www.kriminoloji.com
GENÇLİK SUÇLARI
Prof. Dr. Özcan KÖKNEL[1]
© www.kriminoloji.com 2002-2005
Ülkemizde suçların yaklaşık olarak yarısı,
25 yaşın altındaki yaş diliminde bulunan çocuklar ve gençler işlemektedir.
İleri yaşlarda suç işleyenlerin yüzde doksanın çocukluk ve gençlik çağında suç
işledikleri saptanmıştır. Konuya bu açıdan bakıldığında, çocuk ve gençlerde suç
nedenlerini bulmak ve bunların önlemini almak, bir anlamda toplumda işlenen
suçların da azalmasını sağlamak amacına yönelik bir çalışma olacaktır.
Çocuk ve gençlerin suç sayılan
davranışları aileye, çevreye, okula karşı kabahat işlemekle başlamakta;
niteliği değişerek yasaların suç saydığı davranış ve eylemlere doğru
kaymaktadır. Bunları bu şekilde sıralayabiliriz: eve, okula, işyerine yalan
söylemek. Gece geç saatlere kadar eve dönmemek. Evden ve okuldan kaçmak, okul
ve iş tembelliği, okulun ve iş yerinin disiplinine uymamak, hırsızlık,
yankesicilik, araba hırsızlığı, trafik suçları, alkol kullanımına bağlı suçlar,
uyuşturucu ve uyarıcı maddeler kullanmak, saldırı ve tahrip, kavga, bıçak ve
tabanca taşıma, yaralama, öldürme.
Çocuk ve genci suça yönelten ailelerin
ortak özelliklerini şöyle toplayabiliriz: Yerinde kullanılmayan anne baba
disiplini, aşırı aile baskısı, anne babanın aşırı ilgisi ya da ilgisizliği;
gayrimeşru yaşantı ve bunun sonucu meydana çıkan çocuk; baba ya da annenin
olmaması; ayrılmış anne baba; babanın alkolik olması; çalışma zorunluluğu
yüzünden babanın uzun süre evden uzak kalması; işsizlik ve ekonomik güçsüzlük;
sık sık çevre değiştirme. Suçlu çocuk ve gençlerin ailelerinde sıklıkla
rastlanan bu özellikler kentleşme, sanayileşme, ekonomik krizler, enflasyon,
göçler vb. büyük çalkantılar olduğu zaman daha çok görülür ve suçluluk oranını
yükseltir. Toplumsal, ekonomik ve kültürel değişmelerin toplumda yarattığı
bunalımlar ve kavram kargaşaları, çatışmalar aile içine de yansır. Değişen
değerler ve ahlak kavramının aile içinde yarattığı çelişmeler, çekişmeler çocuk
ve gençleri yeni arayışlara ve kişiliğini göstermek için davranış sapmalarına
sürükler.
Suça eğilim gösteren gençlerin ortak
kişilik özellikleri vardır. Bu özelliklerin tanınması, suç işlemeden onlara
yardımcı olma fırsatı verir. Bu gençlerde alabildiğince sınırsız bir özerklik
eğilimi vardır. Her tür yetkeye karşı çıkarlar, tepki gösterirler. Fizik güce
hayran olup, bütün sorunların fizik gücüyle çözüleceği inancı içindedirler.
Maddi doyum peşinde koşarlar. Cinsel yaşama ve bu yaşamın sapıklıklarına eğilim
gösterirler. Geniş düş dünyaları içinde daima yeni ve değişik serüvenlerin
peşinde koşarlar. Gerçekler karşısında kolay ve çabuk hırçınlaşır, kriz
geçirir, ölçüsüz, gereksiz tepki gösterirler. Kendi başlarına güvenli ve
yeterli olmadıkları için daima ufak gruplar oluşturur, onlarla birlikte yaşar,
birlikte bir eyleme girişirler. Alkol ve uyuşturucu madde kullanmaya büyük
eğilim gösterirler.
Özellikle büyük kentlerde sokak ve
mahallelerde yetişen bu tip gençler kötü arkadaş örnekleriyle suça yönelirler.
