olasılığı fazladır. Oysa yüksek
taşınma oranı bu toplumsal bağlanma olasılığını düşürür.
2.
Yoksulluk
genel olarak uyuşturucu bağımlılığını ve suçu artıran direk bir etken olarak
bulunmamıştır. Fakat yoksulluk diğer sorunlara yol açtığı için bir ara değişken
olarak saptanmıştır.
3.
Toplulukta
uyuşturucu kullanımının yaygınlığı ve şiddete karşı belirlenmiş kesin normların
olmaması suç işleme olasılığını artırmaktadır.
Mahalleye ilişkin koruyucu faktörler olarak ise, insanlar arasında sıkı
ilişkilerin bulunması ile suç işlemeye karşı kesin kural ve normların varlığı
gösterilmektedir. Böyle topluluklarda suç işleme oranı diğer değişkenlere de
bağlı olarak düşük bulunmuştur.
Aile ortamına ilişkin en büyük risk faktörleri olarak, ailelerin
çocuklarına karşı çok eleştirici olmaları, çocuklarına yeterince zaman ayırmamaları ve çocukların “istismar” ve “ihmal” edici bir
aile ortamında yaşamaları bulunmuştur.
En önemli koruyucu aile faktörleri ise, çocuğun ana babadan en az
birisiyle yakınlık kurması, evdeki kuralların tutarlı olması ve çocuğa “önemli”
ve “işe yarar” duygusunun aşılanması olarak ortaya çıkmıştır.
Suç işlemede kişi ile ilgili olan risk faktörleri ise:
1.
Özellikle
erkek çocuklar arasında fiziksel gelişme farklılıklarının sorun haline
getirilmesi.
2.
Genç
kızların ergenlik dönemlerinde çatışmalı rol beklentilerini yaşaması.
3.
Çocukların
alkol, sigara, ilaç kullanan ve şiddete eğilimli davranışlarda bulunan
arkadaşlar edinmesi. Gençlik yıllarında çocukların aileden ve okuldan daha çok
arkadaş gruplarından etkilendikleri düşünüldüğünde bu bulgu hiç de şaşırtıcı
olmayacaktır.
4.
Deneyimsizlikten
ve belli becerilerin kazanılmamış olmasından dolayı, çocukların risk içeren
durumları iyi değerlendirip bu durumlardan kendilerini kurtaramamaları.
Kişisel koruyucu faktörlere örnek olarak ise, çocukların kendilerine
güvenmeleri ve sorun çözme becerilerinin olması gösterilmektedir.
Suç işlemede okul temelli risk faktörleri ile koruyucu faktörlerin neler
olduğu bu çalışmanın ilerleyen kısımlarında ayrıntılı bir şekilde ele
alınacaktır.
Yukarıda belirtilen suçla ilintili risk faktörleri ile koruyucu
faktörler de göz önüne alınarak çocuk suçluluğunun önlenmesine dönük
stratejilerin belirlenmesi gerekmektedir. Suç önleme stratejileri belirlenirken
aşağıda belirtilen noktaların dikkate alınmasında yarar vardır (NCPC, 2000):
1.
Çocuklara
zaman ayırmak. Yetişkinler, çocukları toplumun
değerli bir üyesi olmaları için desteklemeli, onların bilgi ve yeteneklerini
değerlendirmeli, başarılarını ödüllendirmelidir.
2.
Çocuğa
olumlu ve sorumlu yetişkin rol modelleri sunmak, güçlü ailelerin, arkadaşlık ve
komşuluk ilişkilerinin oluşmasına çalışmak. Yetişkinler ve çocuklar arasındaki
olumlu ilişki, çocuk suçluluğunun önlenmesi açısından son derece önemlidir.
3.
Paylaşımcı
toplumsal değerlerin desteklemek. Çocuklara, toplumun hangi davranışları hoş
görüp, hangilerini hoş görmeyeceği ile ilgili açık ve tutarlı mesajların
verilmesi gerekmektedir.
4.
Öğrencilere
okul saatleri dışında (akşamları, hafta sonları ve yazları) yeteneklerini
geliştirebilecekleri değişik etkinlikler sunmak.
5.
Öğrencilere
yarım gün çalışma ya da ders saatleri dışında çalışma olanları sunarak onların
para kazanmalarını sağlamak.
6.
Suçluluğun
önlenmesinde, bu alandan yapılan araştırmalar ve uygulamalar sonunda elde
edilen bulgulardan etkili ve uygun bir şekilde yararlanmak.
7.
Suç
önleme çalışmalarını bir program çerçevesinde yürütmek.
8.
Çocuk
suçluluğunu önlemede başarısı kanıtlanmış programları desteklemek ve uygulamak.
9.
Suçluluğu
önleme programları için para ve diğer kaynaklar (bağışlar, hediyeler, uzman
desteği vb.) bulmak.
10.
Suç
işlemiş çocukları dinlemek ve onlarla sürekli iletişim halinde olmak. Bu
çocukların anlattıkları ile alay etmemek, anlatılanlar karşısında yorumları
dikkatli yapmak, sorular sorarken öğrencilerin sadece cevap vermesine değil
aynı zamanda bu sorular sayesinde bir şeyler öğrenmesine çalışmakta da
gerekmektedir.
11.
Çocuk
suçluluğu ile ilgili tüm tarafları (çocuklar, aileler, okul yöneticileri, yasa
koyucular, yargıçlar, eğitimciler, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları vb.)
soruna çözüm aramak için bir araya getirmek.
12.
Suçun
önlenmesi alanında çalışan örgütler arasında bir iletişim ve işbirliği ağı
oluşturmak.
13.
Bu
alanda çalışırken güçlüklere ve beklenmedik durumlara hazır olmak.
Son olarak belirtilmesi gereken bir noktada bazı ailelerin, toplumdaki
herhangi bir çocuk yanlış bir davranışta bulunduğunda ya da suç işlediğinde bu
durumu tamamen o çocuğun ailesinin sorunu olarak görmeleridir. Bu durumda
doğrudan etkilenenler suçlu çocuk, onun ailesi ve mağdur olmakla birlikte
gerçekte suçluluğun faturasını herkes, tüm toplum ödemektedir. Öyleyse çocuk
suçluluğu olaylarını kişiselleştirmemekte yarar vardır. Herkes içinde bulunduğu
toplumun çocuklarının mutlu, üretken yetişkinler olarak yetişebilmesi ve suçun
önüne geçilmesi için bir şeyler yapabilir. Çocuklar,
yetişkinler tarafından desteklenmeye ve hatalı bir davranışta bulunduklarında
bu yanlışlarının düzeltilmesine ihtiyaç duymaktadır ve çocuklara desteği veren
toplumlar karşılığını fazlasıyla geri alırlar.
