GECEKONDULAŞMA VE ÇOCUK SUÇLULUĞU

 

 

 

 

 

 

Prof.Dr. İ.Hamit Hancı

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Bornova-İzmir

Kaynak:Hancı İH. Gecekondulaşma ve Çocuk suçluluğu. Adli Tıp Derg. 11,55-62, 1995.

 

 

 

 ÖZET

1991-1993 yılları arasında İzmir Çocuk Mahkemesi'nde davaları sonuçlanan 3327 olgunun karar kartonları incelenerek çocukların oturdukları semtler araştırıldı. Olguların %1.9 i evsizdi , %23.8 i ilçelerden geliyor ,il dışında oturuyor ya da hapishanede kalıyordu. Bunlar dışında kalan olguların çoğunluğunun şehirdeki gecekondu ve kısmen gecekondu bölgelerinde oturduğu belirlendi. Gecekondu sorununun özellikle çoçukları ve genç kuşakları etkileyerek suç potansiyelini arttırdığı sonucuna varıldı.

Anahtar kelimeler: Çocuk suçluluğu , gecekondu

SQUATTER'S SHACK AND JUVENİLE DELİNQUENCY

SUMMARY

During the period of 1991-1993, judgement cartoons of 3327 cases that lawsuit were resulted at the Child Court of İzmir were examined. The places which the children lived were investigated. 1.9% 0f the cases were homeless. 23.8% of them were from towns , in prison or living outside of the province. It was determined that cases other than these lived mostly in the districs of squatter's shack and partial squatter shack in city. İt was cocluded that the problem of GECEKONDU specially effects the children and young generations and improves the offence potential.

Keywords: Juvenile Delinquency , squatter shack

GİRİŞ

Kriminoloji; suç ve ceza , suçlunun yeniden topluma kazandırılması, suçun engellenmesi gibi konuları inceleyen özel bir bilim dalıdır. Kriminoloji suçu sosyal bir fenomen olarak ele alır (1). Bu çalışmamızda çocuk suçluluğunu etkileyebilecek sosyal bir etken olan gecekondulaşma sorunu incelenecektir.

GEREÇ VE YÖNTEM

1991-1993 yılları arasında İzmir Çocuk Mahkemesi'nde davaları sonuçlanan 3327 çocuktan İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde oturan ve evsiz olmayan 2466' sına ait karar kartonları incelenerek bu çocukların oturdukları mahalleler saptanmıştır. Daha önce yapmış olduğumuz bir çalışmada (2) suç işlediği iddia edilen çocukların oturdukları farklı sosyoekonomik düzeylerdeki şehir bölgeleri, genel olarak ele alınarak incelenmiştir. Bu bölgelerin içinde gecekondu olan ve olmayan mahalleler bulunabilmektedir . Farklı olarak bu çalışmamızda , çocukların oturdukları adresler ayrıntılı bir şekilde sokak sokak incelenmiştir. Bu adresler İzmir Şehir Haritası, gözlemlerimiz ve C.Sevgi'nin kitabından (3) yararlanılarak gecekondu , kısmen gecekondu ve gecekondu olmayan diye üç ana gruba ayrılmıştır. Kısmı gecekondu nüfusunun %40ı gecekondu nüfusu olarak kabul edilmiştir (3) .

BULGULAR

İzmir çocuk mahkemesinde davası sonuçlanan 3327 çocuğun 2466 sı (% 74.1) Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki semtlerde oturmaktaydı. 65'i bimekandı(evsizdi) (%1.9 ), 796'sı (%23.8'i) ilçelerde veya il dışında oturuyor , cezaevinde kalıyor ya da oturduğu yer bilinmiyordu

Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki semtlerde oturan 2466 olgunun %57.9 'u (1427 olgu) gecekonduda oturuyordu. Kısmen gecekondu olan semtlerde yaşayan çocukların oranı %12.3'tü (304 olgu). Gecekondu ve kısmen gecekondu olan bölgelerde yaşayan çocukların toplam oranı %70.1 di (1731 olgu). Gecekondu olmayan kent bölgelerinde yaşayan çocukların oranı ise %29.8'di (735 olgu).

Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde belirtilen üç grupta oturan çocukların İzmir nüfusuna kayıtlılık oranları Tablo-1 de gösterilmiştir.