Sigara, alkol, kumar, uyuşturucu madde alışkanlıkları, açık saçık resim, kız,
kadın ilişkileri onları adım adım çeşitli suçlara sürükler. Aileye, çevreye
karşı kin, nefret, kıskançlık, saldırganlık duyguları doğar ve gelişir. Bu
duygular içinde amaçsız, güvensiz, başıboş bir yaşam sürdürürler. Bu tip
gençlerden birinin yaşamından bir kesit:
Erkek, 17 yaşında liseden ayrılmış, anne
babası ayrı. Onların her birine gidip kalmaktan bıkmış. Annesinin takılarını ve
paralarını çalıp poker oynamaya gitmiş. Bütün parasını kaybetmiş para bulmak
için annesini tehdide başlamış. Kendisine destek olan birkaç, derken daha fazla
arkadaş toplamış. Para buldukları sürece çevreye pek zararları dokunmazmış.
Çoğunlukla parayı aileden ve kumardan edinirlermiş. Ancak “başka numaralar” da
söz konusuymuş. Garajda toplanıp kumar oynamak başlıca amaçları, ama bu arada
“kız numaralarını da boş vermiyorlar.” Buldukları zaman içki kullanıyorlar veya
“isteyince buluyorlar.”
“Gerçi
annem, babam bana maddî olarak her şeyi sağladılar. Hatta babamın arabasıyla
istediğim zaman çıkma hakkım bile var ama bu yeterli değil. Alabildiğine
bağımsız yaşamak istiyorum. Hayatta hiçbir şey bana mutluluk vermiyor. Dünyada
her şey çok maddî ve adi. Ben bu dünyadan kaçmak için bu arkadaşlara katıldım.
Gerçi orada da öyle ama arasıra rahat olduğum oluyor. Hayatta zevkim kalmadı.
Arabayla hızlı gitmek bana haz veriyor. Gelecek için hiç ümitli değilim. Hayat
bana ne verecek? Zaten bence hayat otuz yaşında biter. Ancak büyük maddî
imkânlar bana mutluluk verebilir. Hiç kanaatkâr değilim. Şimdilik tek amacım
çok lüks bir arabam olması. Arkadaşlarla değişik şekillerde vakit geçiriyoruz.
Tabii, içki de var. Şimdilik başka bir madde kullanmadım. Arkadaşların ısrarı
oldu ama direndim. Kendimi bir boşlukta hissediyorum. Sıkıldığım zamanlar sırf
kendimi aldatmak için arkadaşlarla birlikte oluyoruz. Babamdan ve annemden
aldığım para yetersiz kalırsa ya da para çalamazsa, çaldıklarımı satamazsam,
hem para bulma, hem de serüven yaşamak için kalabalık mağazalarda,
süpermarketlerde alış veriş yapanların çantasından cüzdan yürütüyoruz…”
SUÇ İŞLEYEN GENÇLERİN DEMOGRAFİK
ÖZELLİKLERİ
Suç işlemiş gençleri
daha iyi değerlendirmek için onların bazı demografik özelliklerini vermek
istiyorum.
Yaş: 15-24 yaş grupları arasında bulunan
gençlerin suç işleme riski yüksek olup, en çok suç işleyenler bu yaş dilimleri
içinde bulunmaktadır. Yaş ilerledikçe suç işleme ve riski ve suç oranlarında
düşme görülmektedir. Adam öldürenlerin yarıdan fazlası, kırsal bölgelerde
yaşayan, 15-24 yaş dilimi arasında, ilkokulu bitirmiş genç erkeklerdir.
İçişleri Bakanlığı ve Devlet İstatistik Enstitüsü’nün yaptığı araştırmalara
göre ortalama suç oranları arasında çocukluk ve gençlik yaş dilimi içinde suç
oranları şöyledir:
Kasten adam öldürme %
12, kasten yaralama % 18, ırza geçme ve ırza geçme girişimi % 18, dayak, dövme,
vurma, yaralama % 8, hırsızlık % 34, fuhşa teşvik % 4, gasp ve yağma %16,
kasten yangın çıkarma % 9. Suçların yaklaşık % 25’i başkalarının kışkırtması ve
özendirmesi ile, % 45’i birden fazla kişiyle planlı olarak, geri kalanı
kendiliğinden tek başına gerçekleşmektedir.
Yer: Suç işleyen çocukların ve gençlerin
yaklaşık % 90’ı, kentlerde, % 10’u kırsal bölgelerde oturmakta olup darp,
dayak, dövme, vurma, yaralama, hırsızlık gibi suçlar daha çok kentlerde oturan
çocuklar ve gençler tarafından işlenmektedir.
Öğrenim: Suç işleyenlerin büyük çoğunluğunun
öğrenim durumu ilkokul düzeyinde olup, bunu ortaokul ve meslek okulunu bitirmiş
olanlar izlemektedir. Suç işleyenlerin % 43’ünün babaları, % 62’sinin anneleri
okur yazar değildir.