Suç olayının diğer yönüne bakmak gerekirse sosyal, ekonomik ve kültürel
yönden hangi gruba dahil olursa olsun herkesin çocuğu bir suçun mağduru
olabilir. Özellikle istismar ve ihmal olaylarında çocuklar mağdur duruma
düşmektedir. Daha önce de belirtildiği
gibi, istismar ve ihmale uğramış çocuklar, bu tür kötü davranışa uğramayan
çocuklara göre daha fazla suç işlemektedir. Kısaca çocuk istismarı ve ihmali
olayları ile çocuk suçluluğu olaylarının bir kısır döngü oluşturduğu ileri
sürülebilir. Bu durumda çocuk istismarı
ve ihmali olaylarının önlenmesinin çocuk suçluluğu olaylarının önlenmesini
kolaylaştıracağı söylenebilir.
Okullarda Çocuk Suçluluğunun Önlenmesi
Okulların suç önlemede çok büyük bir potansiyelleri vardır. Çocukların
gelişim yılları boyunca okula düzenli devamını sağlayarak, toplumsallaşmalarına
yardımcı olarak ve sağlıklı, mutlu, üretken vatandaşlar yetiştirerek çocuk
suçluluğunun önlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
Aile ve toplum arasındaki doğrudan ilişki belki de en fazla okullar
aracılığıyla sağlanabilmektedir. Suçun risk faktörlerini düşürmede, diğer
kurumlarla karşılaştırıldığında okulun etkisi daha büyük olmaktadır. Nitekim
XVII. yüzyılda Victor Hugo da “Bir okulun yapılması, bir hapishanenin
kapatılması demektir” sözüyle bu gerçeği dile getirmektedir (Yavuzer, 1982). Okullar sadece çocuklara okuma yazma
öğretmek gibi temel öğretim hizmetlerini sunarak suçun önlenmesine yardımcı
olmakla kalmamakta aynı zamanda şiddet ve uyuşturucu kullanımı gibi riskli
durumların kalkmasında da aktif görevler üstlenebilmektedir. Bu nedenle okul
yerine getirmesi gereken işlevleri gerçekleştirmezse bu durum bireyin
başarısını, gelişimini, çevresine uyumunu ve ruh sağlığını olumsuz yönde
etkileyebilmekte, çocukların gelişme ve uyumla ilgili sorunlarını çözemediği
durumlarda ise çocukların okuldan kaçma, hırsızlık yapma gibi davranışlarda
bulunmalarına yol açabilmektedir (Yavuzer, 1982).
Öyleyse okulların öncelikle öğrencilerin sağlıklı davranışlar
gösterebilecekleri uygun ortamlar olmaları gerekmektedir. Böylelikle okulla
ilintili suç işleme olasılığının da önüne geçilmiş
olur.
Bir öğrencinin şiddete yönelmesinde erken belirtilerin bilinmesi son
derece önemlidir. Okul personeli bu belirtilerin zamanında farkına vararak
gerekli önlemleri alabilir. Bu belirtiler nelerdir? (Early
Warning Timely Response: A Guide to Safe School)
1.
İçine
kapanma: Bu durum genellikle depresyondan, reddedilme, haksızlığa uğrama, bir
işe yaramama duygularından ve kendine güven eksikliğinden kaynaklanabilir.
2.
Sürekli
yalnız olma ve terk edilme duygusu: Yalnızlığa itilme ve terk edilme duyguları
bazen şiddet davranışlarına yol açabilmektedir.
3.
Şiddetli
red edilme duygusu: Red
edilme bazı çocukların karşılaştığı bir durumdur. Şiddetli olduğunda ve sürekli
tekrarlandığında red edilme duygusu sonucu çocuk suç
işleyebilmektedir.
4.
Şiddete
maruz kalmış olmak: Daha önce de belirtildiği gibi fiziksel ve cinsel şiddete
maruz kalma, çocukları şiddet kullanmaya itmektedir.
5.
Aşağılanma
duygusu ve “günah keçisi” olduğunu düşünmek: Bu tür duygular eğer iyi
yönlendirilmezlerse çocuklarda şiddete yol açabilirler.
6.
Düşük
akademik başarı ve derlere ilgi azlığı suç davranışının erken göstergelerinden
biridir.
7.
Yazılarında
veya resimlerinde şiddeti işlemek: Bu tür öğrencilerde şiddete eğilim
mümkündür.
8.
Öfkesini
kontrol edememe şiddet davranışına ilişkin bir uyarı belirtisidir.
9.
Sürekli
başkalarına vurma, aşağılama ve rahatsız etme davranışı: Bu tür davranış
gösteren öğrencilerle yakından ilgilenilmeli ve sürekli göz altında
bulundurulmalıdır.
10.
Geçmişte
disiplin sorunları yaşayan, şiddete başvuran ve saldırgan davranışlar gösteren
öğrenciler de özel olarak ilgilenilmesi gereken öğrencilerdir.
11.
Hoşgörüsüzlük
ve önyargılı olma: Bazen başkalarının farklılığını kabul edememe ve önyargılar
şiddete dönüşebilir.
12.
Uyuşturucu
ve alkol kullanma: Uyuşturucu ve alkol kullanan öğrenciler, bu maddelerin
etkisi ile şiddete yönelik davranışlarda bulunabilir.
13.
Ateşli
silaha sahip olma: Silah taşıma şiddete başvurma ile yakından ilişkilidir.
Peki herhangi bir şiddet veya kriz anında yöneticiler ve diğer okul
personeli nasıl davranmalıdır? Yöneticiler ve okul personeli sorunlu öğrenciler
için her türlü yardımı sağlamalı, öncelikle fiziksel güvenlik olmak üzere tüm
güvenlik önlemleri alınmalıdır. Her okulda mutlaka bir kriz çözme planı olmalı
ve herkes bir kriz anında neler yapılacağını ayrıntılı bir şekilde bilmelidir.
Özellikle okullarda son günlerde görülen kurşunlama (school
shooting) olaylarından sonra, yönetici ve okul
personelinin daha da dikkatli olması gerekmektedir.