Tablo-1 Şehirin çeşitli bölgelerinde yaşayan çocukların İzmir nüfusuna kayıtlılık oranları

Şehir bölgesi

--------------------------------------------------------------------------------------

Gecekondu Kısmen gecekondu Gecekondu olmayan

Olgular n % n % n %

İzmir nüfusuna 384 26.9 104 34.2 268 36.5

Kayıtlı

İzmir dışından 1043 73.1 200 65.8 467 63.5

TARTIŞMA

2. dünya savaşından bu yana özellikle 3. dünya ülkeleri olarak adlandırılan az gelişmiş ülkelerde görülen hızlı nüfus artışı ile ortaya çıkan kentleşme sürecinde "gecekondu " olgusu gündeme gelmiştir. 19. yüzyılda Paris'te ve Londra'da konut sıkıntısı nedeniyle ortaya çıkan gecekondu kavramı (4), ülkemizde 1940'lı yıllarda kullanılmaya başlanmıştır (3). Türkiye’de 1950’lerden sonra görülmeye başlayan iç göçler ve hızlı kentleşme hareketinin özellikle büyük kentlerimizde konut açığı sorununa ve gecekondulaşma gibi olumsuz bir yapılaşmaya neden olduğu bilinmektedir (3). Şehre göç edenlerin ilk durağı gecekondu olmaktadır. Ancak yavaş sanayileşme ve güvenli yüksek ücretli iş azlığı gecekondu bölgelerini geçici alanlar olmaktan çıkarmakta, kesin kalıcılık sağlamaktadır (5). Ülkemizde kentleşme , gecekondulaşma ile çağrışım içindedir. Çarpık kentleşmenin en önemli özelliği gecekondudur (3, 5-7). Gecekondu kanunu 2. maddesi gecekonduyu "imar ve yapı mevzuatına aykırı olarak , kendisine ait olmayan arazi ve arsalar üzerinde , arsa sahibinin rızası alınmadan yapılan yapılar" olarak tanımlar (8,9).

Çoğunlukla kamu tüzel veya özel kişilerin mülkiyet hakkına tecavüz suretiyle yapılmış olması bunların açık bir özelliğidir. İmar İskan Bakanlığı'nın "Gecekondu problemi" adlı raporunda " gecekondu kendisine ait olmayan yerde imar yasalarına aykırı gayri sıhhi(sağlıksız) gayri fenni(planlama ve teknik olanaklardan yoksun) alelacele yapılmış olan konuttur" der. Ama bu yapıların kişilerin kendi arazisi üzerine kurulabileceği de unutulmamalıdır. Gecekondu patolojik yoğunluk derecesine ulaşacak kadar yoğun olan şehirsel yerleşme alanı olarak görülmektedir (3).

Gecekonduda yaşayanlar genellikle oturdukları evlerin mülkiyetine sahip değildirler. Gecekonduların kuruldukları alanlar , satın alınmayan parsellenmemiş arazilerdir . Gecekondu bölgelerinde evler genellikle sık ve tek katlıdır. Konutların sıklığı dışarıdan gelecek herhangi bir tehlikeye karşı korunma psikolojisinden ileri gelmekte , evlerin tek katlı olmasının nedeni ise ekonomik olanaksızlıklar yanında , herzaman devletin güçleri tarafından yıkılma endişesinden doğmaktadır Konutlar teneke , çamur, biriket , taş v.b. yapı malzemelerinden oluşmaktadır (3). Bu binalar , ileride çokkatlı yapılar haline geldiklerinde dar sıkışık şehir bölgeleri oluşmaktadır (3,7,10,11). Kuruluş alanları genellikle bataklık , dağların yamaç ve etekleri ile eski kent merkezleri ve kentlerin periferinde bulunmaktadır(3). Bunlar alt yapı yatırımlarının bulunmadığı , sağlık hizmetlerinin görülmediği , bu nedenle bulaşıcı hastalıkların kol gezdiği ayrıca, beslenme ve eğitim olanaklarınını düşük olduğu alanlardır (3,7,11-16). Gecekondu bölgeleri ve mahalleleri kentin diğer semtlerine oranla nüfus sıklığı açsından daha yoğundur. Sürekli göç aldılarından adeta canlı bir hücreye benzeyen bu alanlar , her geçen gün yatay ve dikey büyümekte ve kendilerini yenilemektedirler (3). Artan gecekondulaşma kentsel hizmetlerin aksamasına yol açmaktadır (11,15).