Meslek: Kentlerde, özellikle büyük kentlerde
serbest meslek yaptıklarını söyleyenler, geçici işi olan ya da işsizler
arasından hırsızlık, gasp, kıymetli evrak sahtekârlığı, sahte senet, sahte çek,
kaçakçılık, uyuşturucu madde kaçakçılığı suçları işleyenlere sıklıkla
rastlanır. Bu tip insanlar çoğu kez birden fazla suç işleyip birçok defa
cezaevine girip çıkarlar.
Adama öldürme, kan davası, kız kaçırma
gibi suçların, kırsal bölgelerde yaşayan, hayvancılık, orman, tarım işleriyle
uğraşan kişiler tarafından işlendiği görülmüştür.
Ekonomik
düzey: Ekonomik düzey
önemli suç nedenleri arasında yer alır. Suçluların yaklaşık beşte biri ekonomik
sıkıntı ve yoksulluk nedeniyle suç işlediklerini söylemişlerdir. Suçluların %
10-15’i temelde ekonomik nedenlere bağlı, ancak görünüşte sahte senet, sahte
çek gibi suçları işledikleri için ceza almışlardır.
Ekonomik durumun yetersiz, geçim düzeyinin
düşük olması suç oranını yükseltmektedir. Suçluların yarısından fazlasının
günlük gelirini büyük zorlukla elde etmesi bu durumu doğrulamaktadır.
Ekonomik nedenlerle işlenen suçlar
arasında kentlerde hırsızlık, gasp, kaçakçılık, uyuşturucu madde kaçakçılığı,
cinsel suçlar, kız kaçırma; kırsal bölgelerde adam öldürme, kan davası, kız
kaçırma ilk sıralarda yer almaktadır.
Kırsal yörelerde suç işleyenlerin % 20’si
parasızlıktan, % 10’u arazi anlaşmazlığından, % 12’si değişik nedenlerle suç işlediklerini
söylemişlerdir.
Göç: Suç işleyenlerin yaklaşık dörtte üçü suç
işledikleri yerin yerlisidir; bunların yarısı suç işlemeden önce kırsal
bölgelerde, köyde, geri kalan dörtte biri kentte yaşamıştır. Hırsızlık suçu
işleyenlerin % 64’ü büyük kentlerde, % 14’ü kırsal bölgelerde ve köylerde
oturmaktadırlar. Suçluların % 43’ü suç işlemeden önce kırsal bölgelerde; % 38’i
kentte yaşamış olup, % 73’ü bulunduğu yerin yerlisidir.
Adam öldürenlerin % 53’ü, hırsızlık
yapanların % 21’i kırsal bölgelerden büyük kentlere göçmüş, geçim sıkıntısı ve
işsizlik nedeniyle suç işlediklerini söylemişlerdir.
Kırsal bölgeden gelen, kalabalık ailede
yaşayan insanların suç işleme olasılığı fazla olup, suç işleyenlerin çoğunun
4-7 kardeşi olduğu anlaşılmıştır. Suç işleyenlerin hemen hemen hepsi ailenin öz
çocuğu, yaklaşık dörtte bir birinci çocuktur.
Adam öldürme suçundan hükümlü olanların %
65’i, hırsızlık suçundan hükümlü olanların % 55’i cezaevinden çıktıktan sonra
suç işledikleri çevreye dönmek istemediklerini belirtmişlerdir.
Cinayet işleyenlerin %90’ı öldürdükleri
insanla arasında kan davası olmadığını; % 46’sı öldürülenle akrabalık,
hısımlıkları bulunmadığını söylemişlerdir. Ancak cinayet işleyenlerin büyük
çoğunluğu, özellikle kırsal bölgelerde yaşayanlar, bu suçun kan davasına
dönebileceğini söylemişlerdir.
Büyük kentlere oranla, kırsal bölgelerde
suç işleyenlerin ailelerinde, yakınlarında suç işlemiş insanların oranı daha
yüksektir.
Alkol
ve madde: Alkol aldıktan
sonra suç işleyenlerin % 54’ adam öldürmüş; % 10’u hırsızlık yapmış; % 15’i
kıymetli evrakta sahtecilik, sahte çek, sahte senet, gasp, kaçakçılık,
uyuşturucu madde kaçakçılığı gibi suçlar işlemiştir.
Uyuşturucu aldıktan sonra suç işleyenlerin
% 47’si uyuşturucu ile ilgili suçlar işlemiş, % 23’ü adam öldürmüştür.
Uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan,
uyuşturucu madde satan suçluların çoğu 15-25 yaş dilimi arasında bulunan, büyük
kentlerin gecekondu bölgelerinde yaşayan, ilkokulu bitirmiş gençler ve
erişkinler olup, bu suçu işsizlik, parasızlık nedeniyle işlediklerini
söylemişlerdir.
Gençlerde suçluluk (juvenile delinqency)
toplumsal bir sorundur. Gençlerde suçluluğa yol açan nedenler arasında davranış
ve kişilik bozuklukları, bunlara bağlı cinsel kimlik bozukluğu, çocukluk ve
gençlik çağında başlayan ruhsal bozukluklar ve hastalıklar yer alır.
CEZAEVİNİN AMACI
1977 yılında ilk kez İngiltere’de John
Howad, Cezaevlerinin Durumu adlı kitabında suçluya insanca davranmanın gerekli
olduğu görüşünü savunmuştur. Bu görüşün etkisi altında suç ve ceza kavramında yeni
gelişmeler, özellikle 20. yüzyılın son yarısında cezaevlerinde yapısal ve
işlevsel değişmeler olmuştur. Günümüzde suçluyu cezaevine kapatmanın amacı bir
yandan cezalandırmak, öte yandan topluma yeniden kazandırmaktır; bu amaca uygun
yapılar, işleyiş ve eleman gereksinimi doğmuştur. Eskiden cezaevi olarak
kullanılan karanlık, korkunç bodrumlar, dehlizler, kaleler, şatolar yerine, son
yıllarda cezaevleri için özel binalar yapılmıştır. Cezaevlerinin içi suçlunun
bireysel ve toplumsal gereksinimlerini karşılayacak biçimde donatılmıştır.
Cezaevlerinin gözetimini ve güvenliğini sağlayan elemanlar yanında, hekime,
psikoloğa, sosyal hizmet uzmanına, öğretmene, çalışma ve iş eğitimi yapan
uzmanlara yer verilmiştir.
Suç işlemiş çocukların, on sekiz yaşından
küçük gençlerin cezalarını çekmesi, bu arada eğitim, öğretim görmesi, beceri ve
iş öğrenmesi amacıyla çocuk ıslah ve cezaevleri açılmıştır. Bunların ilki 1938
yılında Edirne’de kurulan, 1940 yılında Ankara Kalaba’ya taşınan ıslah ve
cezaevleri olup, günümüzde sayıları ona ulaşmıştır. Bunların üçü 11-15 yaş
dilimi içinde yer alan çocuk ve gençleri, diğerleri 15-18 yaş dilimi içinde yer
alan gençleri kabul etmektedir.
Sözü edilen bu kuruluşların temel amacı,
suçlu çocuk ve gencin becerisi ve yeteneği doğrultusunda eğitimini, öğretimini,
meslek edinmesini sağlamaktır. Bunu gerçekleştirmek için ilköğretim düzeyinde
öğretim yapılmakta, iş ve sanat öğretilmekte, gençlerin ıslah ve cezaevi
dışında kalan eğitim, öğretim kuruluşlarından yararlanmasına olanak verilmektedir.
Ancak özellikle son yıllarda ülkemizde suç işleyen çocukların ve gençlerin
sayısı arttığı için bu örnek kuruluşlar yetersiz kalmakta, suç işleyen
gençlerin çoğu cezalarını erişkinlerle birlikte çekmekte, iş ve meslek eğitimi
yerine, suç yolları, yöntemleri öğrenerek cezaevinden çıkmakta, yeni suçlar
işleyerek yeniden cezaevine dönmektedirler
Suçlunun yaşı ne olursa olsun, çağdaş
cezaevinin amacı, suçluyu bedensel, ruhsal, toplumsal yönleriyle bir insan
olarak değerlendirmek, onu topluma kazandırmaktır. Bu, cezaevlerinde
iyileştirme (ıslah) çalışmasıyla gerçekleşir. İyileştirmede temel ilke, suçluya
bedensel , ruhsal acı vermemek; sağlıklı beslenmesini sağlamak ruh sağlığını
korumak; becerisi, yeteneği doğrultusunda geliştirmek; çalışma ve iş alanı
sağlamak; toplumsal sorunlarına çözüm bulmaktır.
ÇOCUKLARIN VE GENÇLERİN SUÇTAN KORUNMASI
Önlemler söz konusu
olduğundan amaç doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak suça yol açan nedenlerin
saptanması, ortadan kaldırılması ya da azaltılması olmalıdır.