Yukarıda da belirtildiği gibi okullarda suç işlenmesini önlemek için
fiziksel koşullarla ilgili düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Çünkü artan
nüfusla birlikte okulların kalabalıklaşması kaçınılmaz hale gelmiştir. Fakat bu
durum güvenlik konularını da gündeme getirmektedir. Bu yüzden okul binaları
inşa edilirken, artan öğrenci nüfusuna güvenli bir şekilde hizmet etmesi
mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca bina güvenlik sistemlerindeki
teknolojik gelişmeler de bu konuda okul yöneticilerine büyük kolaylıklar
sağlayacaktır.
Öğrenciler için güvenli okul binaları sağlamak için nelere dikkat
edilebilir? (School Planning
and Management, July 1999).
1.
Okul
binalarının olabildiğince ana yollara yakın olmamasına çalışılmalıdır. Cadde ve
bina arasında yeteri derecede mesafe olmalı ki caddeden gelebilecek olumsuz
etkenlerden okul korunabilsin.
2.
Okul
kampusü inşa edilirken yaya yürüyüş yerleri
olabildiğince kampusün içinden yapılmalıdır. Böylece
yaya trafiği caddeden kampus içine çekilebilir.
3.
Caddeye
bakacak pencereler konusunda özellikle titiz davranılmalıdır.
4.
Ek
binaların konumu dikkatli ayarlanarak ve çevre düzenleme yolları yapılarak kör
noktalar giderilmeye çalışılmalıdır.
5.
Özellikle
ışıklandırmaya dikkat edilmeli ve güvenlik görevlilerinin görüş gücünü
artıracak şekilde binalar arasında ışıklandırma ayarlanmalıdır.
6.
Okulun
etrafında koruyucu duvarlar olmalıdır. Bu duvarlar hem okula giriş ve
çıkışların belli noktalardan yapılmasını sağlar hem de dışarıdan gelecek
herhangi bir saldırının önlenmesinde işe yarar.
7.
Okul
giriş ve çıkış kapıları herkes tarafından kolayca görülebilmelidir. Bu kapılar
tek yerden giriş çıkışı sağlayacağı için güvenlidir. Ayrıca güvenlik sistemlerinin
yerleştirilmesi (örneğin manyetik dedektörler vb.)
açısından da etkili ve ucuzdur.
8.
Öğrencilerin
okula okul servisi ile geldikleri durumlarda bu araçların park yerleri
semtlere, öğrencilerin sınıflarına vb. göre birbirinden ayrı yapılmalıdır.
Böylece giriş ve çıkış saatlerinde belli bölgelerin daha kalabalık olması
engellenecektir.
9.
Okul
binasında ve bahçede belli yerlere acil durum alarmları konulmalıdır. Bu
alarmların güvenlik kameraları ile görülebilecek yerlere konulması halinde
gereksiz yere kullanılmaları başkaları tarafından tahrip edilmeleri
önlenebilir.
10.
Okula
en yakın karakol ile işbirliği halinde olunmalıdır. Okuldaki herhangi bir olay
karşısında polisin binaya kolayca girebilmesini sağlayacak planlar önceden
yapılmalıdır.
Okulun fiziksel koşullarının yukarıda belirtilen noktalara uygun hale
getirilmesi ile okuldaki suç olayları önemli ölçüde önlenebilecektir. Anca suç
önleme çalışmalarının sadece okulun fiziksel koşullarında bazı değişikliklerin
yapılmasıyla yeterli olacağı düşünülmemelidir. Bunların yanında suçlu
davranışların önüne geçmeye yardım edecek okul bazlı
önleme programlarına da gereklilik vardır.
Suç önleme programları okulla ilintili değişik konularda olmaktadır.
Örneğin okula silah, uyuşturucu ve alkol sokulması ve kullanılması, hırsızlık,
okulda öğrenciler arası şiddet ve kaba güç kullanımı, eşyalara zarar verme,
okula devamsızlık, öğretmen ve yöneticilerin öğrencileri istismar ve ihmal
etmeleri ve diğer isyankâr davranışlar gibi olumsuz durumlar ile sınıf
yönetimi, öğretmen davranışı ve yönetsel liderlik gibi değişkenler okul ve
suçluluk ilişkisini değerlendirirken kullanılabilir. Çocuk suçluluğunu önleme
programlarının çoğunda ise öğrencilerin davranış bozuklukları değil, bu
davranış bozukluklarının ortaya çıkardığı okuldan kaçma, ders asma gibi sorunlu
durumlar ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Bu programlarda, çocuğun suç
işleme sıklığı gibi suçun değişik boyutları da göz önüne alınmaktadır.
Okullarda şiddete başvurmayı önleyici programların genel özellikleri
şöyle belirtilmiştir (Drug Strategies,
1998):
a)
Bu
tür programların en belirgin amacı okulda suçun ve şiddetin önlenmesidir.
Önleme programları şiddetin saldırganlığın ve başkalarını rahatsız edecek
davranışların engellenmesine ilişkin okul normlarını uygulamada kolaylaştırıcı
olmalıdır.
b)
Bu
programların aynı zamanda kuramsal bir temeli olmalıdır. Örneğin, sosyal
öğrenme kuramına dayanan bir önleme programı gibi.
c)
Programlar
çok yönlü olmalı, aileyi, arkadaş gruplarını ve basını bir araya getirici
özellikler taşımalıdır.
d)
Herhangi
bir koruyucu program en az 10 farklı konuyu içermeli ve konular en az 5 kez
ileri bir tarihte yinelenmelidir.
e)
Öğretim
yöntemi olarak karşılıklı etkileşime izin veren yöntemler kullanılmalı ve
öğrencilerin katılımı kesinlikle sağlanmalıdır.
f)
Programlar
grupların yaşına ve gelişme düzeyine bağlı olarak farklı hazırlanmalı ve grup
ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır.
g)
Programda
işlenen konularda her kültüre saygılı olunmalı ve her öğrencinin geçmişine
ilişkin program içeriğine serpiştirilmelidir.
h)
Programın
uygulanmasında görev alacak öğretmenler önceden eğitilmelidir. Her öğretmen her
türlü programı uygulamada yeterli olmayabilir.
