www.kriminoloji.com
GENÇLİK SUÇLULUĞU İLE SAVAŞ
Prof. Dr. Atalay YÖRÜKOĞLU[1]
© www.kriminoloji.com 2002-2005
Gençlik suçluluğunu
tümden ortadan kaldırma mümkün güçtür. Çünkü aileden kaynaklanan nedenlere
inmek, aileleri tek tek ele almak olanaksızdır. Genç, suça yöneldiği zaman
birçok durumda geç kalınmış demektir. Suç işleme, birçok olumsuz etkenin
birikimi sonucu ortaya çıkan, bir başkaldırma, bir protesto gösterisi, bir
bakıma yardım çağrısıdır. İlk işlenen suçtan sonra aile ve çevrenin takınacağı
tutum çok önemlidir. İlk tepki sert olursa gencin benzer suç işleme olasılığı
artar. Örneğin ilk çalmalardan sonra gelen acımasızca gelen dayağın genci
durdurmak yerine suçu yinelemeye ittiği çok görülen bir durumdur. Bir bakıma
gencin ilk suçu, onun kendi kendisini ve ailesini sınamasıdır. Aslında
sevilmediği duygusunu taşıyan bir gençte ilk sert cezadan sonra daha da
istenmediği duygusu pekişir. İkinci ve sonraki suçları daha umursamaz bir tutum
takınarak işler; yediği ceza ile suçunu ödediğine inanır. Hak etmediği ağır bir
ceza ile karşılaşmak ise öfkesini biler, ikinci bir suç işleyerek öç almaya
yönelir.
Tersine, ilk suçtan sonra beklediği gibi
bir sert tepkiyle karşılaşmayan, ama ilgi gören bir gençte suçluluk ve
tedirginlik duygusu belirir ki, bu da onu ikinci bir yanlıştan alıkoyabilir.
Özellikle aile içi ilişkilerin geçici düzensizliğine bir tepki olarak ortaya
çıkan davranış sapmalarında, bağışlayıcı, anlayışlı ve davranış nedenlerini
araştırıcı, soğukkanlı bir tutum birçok genci suçtan kurtarabilir. Bunun en iyi
örneğini bir ortaokulda öğrenciler vermişlerdir: Okulda para çaldığı belirlenen
bir arkadaşlarını dışlamamışlar, aşağılamamışlar, tam tersine aralarına alıp
sıkıntısını sormuşlar; sonra da para toplayarak arkadaşlarına para vermişlerdi.
Suçlamayı ve aşağılanmayı bekleyen genç, arkadaşlarının bu tutumu karşısında
ağlamış ve bir daha çalma davranışı görülmemişti. Okuldan atılsa ya da arkadaşlarınca
itilseydi sonuç bambaşka olurdu.
Toplum içinde gençlerin suç işlemesini
azaltma yolları vardır. İlk yapılacak iş gençleri sokaktan kurtarmaktır.
Başıboş dolaşan gençlerin suç işleme olasılığı yüksektir. Çünkü sokak, yapacak
işi olmayan genç için ayartıcı bir ortamdır; boşta gezen genci de denetlemek
kolay değildir. Gençlerin yoldan çıkmasını önlemek için birçok Batı ülkesinde,
örneğin İsveç’te sokaklardan gençler toplanmaktadır. Ancak bu polis zoruyla
değil, bu işle görevli sosyal hizmet uzmanlarınca yapılmaktadır. Bu uzmanlar
gençleri belli eğitim merkezlerine, işliklere ve spor yapılan alanlarına
yöneltmektedir. Böyle bir yaklaşım ancak gençler için boş zamanları
değerlendirmeye yarayan eğitim merkezleri varsa sonuç verir. Geçmişte ülkemize
özgü böyle kurumlar vardı. Halkevleri bizim kendi öz buluşumuzdu. Buralarda
gençler spor, müzik, tiyatro, folklor çalışmalarına katılır, kitaplıktan
yararlanırdı. Halkevleri genç, yaşlı herkesi kaynaştıran merkezdi ve önemli bir
toplumsal işlev görüyorlardı.
Bir beceri, bir hüner kazanan, kendine
güveni artan bir gencin yoldan çıkma olasılığı daha azdır. Bu nedenle bir
gencin yetenekleri ne kadar sınırlı olursa olsun başaracağı işe, bir uğraşa
yöneltilmesi gerekir. Herkes liseyi bitirecek kadar zeki olmayabilir, ama çok
geri zekâlı değilse, her gençte işlenecek bir yetenek bulunabilir. Kaldı ki
Batı ülkelerinde geri zekâlılar bile uygun eğitimle kendi kendilerine yeter
duruma getirilebilmekte, üretici olmaktadırlar. Gençlere yetecek kadar eğitim
merkezimiz olmadığı bir gerçek. Ancak hafta sonlarında ve yaz aylarında boş
duran okul binalarını birer eğitim merkezine dönüştürmek zor değildir. Mahalle
aralarına kurulan birkaç basket potası, çevredeki birçok genci haylazlıktan
koruyabilir. Gençlerin, çeteler içinde birleşmek yerine, takım oyununda
kaynaşmaları sağlanabilir. Batı ülkelerinde dinî kurumlar da gençler için
birçok etkinlikler ve olanaklar sağlamaktadırlar. ABD’de birçok kilise, gençler
için dans partileri düzenleyecek kadar esnektir. Gençlere kendi yaşıtları ile
yaptıkları her iş çekici gelir. Spordan toplum kalkınmasına kadar her çeşit
uğraşa gençler gönüllü katılırlar, yeter ki onların bu eğilimi iyi tasarılarla
uygulamaya geçirilsin. Örneğin İngiltere’de gençler arasında yapılan bir
araştırmada gençlerin yüzde 80’i toplum için gönüllü çalışmaya hazır
olduklarını bildirmişlerdir. Böyle bir araştırma ülkemizde belki daha yüksek
oranda gönüllü olduğunu ortaya koyar. Gençlerin coşkularına uyan “idealist”
yanlarını okşayan, bu yönde girişimler her zaman olumlu karşılık görür.