1. Başta ailenin
yaşamı bilimsel, ruhbilimsel olarak korunması gelir. Evlenmek isteyenleri
kalıtım, akıl hastalıkları, frengi, alkol, uyuşturucu madde bakımından daha
sıkı bir denetimden geçirmek, nikâh öncesi raporlara önem vermek gereklidir. Demokratik
yönetimlerde bu nedenlerle evlenmeyi önleyecek yasal engelleme olmakla beraber,
aileleri aydınlatmak, çocuk yapmamalarını salık vermek faydalı olabilir.
2. Ülkenin genel
sağlık politikası içinde akıl hastalıkları, frengi, alkol ve madde bağımlılığı
ve beslenme bozukluklarıyla daha savaşım gereklidir.
3. Doğum denetlemesi
ve aile planlaması, ailenin sosyo-ekonomik düzeyiyle çocuk sayısı arasında
ayarlama yapılmalı, hastalık bakımından yüklü ya da hastalıklı ailelerin çocuk
yapmasını önlemekte yardımcı olmalıdır.
4. Cinsel eğitim
konusunda evde anne babaya, okulda öğretmene yardımcı olacak yayınları
artırmalı, gerekli cinsel bilgi ve eğitimi verebilmek için ailelerin
sosyo-kültürel düzeylerine uygun broşürler hazırlanmalıdır.
5. Aile içinde, okulda,
işyerinde, sokakta suça eğilim gösteren çocukları ve gençleri ekenden tanımak,
bu amaçla taramalar yapmak; saptanan ruhsal bozuklukları gözlem, gerekirse
sağaltım amacıyla çocuk bakım merkezleri ve klinikler kurmak gereklidir.
6. Evde, okulda,
işyerinde aileyi, öğretmeni, yöneticiyi, çocuk ve gençleri ruh sağlığı
konusunda aydınlatmak için yaygın eğitimin araç ve gereçlerinden
yararlanılmalıdır.
7. Bütün bunlara
karşın çocuk ve gençlerde suç sınırına gelen davranışlar görülürse, bunların
neden ve ceza yönünden bir uzmanlık işi olduğunu unutmamak gerekir. Bu bakımdan
işlenen suçun nedenlerini iyi çözümleyerek çocuk ve genci ruhbilimsel olarak
tanıyabilecek, onu tekrar topluma kazandıracak çocuk ve genç mahkemelerine
gereksinme vardır. Bu tip mahkeme olmasına karşın, yetersiz kalmakta, yargıda
önemli sorunlar yaşanmaktadır.
Bu mahkemelerde
yargılama özel bir yargılama usulü yasasına göre yapılır. Suçlunun ruhsal
durumunu ön planda ele alan, suç işlemeye iten nedenleri ruhbilimsel olarak
çözümleyen, bir daha suç işlememesi için gerekli eğitim ya da cezayı kişisel
özelliklere göre ölçüp biçen bu mahkemelerde bu konuda uzman olan yargıçlara
yardımcı psikolog ve eğitimciye gerek vardır. Bu tip mahkemelerin yargısına
göre, çocuk ya da genç gerekli önlem ve öğütlerle tekrar ailesine dönecek veya
eğitimi, öğrenimi, iş ve sanat sahibi olması, ahlâk bakımından düzelmesi için
ıslahevleriyle ıslah cezaevlerine gönderilecektir.
DİPNOTLAR:
[1] Bu yazı Sayın Prof. Dr. Özcan KÖKNEL’in Altın
Kitaplar Yayınevi’nde çıkan “Kimliğini Arayan Gençliğimiz”
kitabından tanıtım amacıyla alınmıştır. (Prof. Dr. Özcan KÖKNEL, Altın Kitaplar
Yayınevi, İstanbul, 2001, 1. baskı, s.356 vd.) Amacımız suç konusunda çıkan
kitaplardan, dergilerden, yazılardan sizleri haberdar etmek; bilgi evrenine ve
Türk kriminolojisine (suç bilimine) katkıda bulunmak ve topluma faydalı
olmaktır. Daha detaylı bilgi için ilgili kitaba başvurmanızı özellikle tavsiye
ederiz. www.altinkitaplar.com.tr
Sitemize www.kriminoloji.com, hukukcu.net, hukukcu.org veya
turkhukuk.net, turkhukuk.org adreslerinden ulaşabilirsiniz.