Okullarda çocuk suçluluğun önlenmesi çalışmaları örgütsel ve bireysel değişim
stratejileri olarak adlandırılan iki değişik strateji çerçevesinde
yürütülmektedir. Aşağıda bu stratejiler ele alınacaktır (Gottfredson,
1997):
1-
Okullarda Çocuk Suçluluğunun Önlenmesinde Örgütsel Değişim
Stratejileri:
a)
Okul
ve sınıf havasının iyileştirilmesi: Okuldaki tüm çalışanlar (yönetici, öğretmen
ve diğer görevliler) ve öğrenciler arasında olumlu bir iletişim varsa, herkes
okulda yaşanan sorunları çözmek için hep birlikte çalışıyorsa, o okuldaki
herkesin morali yüksek, gerginlik yaratan durumlar az olacaktır.
b)
Takım
çalışmasının yapılması: Okuldaki iş görenlerden, öğrencilerden hatta ailelerden
suç önleme konusu üzerinde çalışmak üzere bir takım oluşturulabilir. Bu kişiler
okulda yaşanan sorunları belirleyebilirler, sorunlara olası çözüm yollarını
önerebilirler ve sorun çözme sürecini işletebilirler.
c)
Uyulması
gereken kuralların belirlenmesi: Okulda uyulması gereken kuralların açık ve
tutarlı olması, herkese aynı şekilde uygulanması gerekmektedir. Kurallar
posterler, duvar gazeteleri vb. çarpıcı yollarla öğrencilere duyurulabilir.
Ayrıca öğrenciler arası şiddet-kaba güç karşıtı kampanyalar düzenlenebilir.
Kuralların uygulanması sırasında dengeli bir ödül-ceza sistemi kullanılmalıdır.
Bazen de okuldaki kuralların geçerliliğini ve adil olmasını sağlamak için
öğrencileri kuralları belirleme sürecine katmanın en uygun yol olduğu
savunulmaktadır.
d)
Sınıf
yönetimi: Öğrencilerin okuldaki zamanlarının çoğu sınıfta geçmektedir.
Bu yüzden sınıf ortamında öğrencilerin yalnızca kural dışı davranışları değil
aynı zamanda uyuşturucu kullanımı gibi suçlu davranışları da belirlenmeli ve
kontrol altına alınmalıdır. Bunun yanında öğrencilerin öğrenme sürecine
katılımını, akademik başarısını ve okula bağlılığını olumlu yönde etkileyecek,
işbirliğine dayanan ve aktif öğretim yöntemleri kullanılmalıdır. Öğrenci ve
öğretmen arasındaki iletişim sıcak ve saygılı olmalı, çift yönlü işlemelidir.
e)
Tek
tip giysi ile okula gelinmesi: Çocukların okula üniforma giyerek gelmelerinin
okuldaki şiddet olaylarının % 22 ile % 39 oranında düşürdüğü gözlenmiştir. Okul
forması, okulda verilen eğitimin öneminin anlaşılması yönünde bir hava
oluşturmakta ve öğrencilere ortak bir amaç için bir arada bulunduklarını
hissettirmektedir.
f)
Öğrencilerin
yeniden gruplandırılması: Sınıflar küçük gruplar halinde tekrar örgütlenebilir,
değişik öğrenci gruplarının birbirleri ile iletişimleri teşvik edilebilir.
Ayrıca, suç işleme aşısından yüksek risk taşıyan öğrencileri küçük gruplar
halinde bir araya getirmek ve bu grupları birbirine bağlayacak bir grup örüntüsü
oluşturmak okulda şiddeti, uyuşturucu kullanımını ve dersten kaçmaları
azaltmaktadır. Ancak bazı araştırmalarda, suç işleme açısından yüksek risk
taşıyan bu öğrencilerden oluşan küçük grupların aslında suç işleme açısından
daha büyük risk teşkil ettiği öne sürülmekle birlikte, yine bu araştırmalarda
bu gruplara güçlü bir akademik program uygulandığı, etkili yönlendirme, sınıf
yönetimi teknikleri ve deneyimli kadro ile desteklendiği takdirde başarılı
sonuçlar alınabileceği de belirtilmektedir.
g)
Sorunlu
öğrenciler için alternatif okulların açılması önerilmektedir. ABD’de bu
doğrultuda beş okul açılmıştır. Bu okullar üzerinde yapılan araştırmaları
sonucunda sadece bir okuldaki öğrencilerin okula devamında ve okulun
kurallarını benimsemelerinde bir gelişme gösterdikleri ve daha az uyuşturucu
kullandıkları gözlenmiştir. Diğer okullardaki öğrencilerin ise suçlu
davranışlarında bir azalmanın olmadığı aksine arttığı ortaya çıkmıştır. Bu
yüzden alternatif okullar uygulamasının suç önlemedeki başarısı konusunda şüphe
uyanmıştır.
h)
Hukuk
ilintili eğitim: Çocuk suçluluğunun önlenmesinde hukuk ilintili eğitimden
yararlanılabilir. Bu eğitim ile öğrencilere ülkelerinin hukuk kuralları
öğretilir, hukuksal süreç ve işleyişi tanımaları sağlanır, hak ve
sorumluluklarını bilerek iyi bir vatandaş olmalarına çalışılır, siyasal
katılımı özendirilir, olayları çözümleme yetenekleri geliştirilir. Çünkü suçlu
davranışların ortaya çıkmasında hukuk kuralları ile vatandaşlığın gerekli
kıldığı hak ve sorumlulukların bilinmemesinin etkisi büyüktür. Bu yüzden
okullarda hukuk eğitimi vermek kişi güvenliği ve kamu düzeni açısından bir
gerekliliktir.
2-
Okullarda Çocuk Suçluluğunun Önlenmesinde Bireysel Değişim
Stratejileri:
a)
Öğrencilerin
yönlendirilmesi: En yaygın olarak kullanılan stratejidir. Öğrencilerin suç
işlemelerini önlemek üzere okullarda suçluluğu ve uyuşturucu kullanımını
azaltmayı amaçlayan yönergeler bulunmalıdır. Bu yönergeler aşağıdaki konular
hakkında olabilir:
-
Genel
sağlık ve güvenlik
-
Uyuşturucu,
alkol ve sigara hakkında genel bilgi ve kullanımında ortaya çıkabilecek
sorunlar
-
Şiddet
önleme
-
Kişilik
ve ahlak gelişimi
-
Hukuk
-
Yanlış
davranışların toplumsal sonuçları
-
Sorun
çözme süreci
-
Stres
yönetimi
Öğrencileri
yönlendirme çalışmaları kapsamında ayrıca tüm öğrencilerle belli aralıklarla
görüşmeler yapılabilir. Bu görüşmelerde öğrencilerin yanlış davranışların
toplum üzerindeki zararlı etkilerini görebilmelerine ve riskli durumları fark
etmelerine çalışılabilir. Kendileri ya da arkadaşları zararlı bir durumla
karşılaştığında nasıl davranmaları gerektiği öğretilebilir.
b)
Davranış
değiştirme: Olumsuz davranışların zamanla değiştirilmesi gerekmektedir.