Suçluları yakalamakla görevli polis bile
suçlu gençlere yardım edebilir. Bunun en güzel örneği ABD’nin Michigan
eyaletinin küçük bir kentinde 1983 yılında yaşanmıştır. Grand Rapids adlı bu
yörede 200 dolayında aile yaşarmış. Kısa süre içinde bu ailelerden gelen 156
genç çeşitli suçlardan dolayı polisçe tutuklanmış. Kentin polis komiseri bu
duruma şaşmış ve nedenlerini araştırmış. Pek zengin olmayan bu yörede gençlerin
gidecek bir yerlerinin olmadığını saptamış. Kendi girişimiyle birçok kuruluşun
desteğini sağlamış, önce bir binanın bodrum katında gençler için bir toplantı
salonu kurmuş, masa tenisi, el sanatları, müzik dersleri gibi oyalayıcı
etkinlikler başlatmış. Kısa sürede merkez büyümüş ve gençlerin akşamları ve
hafta sonları eğlendiği, bir işle uğraştığı canlı bir toplantı yeri durumuna
gelmiş. Gençlere ürettikleri eşya ve mal karşılığında spor takımları, formalar,
müzik aletleri verilmiş. Bu merkezin yararı kısa zamanda kendini göstermiş, suç
işleyen genç sayısı hızla düşmüş. Merkez yakındaki okulları da tatillerde
kullanma izni almış. Yurttaşların desteğiyle gittikçe büyüyen merkez beş yıl
sonra gençler için yatılı kamplar açacak duruma gelmiş.
Bu örnek, hayal gücü ve iyi niyetle neler
başarılabileceğini gösterir. Ancak tek tek girişimler sınırlı sonuçlar verir.
Toplum düzeyinde genç suçluluğuyla savaşım daha çetin bir iştir. Temeldeki
nedenlere inilmesi, yoksullukla, eğitimsizlikle, hızlı nüfus artışıyla, çarpık
kentleşmeyle, işsizlikle yoğun savaş gerekir. Sayıları bir iki milyonu bulan
kimsesiz çocuklara el uzatıp onları koruyucu ailelere yerleştirmek alınması
gerekli önlemlerin başında gelir. Öksüz yuvalarında zihin gelişmeleri duran,
duyguları küntleşen, çorak toprakta büyüyen bitkiler gibi yetişen bu çocuklar
gençlik çağına gelince suça yatkın olurlar. Bu nedenle suç işledikten sonra
değil, suça eğilimli olanlar önceden saptanıp ele alınarak suçluluk en aza
indirilebilir.
Gençlik suçluluğu konusunu tartışırken
çocuk mahkemelerinden bahsetmeden geçemeyiz. Çocuk Ruh Sağlığı’nda (1978) çocuk
mahkemelerinin işleyişini ve amaçlarını tartışmış ve Türkiye’nin yeryüzünde
çocuk mahkemesi olmayan sayılı ülkelerden biri olduğunu belirtmiştim. Bu sürede
içinde Çocuk Mahkemeleri Yasası çıktı (1982), ancak bir türlü yürürlüğe
konamadı. Çünkü yasa baştan sakat doğdu. Tasarıda çocuk mahkemeleri, Batıdaki
anlamda erişkin olmayan yani 18 yaşından küçük olanlarla ilgilenecek bir
mahkeme olarak düşünülmüştür. Doğrusu da buydu, çünkü “Juvenile Court!” denince
Batıda erişkin olmayan tüm gençler ve çocuklar için kurulmuş mahkeme anlaşılır.
Yasa son şekliyle çocuk mahkemelerini 12-15 yaş çocukları yargılamakla yetkili
kıldı. Oysa bugün 15 yaşın altındaki çocuklar, özel durumlar dışında yargıç
önüne çıkarılmıyorlar. Bunlarla gerekli eğitici önlemleri almakla yetkili
kılınmış Çocuk Büroları ilgilenmektedir. Gerçek suç niteliğini taşıyan
davranışların 14 yaşından önce pek görülmeyişi de çocuk mahkemelerine çok iş
bırakmamaktadır. Asıl sorun ergenlik çağından sonra hızla artan gençlik suçluluğudur.