İzmir'de de gecekondular merkezde değil kent çevresindedir. Bunun sebebi kentin doğrusal bir yapı göstermesi , kıyıdaki dar toprak şeridinin varlıklı sınıflar tarafından alınması ve kent merkezinde sanayi kuruluşu olmamasıdır(17). İzmir’in %35 i gecekondulardan oluşmaktadır(11).

İzmir'de ilk gecekondulaşma hareketleri 1950 lerde başlamış, 1960 lara kadar çok yavaş ilerlemiştir. Kadifekale sırtları ile yoksul bir köy olan Altındağ arasında kalan Samantepe, Ferahlı, İstikbal, Boğaziçi , Gültepe ile Ballıkuyu , Gürçeşme , 1. ve 2. Kadriye bölgelerinde başlamıştır. Buradan başlamasının sebebi hazine arazilerinin varlığı, kent merkezine olan yakınlık, tren ve karayoluyla Karabağlar ve Gaziemirden kolayca tarım alanlara ulaşılabilmesi ,Halkapınar ve Bayraklı'dan başlayan sanayi aksının Tepecik yönünde gelişim göstermesidir. 1960-75 döneminde eski gecekondu bölgeleri, etraflarına taşarak yeni alanlar oluşturmuştur. Bayraklı bölgesinde Çay,Çiçek,M.Erener mahalleleri; Kadifekale etrafında İmariye, Yeşilyurt , Cennetoğlu , Vezirağa ,Bozyaka semtleri ayrıca Karşıyaka Yamanlar Dağında gecekondu bölgeleri kurulmuştur. Altındağ gecekondu bölgesi olmuştur. Sanayi kuruluşlarına ve Bornovaya yakın Çamdibi , Mersinli gecekondu bölgeleri gelişmiştir. 1975-85 döneminde gecekondular hazine arazileri ve hisse tapulu araziler üzerinde sanayi aksı boyunca yayılmıştır. Yamanlar dağı eteğinde Naldöken, Emek , Örnekkköy, İmbat, eski bir köy olan Cumhuriyet, Gümüşpala ; Çiğli tarafında Balatçık , Maltepe, Güzeltepe denilen geniş gecekondu bölgeleri ortaya çıkmıştır. Melez çayı havzasında Uzundere , Karabağlar, Günaltay, Yunusemre semtleri oluşmuş ,ayrıca Cennetoğlu, Vezirağa, Bozyaka, Yeşilyurt semtleri genişlemiştir. Bucada Ufuk , Çamlık , Adatepe, Kozağaç, Gediz ,Fırat Mahallleri ; Narlıdere sırtlarında 2. inönü ,Çamtepe ,eski bir köy olan Narlı; Güzelbahçede Şafak ve Yaka mahalleleri kurulmuştur. Gecekondulaşma 1975-85 te çok yayılmıştır. Bu arada Bornovada Atatürk önleme bölgesi ile Uzundere bölgesi kurulmuştur Bornovada gecekondu arazisi son derece azdır. Çünkü hazine arazisi yoktur (3). Daha sonraki yıllarda Çiğli'de Egekent ve Evka-2 , Bornova'da Evka-3 , Buca'da Evka-1 ve İzkent toplu konut projeleri ile gecekondulaşmanın önlenmesine çalışılmış ancak tam anlamıyla başarılı olunamamıştır.

1970’li yıllardan itibaren İzmir’de yoğun gecekondulaşma ve işsizlik baskısı nedeniyle kültür , sanat ve örgütlü yaşam zedelenmiş (17), İzmir'de gecekondu kangren haline gelmiştir(18)

İzmir yaşadığı yoğun göç ve gecekondulaşmanın pençesinde hızla kent olmaktan uzaklaşmakta ve köyleşmektedir.Alt yapısı 300 bine göre planlana kentte 3 milyona yakın nüfus yaşamaktadır(19).