Davranış değiştirilirken dönütlerden yararlanılır, olumlu ve olumsuz pekiştireçler kullanılarak istenilmeyen davranışın
söndürülmesine, istenilen davranışın ise yerleştirilmesine çalışılır. Bu yüzden
davranış değişikliği çalışmalarında olumlu davranışlar ödüllendirilir,
istenilmeyen davranışlar ise cezalandırılır. Cezalar verilirken ise şiddet
kullanılmaktan kaçınılır, bedensel cezalara kesinlikle başvurulmaz.
Davranış
değiştirme çalışmalarında düşünme becerileri eğitimine de yer verilmektedir.
Çünkü suçlular çoğunlukla bir suç işlerken düşünmemekte ve başlarına gelenin
kendi davranışları sonucu değil kader ya da rastlantı sonucu olduğuna
inanmaktadırlar. Hatta suç işlediği olayla ilgili ayrıntıları yanlış
yorumlayıp, soruna alternatif çözümler aramaktadırlar.
Bu yüzden suç
önleme programlarında davranışsal ve bilişsel yöntemler birleştirilerek suçlu
davranış değiştirilmeye çalışılır. Forman’a (1980)
göre davranışsal ve bilişsel yöntemlerin uygulandığı ilköğretim çocuklarında
saldırgan davranışlar azaltılabilmektedir. Ancak bu yöntemlerin uygulandığı
programların başarılı olabilmesi için büyük bir grupla örneğin tüm sınıfla
çalışılmaması, belirtilen yöntemlerin küçük gruplara ya da tek tek bireylere uygulanması gerekmektedir.
c)
Alkol
ve uyuşturucu kullanımının önlenmesi: Uyuşturucu ve alkolün ne olduğu, insan
sağlığı ve toplum üzerindeki etkileri öğretilerek, öğrencilerin benlik
saygılarını, sorumlu bir şekilde karar verebilme yeteneklerini ve kişiler arası
ilişkilerini geliştirecek bir eğitim verilmelidir.
d)
Akran/arkadaş
programlarının sunulması: Arkadaşlık ilişkilerinde çatışma durumuna
düştüklerinde çatışma, çözme ve arabuluculuk gibi teknikler kullanılarak onlara
yardımcı olmaya çalışılabilir. Ayrıca stres yönetimi ve öfke kontrolünü öğreten
programlarda da yararlanılabilir.
Lochman’a (1992) göre öfke
yönetiminde aşağıda maddeler halinde belirtilen noktaların yerine getirilmesi
gerekir:
-
Küçük
gruplar halinde çalışmak ve grup kuralları oluşturmak.
-
Öğrencilerin
açıklamalar yapmadan önce düşünmelerini teşvik etmek, ani ve tepkisel
davranışların önüne geçmek.
-
Öğrencilerin
sorunu tanımlamalarını ve soruna değişik bakış açılarından bakmalarını
sağlamak.
-
Öğrencilerin
sorunun çözümüne yönelik alternatif çözümler üretmelerine ve sorunların toplum
üzerindeki etkilerini görmelerine çalışmak.
-
Öğrencilere
öfkeli davranışlarının kendileri ve çevreleri üzerinde oluşturabileceği zararlı
etkileri göstermek.
-
Tepkisel
davranışları ve anlık ökeleri olan öğrencilerin sorun çözme yeteneklerini
geliştirmek için karşılıklı konuşma, tartışma ve rol oynama yöntemlerinden
yararlanmak.
Arkadaş
arabuluculuk programları 1980’li yıllardan itibaren sıklıkla kullanılmaya
başlamıştır. Bu programlar öğrenciler arasında çatışma yaşandığı zaman, bu
çatışma durumunun ortadan kaldırılması amacıyla kullanılmakta ve arabuluculuk
alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından uygulanmaktadır.
e)
Rehberlik
hizmetlerinin sağlanması: Bireysel rehberlik hizmetleri sunularak sorunlu olan
öğrencilere yardımcı olmaya çalışılır.
f)
Bireysel
gelişmeyi, dinlenmeyi ve eğlenmeyi sağlayan etkinliklerin sunulması: Bazı
programlarda suç önleme stratejisi olarak yaratıcı, geliştirici, eğlendirici
etkinliklere yer verilmektedir. Bu etkinliklere yer verilmesinin başında
öğrencilerin enerjisini doğru yerlerde harcaması gerekliliği gelmektedir.
Ayrıca derslerde istenilen başarıyı gösteremeyip kendine güvenini kaybeden
çocuklara kendi yeteneklerini başka alanlarda deneme fırsatı sunmanın
gerekliliği de başka bir neden olarak ortaya konulmaktadır. Gerçekten de okul
saatleri dışında öğrenciler için müzik, dans, resim gibi sanatsal etkinlikler
ya da kültürel ve sportif etkinlikler sunulması halinde okuldaki suç oranın
azaldığı görülmektedir (Snyder, Sickmund,
Poe, Yamagata, 1996). Ancak bu tür etkinlerin mutlaka
bir yetişkinin gözetiminde yürütülmesi gerektiği de belirtilmektedir. Bunun
yanında bazı araştırmacılar (Stoil, Hill, Brounstein, 1994) yaratıcı,
geliştirici, eğlendirici ve dinlendirici etkinliklerin tek başına suçu önlemede
yeterince etkili olmayacağını, diğer suç önleme stratejileri ile birlikte
yürütüldüğü takdirde başarılı sonuçlar alınabileceğini söylemektedirler.
Sonuçta ister örgütsel olsun isterse bireysel olsun tüm suç önleme
stratejilerinin tek bir program kapsamında uygulanması halinde istenilen
başarının elde edilemeyeceğini, değişik programların birlikte ve işlevsel bir
şekilde kullanılmaları durumunda etkili sonuçlar alınabileceğini belirtmekte
yarar vardır.