Bu gerçek, çocuk mahkemelerinin gençlik mahkemeleri olarak işlev görmesini
gerektirmektedir. Pek çok ülkede çocuk mahkemelerinin bir aile mahkemesi olarak
çalışması yönünde bir eğilim belirmiştir. Bu mahkemelerde çocuğa veya gence
suçuna uygun ceza vermek amaç olmaktan çıkmıştır. İlk amaç, çocuğun
esenliğidir, düzeltici ve eğitici önlemlerin alınmasıdır. Bu bakımdan yargıca
çocuk yararına esnek kararlar alabilme yetkisi verilmiştir. Örneğin 15 yaşında
bir genç bir bahçeye girip meyve çalmışsa bu genci tutuklamanın, yasada
gösterilen belli cezayı vermenin kime ne yararı olur? Belki adalet yerini
bulur, ama toplum bundan bir şey kazanmaz. Tersine genç yitirilmiş olur. Böyle
bir suçu işleyen genç, karakolda bağışlanıp salıverilmezse yargıç önüne çıktığında
yapılacak çok bir şey kalmaz. Çünkü yasalar yargıcın elini kolunu bağlamakta,
gencin suçu hangi ruhsal etkenler altında yaptığına bakılmaksızın
cezalandırmasını buyurmaktadır. 15 yaşında bir genç geri zekâlı değilse, yasa
onun işlediği suçun anlam ve sonuçlarını değerlendirilebilecek ruhsal
olgunlukta olduğunu varsaymaktadır. Oysa ABD’de bir çocuk yargıcı, çalma suçu
işleyen bir genci hafta sonları o meyve bahçesinde çalışarak verdiği zararı
ödemeye mahkûm edilebilir. Böyle bir ceza hem insancıl, hem de eğiticidir. Oysa
ülkemizde aynı suçu işleyen 12 yaşındaki bir gence bile hapis cezası
verilebilir. 12-15 yaşındaki çocuklar işledikleri suçların anlam ve sonuçlarını
bildikleri hekim raporu ile saptanırsa ceza görebilir ya da ailelerinin
gözetimine bırakılırlar. Bunun dışında çocuğun yeniden suç işlemesini
engelleyecek önlemler yoktur. Oysa Batı ülkelerinde suça yönelme olasılığı
yüksek olan gençler için özel eğitim kurumları ve gözlemevleri vardır. Hatta
ABD’de bir yargıç, suç işleyen gençleri yargılamak için gençlerden oluşan bir
jüriye görev verebilmektedir. Bu uygulamadan da çok olumlu sonuçlar alındığı
bildirilmiştir. Gençler kendi yaşıtlarını daha iyi anlamakta ve daha eğitici
cezalar verilebilmektedir.
Gençleri yoldan çıkaran ve suça yönelten
karmaşık etkenleri tartışmaya çalıştım. Sonuç olarak vurgulamak isterim ki
hiçbir çocuk ya da genç isteyerek suç işlemez, suça itilir. Suça bulaşmış
gençlerin birçoğuna yardım edilebilir; suç işlemeyi kaçınılmaz tek çıkış yolu
ve tek çözüm olarak benimsemeleri önlenebilir. Daha önemlisi, suça yatkın
gençler belirlenerek koruyucu önlemler alınabilir. Koruyucu önlemler,
hekimlikte olduğu gibi, toplumsal sorunlarda da tedavi çarelerinden hem daha
ucuz, hem daha etkilidirler. Suçlu gençler, insan olarak haklarından yoksun
bırakılmış, çocuk olarak ruhsal gereksinimleri doyurulmamış yurttaşlardır. Bu
nedenle aile ve toplum suçlu gençlere karşı borçludur. Unutmayalım ki, suçlu
gençler aile ve toplumun kendilerinden esirgediklerini çok pahalıya ödetir,
acısını kat kat çıkarırlar!
DİPNOTLAR:
[1] Bu yazı Sayın Prof. Dr. Atalay YÖRÜKOĞLU’nun bu
yazısı, Özgür Yayınları’ndan çıkan, Gençlik Çağı/Ruh Sağlığı ve
Ruhsal Sorunlar kitabından tanıtım amacıyla alınmıştır. (Prof. Dr. Atalay
YÖRÜKOĞLU, Gençlik Çağı/Ruh Sağlığı ve Ruhsal Sorunlar, Özgür Yayınları,
İstanbul, 2000, 11. baskı, s.332 vd.) Amacımız suç konusunda çıkan kitaplardan,
dergilerden, yazılardan sizleri haberdar etmek; bilgi evrenine ve Türk
kriminolojisine (suç bilimine) katkıda bulunmak ve topluma faydalı olmaktır.
Daha detaylı bilgi için ilgili kitaba başvurmanızı özellikle tavsiye ederiz. www.ozguryayinlari.com
© www.kriminoloji.com 2002
Sitemize www.kriminoloji.com, hukukcu.net, hukukcu.org veya turkhukuk.net,
turkhukuk.org adreslerinden ulaşabilirsiniz.