Şehirlerde bazı bölgelerde göreli ekonomik eşitsizliğin ve istihdam imkanlarının sınırlı olmasının suç oranlarını yükselttiği söylenmekte, sosyal adaletsizliğin kızgınlık ve sosyal organizasyonsuzluğa yol açtığı , düşmanlığın sergilenmesine ve suçlu davranışına neden olduğu ifade edilmektedir(21). Kente göç edenler örgün eğitimden yararlanamamış vasıfsız iş gücüdür. Bu nedenle geldikleri yerde sürekli ve düzenli iş sahibi olamamakta , gelir garantisi olmayan günlük işlerde yani marjinal sektörde çalışmaktadırlar(6,11).Bu durum ayrıca vergi toplanamayan kayıt dışı bir ekonomi oluşturmaktadır.

İşgücünün emilemeyişinin doğurduğu işsizlik durumunun da suça itici bir neden olabileceği düşünülmektedir (6).

Kültür değişmelerini ve bu değişimlerin yarattığı kültür ihtilaflarını suçun doğrudan veya dolaylı etkeni sayan görüşler geniştir(1,6). Köyden kente gelenler gecekondu bölgesinin olumsuz şartlarını kendi köyü ile karşılaştırmakta ve yinede yaşantısını daha iyi , memnuniyet verici bulmaktadır. Bu nedenle köyden gelen nüfus geri dönmeyi düşünmemektedir. Ancak kuşaklar değiştikçe gecekondu bölgesinin insanı kıyaslamayı köyle değil yaşadığı şehrin gelişmiş bölgeleriyle yapmaktadır. Kültür çelişkisi köyden gelen insanca kavrandığında , kültür itilafları ortaya çıkmakta , kültür değişiminin yaratacağı ceza adaleti sorunları daha açık ve kesin olarak belirmektedir (6). Gecekondu köydende kenttende farklı kültüre sahiptir. Buna geçiş kültürü de denilebilir (4, 7, 22-28). Kişiler köydeki eski tek sesli müzikten zevk alamamakta, kentteki yeni müzik türlerine uyum gösterememektedir. Arabesk geçiş toplumu müziği olarak karşımıza çıkmaktadır (4). Gecekonduda yaşayanlarla kentte yaşayanlar arasında çağı gerektirdiği yaşam düzeyi arasındaki uçurum giderek derinleşmekte , kültürel farklılaşma ve şehre uyum güçlüğü meydana gelmektedir(3, 4, 22, 23, 27-30). Gecekonduda oturanlar zamanla ekonomik olarak düze çıkmaktadır ,ama bu atılım kültürel ve sosyal alanlara taşınamamıştır(31).

Gecekondu ailesi toplumsal yalnızlık çekmektedir. Burada çocuk suçluluğu bir başkaldırı şeklinde ortaya çıkabilmektedir(22,26).

Ekonomik zorluğa bağlı olarak aile yaşamının içiçe oluşu , bir odada gereğinden çok kişinin yatıp kalkması , ana-baba, abi-yenge , abla-enişte arasındaki cinsel ilişkilere çocuğun tanıklık etmesi, ekonomik nedenlerle çocuğun okul yerine işe verilmesi , eğitiminin aksaması, yaşam güçlükleri nedeniyle yeterli ilgi , disiplin ve eğitim verilememesi, gecekonduların kalabalık nüfusa sahip olması nedeniyle çocuğun kendisine ait dinlenebileceği , hayal gücünü ve düşünmesini geliştirebileceği oyunlar oynayabileceği bir odadan mahrum olması yetişenlerin suçlu olabilme olasılıklarını arttırıcı etkenlerdir(1, 6, 22, 26, 32, 33).

Gecekondu bölgelerinde suç işleme oranlarının yüksek olduğu ve gecekondulaşmanın suç oranını arttırdığı belirtilmektedir (7, 13, 15, 26, 34, 35). Hatta Gecekonduda yaşayan bu insanların az hizmet almalarını istismar ederek suça yöneldikleri iddia edilmektedir (7, 35).

Yapılan bir çalışmada suç işleyen 1181 çocuktan 701 inin gecekonduda (%59.4) oturduğu belirlenirken (26) , bir başka çalışmada Ankara’da polise intikal eden 0-19 yaş arasındaki çocuk vakalarında 2/3 ünün gecekondulardan geldiği görülmüştür( 34).