Okullarda Çocuk Suçluluğunun Önlenmesi Üzerine Yapılan
Araştırmalar
Suç önleme araştırmaları ailelerde, okullarda, işyerlerinde ve geniş
anlamda düşünüldüğünde tüm toplumda suçun nasıl önlenebileceğini veya bu
yerlerin suçun önlenmesine nasıl hizmet edebileceklerini araştırırlar. Suç
önleme araştırmaları iki farklı şekilde yürütülmektedir. Birinci araştırma tipi
uygulamaya yöneliktir. Devam etmekte olan günlük, rutin etkinliklerle
ilgilidir. Mevcut uygulamalar değerlendirilir, mevcut durum ortaya konur ve
öneriler geliştirilir. İkinci araştırma tipinde, birinci araştırma tipinden
farklı olarak, suç işlenmesinin önlenmesi için bir program geliştirilir, günlük
uygulamaların değiştirilmesi ya da yenilerinin ortaya konulmasına çalışılır.
Hangi yöntem izlenirse izlensin, tüm suç önleme araştırmalarında, suç
işlemeye yol açan veya suç işleme olasılığını artıran faktörlerin bilinmesi ve
bunlarla baş etmede etkili olabilecek önlemlerin saptanması amaçlanmaktadır.
Ancak şurası da bir gerçektir ki, sosyal bilimlerin diğer alanlarında olduğu
gibi, suçluluk alanında da tüm değişkenlerin önceden saptanması çok zordur. Bu
yüzden, suç işlemeye etki eden faktörlerin de varolan “bilimsel” yöntemlerle
yüzde yüz olarak saptanması mümkün değildir. Araştırma yöntemlerinden
kaynaklanan sınırlılıklar ve sosyal konular arasındaki ilişkilerin karmaşık
olmasından dolayı neden sonuç ilişkileri ancak olasılıklarla
açıklanabilmektedir. Bu nedenle “risk” veya “koruyucu” faktörler sadece suç
işleme ile “istatistiksel” olarak anlamlılık gösteren etkenlerdir. Bu durum
toplumdan topluma ve kültürden kültüre göre değişmektedir. Yine, sorunun
boyutları ve buna dayalı olarak çözüm yöntemleri de ülkeden ülkeye veya toplumdan
topluma göre farklılık gösterebilir. Değişik sorunlar için kullanılacak
yöntemler de farklı olacaktır. Örneğin, eğer bir okulda uyuşturucu bağımlılığı
önemli bir sorun ve diğer bir okulda şiddet önemli bir sorunsa, bunları çözmek
için kullanılacak stratejiler, yöntemler ve sonuçta programlar birbirinden
farklı olacaktır.
Aşağıda, okullarda suçu önleme ve okullar aracılığıyla suçu önleme
konularında değişik zamanlarda yürütülmüş ve başarılı sonuçlar vermiş
araştırmalardan örnekler sunulmuştur. Bu çalışmalar çocuk suçluluğunun
önlenmesi konusunda amprik araştırmalar yapmak
isteyenlere bir fikir verebilir.
ABD’de The Office of Juvenile
Justice and Delinquency Preventtion (OJJDP)
1980’li yılların başında, 15 şehirdeki 18 farklı okulda çocuk suçluluğunun önlenmesi
projesini başlatmıştır. Bu okullarda suç önleme açısından risk grubu olarak
belirlenen gençlere davranış değiştirme ve rehberlik teknikleri uygulanmıştır.
1987 yılında Gottfredson tarafından bu okullar
üzerinde yapılan bir değerlendirme çalışması sonucunda belirtilen tekniklerin
uygulandığı bazı okullarda suç oranının belirgin şekilde düştüğü saptanmıştır.
Bry
(1979, 1980) çalışmalarından suç işleme açısından yüksek risk taşıyan
öğrenciler üzerinde davranış değiştirme ve pekiştirme yöntemlerini denemiştir.
Çalışmada deney ve kontrol grubu öğrenciler yer almıştır. Öğrencilerin derse
geç kalması ve devamı, derslere hazırlanması, sınıf performansı, sınıf içi
davranışları iki yıl boyunca her hafta izlenmiştir. Deney grubundaki
öğrencilere adı geçen yöntemler uygulanmış, her hafta görüşmeler yapılmış ve bu
öğrencilerin aileleri ile sürekli bir iletişim ağı oluşturulmuş. İki yıllık
programın sonunda, programa katılmayan kontrol grubundaki öğrencilerle
karşılaştırıldığında programa katılan deney grubundaki öğrencilerin
derslerindeki başarı düzeylerinde bir artışın olduğu ve okula devam sorunun
azaldığı ortaya çıkmıştır.
Bry 1982
yılında bu öğrenciler üzerinde bir izleme çalışması yaparak, deney grubundaki
öğrencilerin kontrol grubuna göre daha az uyuşturucu kullandıklarını ve suç
işlediklerini gözlemiştir. Programın uygulanmasından beş yıl sonra bir izleme
araştırması daha yapılmıştır. Bu araştırmada ise, hem deney hem de kontrol
grubundaki öğrencilerin suç işlemeleri ile ilgili resmi kayıtları incelenmiştir.
Bu belgelere göre deney grubundaki öğrencilerin, kontrol grubundakilere göre %
66 daha az suç işlediğini belirlemiştir.
Mayer, Butterworth, Nafpaktitus ve Sulzer-Azaroff (1983) üç yıl
boyunca grup okul iş görenini okulda vandalizmi ve
kargaşayı azaltacak davranış stratejilerini kullanmak üzere
yetiştirilmişlerdir. Bu çalışanlar edindikleri bilgiler ışığında, okul çapında
öğrencilere vandalizme ve kavgaya alternatif olacak
davranışları öğretmişlerdir. Uygulamanın sonunda okuldaki şiddet olaylarında
manidar bir azalma dikkati çekmiştir.
Okulda çocuk suçluluğunun önlenmesi ile ilgili bir başka çalışma yine
ABD’de Program Development Evaluation
(PDE) tarafından yapılmıştır. PDE karşılaştırmalı bir araştırma yürüterek
suçluluğu önleme tekniklerini uygulayan okullar ile uygulamayan okulları
karşılaştırmıştır. Araştırmanın deney grubunda dört lise yer almış ve ilk iki
yıllık sağaltımın sonunda bu liselerin öğrencilerinin suç işleme oranlarında
(disiplin suçu, uyuşturucu kullanımı ve diğer suçlu davranışlar) manidar bir
düşme gözlenmiştir. Kontrol grubunda bulunan lise öğrencilerinin suçlu
davranışlarında ise manidar bir değişiklik ortaya çıkmamıştır. Deney grubundaki
liselerdeki suç oranının düşmesinde okulun güvenliğinin artırılmasının,
çalışanların moral yüksekliğinin, okuldaki kuralların açık ve herkes tarafından
anlaşılır oluşunun ve etkili bir okul yönetimi uygulamasının da etkisinin
olduğu saptanmıştır (Gottfredson, Rickert,
Advani, 1985).
Gottfredson’un (1987) Etkili Okullar Projesi kapsamında Baltimore (ABD)’da lise
öğrencileri ile yaptığı bir başka çalışmanın sonucunda, okuldaki kuralların
anlaşılır bir hale getirilmesinin, okul ve sınıf düzeyinde disiplin sürecinin
değiştirilerek sadece cezaya dayanan uygulamalarının kaldırılmasının ve ödül ve
ceza dengesinin sağlanmasının önemine değinilmiştir. Ayrıca öğretimde
işbirliğine dayanan yöntemlerin kullanılmasının ve sınıf içi ve dışı
etkinliklere yer verilmesinin okulda suçluluğu azaltacağı da vurgulanmıştır.
Yine ABD’de Life Skills Training
isimli bir program ile 6. ve 7. sınıf öğrencilerine karar verme, sorun çözme,
çaba gösterme, kendi kendini denetleme ve kendini geliştirme, iletişim ve genel
sosyal etkileşim becerilerini kazanma ile uyuşturucular hakkında bilgilenmeyi
sağlamak üzere 15 saatlik kurslar verilmiştir. İkinci ve üçüncü yıllarda
verilen mesajların pekiştirilmesini sağlamak için bu kurslar tekrar edilmiştir.
Yapılan değerlendirme sonunda programın öğrencilerin suç işleme ve uyuşturucu
kullanımını önlemesi açısından başarılı olduğu belirlenmiştir.
Davranış değiştirme stratejileri konusunda yürütülmüş çalışmalar da
suçun önlenmesinde başarılı sonuçlar vermiştir. Örneğin, Brewer
ve arkadaşlarının (1995) bir çalışmasında okuldan kaçma olaylarını önlemek
için, okula devamın denetimini sağlamış ve okula devam eden öğrencilere ödüller
verilmiştir. Sonuçta okuldan kaçma olaylarında düşme olmuştur.
Kenney ve
Watson (1996) okulun güvenliğini sağlamada öğrencilere yetki verilmesi konusunu
araştırmışlar ve yetki devredilen öğrencilerin okulun güvenliğini sağlama işini
bir misyon olarak algıladıklarını ve bu görevi yerine getirmek için var güçleri
ile çalıştıklarını saptamıştır.
Gottfredson,
Gottfreson ve Hybl (1993),
altısı deney grubu ikisi de kontrol grubu olmak üzere sekiz okulda yeni bir disiplin
yönetimi modeli denemişlerdir. Bu modelde aşağıdaki değişkenleri
incelemişlerdir:
-
Okul
kurallarının anlaşılırlığı
-
Kuralların
uygulanmasındaki tutarlılık
-
Hizmet
içi eğitimler yoluyla öğretmenlerin sınıfı örgütleme ve yönetme yeteneklerinin
geliştirilmesi
-
Okul
ve sınıf düzeyinde cezalandırıcı disiplin stratejilerini ödüllendirici disiplin
stratejileri değiştirme.
Bu modelin uygulanmasında yöneticilerden, öğretmenlerden ve okuldaki
diğer çalışanlardan oluşan bir ekip sorumlu olmuştur. Üç yıllık çalışmanın
sonunda deney grubundaki okullarla kontrol grubundaki okullar
karşılaştırıldığında, deney grubundaki okullarda uygulanan disiplin yönetiminin
suçluluğu önleme açısından başarılı sonuçlar verdiği görülmüştür. Öğrenci
raporlarına göre, yeni disiplin uygulaması sonucunda öğrencilerdeki isyankar
davranışlarda manidar bir azalma olmuştur. Öğretmen raporlarına göre ise,
öğrencilerin eğitsel çalışmalara katılımı manidar bir şekilde artarken okuldan
kaçma olaylarında düşme gözlenmiştir.
Drug Policy Research Center (1999) tarafından yapılmış bir çalışmada “hayat boyu
kokain kullanımı” araştırılmış ve okula dayalı koruyucu programların (school-based prevention
programs) hayat boyu kokain kullanımını % 2 ile 11
arasında düşürdüğü bulunmuştur. Bunun sonunda uyuşturucu bağımlılığını çözmede
okul düzeyinde uygulanan eğitim programlarının hem etkili hem de maliyet
faydası yüksek olan programlar olduğu anlaşılmıştır.
SONUÇ
Bir çocuk suç işlediği zaman yalnızca o çocuk, çocuğun ailesi ve mağdur
değil tüm toplum bundan zarar görmektedir. Ayrıca suç işlemiş bir çocuğun
tekrar topluma kazandırılması zor ve masraflı bir iştir. Bu yüzden hem
bireylerin hem de toplumun yararı için suçlulukla mücadele de asıl çabanın
suçluluğun önlenmesi üzerine odaklaşması gerekmektedir.
Çocuk suçluluğunun önlenmesinde çeşitli kurumlar etkili bir rol
alabilirler. Ancak çocuğun ailesinden sonra zamanın önemli bir kısmını
geçirdiği kurum olan okulun suç işlemeyi önlemedeki işlevi diğer kurumlara göre
daha fazladır. Okullar bir yandan doğrudan eğitim işini yaparak toplumda suçun
önlenmesine hizmet edebilirler, diğer yandan da öğrencilerin okul içinde suç
işlemelerini önleyici stratejileri uygulamaya geçirebilirler. Okullarda suç
önlemede kullanılabilecek stratejiler maddeler halinde şu şekilde özetlenebilir:
-
Okul
binalarının güvenliğinin sağlanması
-
Okula
alkol, uyuşturucu ve silah girişinin önlenmesi
-
Okul
ve sınıf havasının demokratik olması
-
Okulda
uyulması gereken davranış kalıplarının ya da disiplin kurallarının tüm
öğrenciler tarafından bilinir hale getirilmesi ve herkese aynı şekilde
uygulanması
-
Disiplin
sisteminde ödül ve ceza dengesinin kurulması, verilen cezaların şiddet
içermemesi, öğrencilerin kişilik gelişimini örselememesi
-
Öğrencilere
şiddete başvurmadan çatışma çözme yöntemlerinin ve şiddete karşı şiddete
başvurmadan kendilerini nasıl koruyabileceklerinin gösterilmesi, stres ve öfke
yönetiminin öğretilmesi
-
Öğrencilerin
takım çalışması yapmaya özendirilmesi
-
Okulda
psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin etkili bir şekilde yürümesi
-
Öğrencilere
hukuk eğitiminin verilmesi
-
Öğrencilerde
olumlu davranış değişikliğinin oluşturulması
-
Ders
dışı kültürel, sanatsal ve sportif etkinliklere yer verilmesi
Yukarıda belirtilen stratejilerin hep birlikte ve etkili bir şekilde
uygulanması ile okuldaki suç olaylarının önüne geçilebilecektir.
KAYNAKÇA:
Arizona Drug and Gang Pervention
Resource Center (1999). Promoting Effective Practices: Substance Abuse and Violence Prevention.
Brewer, D.D., Hawkins, J.D., Catalano,
R.F., and Neckerman, H.J. (1995). Preventing Serious, Violent, and Chronic Juvenile
Offending: A Review of Evaluations of Sellected Strategies in Childhood, Adolescence, and the Communiy. A Sourcebook on serious, violent, and Chronic
Juvenile Offenders, Newbury Park, CA: Sage Publications.
Bry,
B.H. (1982). “Reducing
the Incidence of Adolescent Problems through Preventive Intervention: One-and Five Year
Follow-Up”. American Journal of Community Psychology, (10),
265-276.
Department of Education (1998) Early Warning Timely Response: A Guide to Safe School,
Washington DC.
Department of Health and Human Services (1999). Understanding Sustance Abuse Prevention, Toward the 21st. Century: A Primer on Effective Programs.
Drug
Strategies (1998).
Safe Schools, Safe Students: A Guide to Violence
Prevention Strategies.
Forman
S.G. (1980). “A Comparasion
of Cognitive Traning and Response Cost
Procedures in Modifying Aggressive Behavior of Elementary School Children”. Behavior Therapy, (11), 594-600.
Gottfredson, D.C. (1987).
“An Evaluation of an Organization
Development Approach to Reducing School
Disorder”, Evaluation Review, (11), 739-763.
Gottfredson, D.C. (1997).
“School Based Crime Prevention”. Preventing Crime, What Works, What Doesn’t, What Promising,
Office of Justice Programs,
Research Report.
Gottfredson, D.C., Gottfredson, G.D., Hybl, L.G. (1993).
“Managing Adolescent Behavior: A Multiyear, Multischool Study”. American Educational Research Journal, (30), 179-215.
Gottfredson, G.D., Rickert, D.E., Advani, N., Gottfredson D.C. (1985). “Standarts for Program Development Evaluation”. Psikological Documents, (14) 31.
Hawkins, J.D., Catalano, R.F., Miller, J.L. (1992). “Risk and Protective Factors for Alcohol and
other Drug Problems in Early Adulthood: Implications for Substance Prevention”.
Psychological Bulletin,
(112), 64-105.
Hirschi, T. (1969). Causes of Delinquency. Berkeley,
CA: University of California Pres.
Kenney D.J., Watson, T.S. (1969). “Reducing Fear in the Schools: Managing
Conflict through Student Problem Solving”. Education and Urban Society, (28), 436-455.
Lochman, J.E. (1992). “Cognitive-Behavioral Intervention with Aggressive Boys: Three-Year Follow-up and Preventing
Effects”. Journal of Consulting and Clinical Psychology, (60),
426-432.
Mayer,
G.R., Butterworth, T.W., Nafpaktitis,
M., Sulzer-Azaroff, B. (1983). “Preventing School Vandalism and Improving Discipline:
A Three-Year Study”. Journal of Applied Behavior Analysis, (16), 355-369.
Mended, R.A. (1999). “Prevention or Pork?
A Hard-Headed Look at Youth-Oriented Anti-Crime Programs”, American Youth Policy Forum.
National Institute of Justice.
(1999). “Breaking the
Cycle: Predicting and Preventing Crime”. Research Report.
NCPC (2000). “Securing the Future for
Safer Youth and Communities” NCPC Publications, www.ncjrs.org/ojjhome.htm
Office of Juvenile Justice and Delinquency Prevention (1995).
Delinquency Prevention
Works: Program Summary. Washington, DC: OJJDP
School Planing and Management, July
(1999). Security and Managment Strategies.
Sherman, L.W. (1997). “Thinking about Crime Prevention”. Preventing Crime, What Works, What Doesn’t, What’s Promising, Office of Justice Programs, Research Report.
Stoil,
M., Hill, G., Brounstein,
P.J. (1994). “The
Seven Core Strategies for ATOD Prevention: Findings of the National Strectured Evaluation of What is Working Well Where”.
Paper presented at the 12th annual meeting of the American Health Association, Washington, DC.
Walgrave, L. (1982). “The Role of Schools in a Changing Society”. Collected Studies in Criminological Research, Prevention of Juvenile Delinquency: The role of Socialisation in a Changing Society, (19), 41-76.
Yavuzer, H. (1982). Çocuk ve Suç.
Altın Kitaplar Yayınevi.
NOTLAR:
NOT-1: Bu yazı I. Ulusal Çocuk ve Suç: Nedenler ve Önleme
Çalışmaları Sempozyumu’ndan (29-30 Mart 2001) alınmış olup bu ve
benzeri konularda daha fazla bilgi edinmek için ilgili sempozyumun kitabına
başvurmanızı tavsiye ederiz. Amacımız suç konusunda çıkan kitaplardan,
dergilerden, yazılardan sizleri haberdar etmek; bilgi evrenine ve Türk
kriminolojisine (suç bilimine) katkıda bulunmak, topluma faydalı olmaktır.
NOT-2: Bu yazının yayınlanmasına verdikleri izin ve kriminolojiye
yaptıkları bu katkı dolayısıyla Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı
Yönetim Kurulu Başkanı sayın Nevin Özgün’e çok teşekkür ederiz.
Vakfa, www.tcyov.org adresinden ulaşabilirsiniz.
©
www.kriminoloji.com 2002
Sitemize www.kriminoloji.com, hukukcu.net, hukukcu.org veya turkhukuk.net, turkhukuk.org
adreslerinden ulaşabilirsiniz.