İzmir’de 1965 te nüfusun %29'u gecekonduda yaşarken(20), 1986'da %42.1 lik gecekonduda oturan nüfus oranı (gecekondu ve kısmi gecekonduda yaşayan nüfus oranı %44,7'tür) saptanmıştır (3). 1992'de ise gecekonduda yaşayan nüfus oranı %49 olarak belirlenmiştir(20). Bir başka çalışmada gecekondu nüfus oranı %42.4 olarak belirtilmiştir(17).

Çalışmamızda suç işlediği iddiasıyla yargılanan çocukların %57.9 'unun gecekonduda oturduğu, kısmen gecekondu olan semtlerde yaşayan çocukların oranının %12.3 ; gecekondu ve kısmen gecekondu olan bölgelerde yaşayan çocukların toplam oranının ise %70.1 olduğu görülmüştür. Gecekondu olmayan kent bölgelerinde yaşayan çocukların oranı ise %29.8'dir. Gecekonduda oturan nüfus oranlarıyla , suç işleyen nüfus oranları karşılaştırıldığında ince istatistik hesaplarını gerektirmeyecek bir biçimde karşımıza çıkan anlamlı sonuçlar , gecekondulaşmanın çocuk suçluluğunda etkili bir faktör olduğunu göstermektedir.

Gecekondu bölgelerinin %90 ını şehre dışarıdan gelenlerce oluşturulduğu belirtilmektedir(6,12). İzmir’de çevre illerden göç edenler genellikle gecekonduya yerleşmemektedirler(3). Çalışmamızda da gecekondu olmayan bölgelerde oturan çocukların İzmir nüfusuna kayıtlılık oranı %36.5 iken , bu oran kısmen gecekondu bölgelerinde %34.2, gecekondu bölgelerinde %26.9 olarak saptanmıştır.

Bir başka görüşe göre gecekondu bölgeleri , bazılarınca hiç bir incelemeye dayanmaksızın bir suçluluk bölgesi(slum) olarak nitelendirilmemelidir. Gerçekte gecekondu bölgeleri bir suçluluk bölgesi değildir. Aksine bu bölgelerde köy yaşantısının etkileri kendisini göstermekte , toplumsal baskı ve kontrol daha çok olduğu için organize bir suçluluk bölgesi haline gelmeleri mümkün olmamaktadır. Buna karşın gecekondu yaşantısı ve ekonomik olanaksızlıklar suça itici etken yaratabilmektedir. Herşeyden önce bu meskenlerin yasalara aykırı teşekkülü , bu teşekkülü önlemek isteyen otorite ile çatışım ifade etmektedir(6). Adeta bu bölgeler daha teşekkül ederken , otoriteye başkaldırma , araziye tecavüz kendini göstermektedir(6, 23). Ayrıca bu bölgedeki çok sıkışık , iç içe yaşam biçimi ailelerin içli dışlılığı , yaşayanlar arası itilafların , çatışmaların kaynağı olabilmektedir. Şehir hizmetlerinin , imkanlarının sınırlılığı , buna karşılık bu imkanlardan yararlanmak isteyenlerin sayısal çoğunluğu , çatışmaların nedeni olarak ortaya çıkabilmektedir(6).

Belirtilen ekonomik sorunlar, bu bölgede yaşayanların suçluluğu yönünden bir etken olsa bile gecekondu bölgelerinin suçluluk bölgesi olması demek değildir. Gerçekten belirtilen nedenlerle suç işleyenler dahi suçu gecekondularda değil , hemen kenarında bulundukları şehirde işlemektedirler(6, 36). Örneğin hırsızlık yapan gecekondu bölgesinde suç işlememekte sadece orada ikamet etmektedir (6). Ancak yapılan çalışmalarda artık gecekondu bölgeleri içinde yer yer belli merkezler şeklinde "suçluluk noktaları" belirmeye başladığı , çocukların etraflarındaki sosyoekonomik yönden biraz daha gelişmiş şehir bölgelerinin yanısıra kendi gecekondu bölgelerinde de suç işledikleri saptanmıştır (2, 6, 36, 37).

Gecekondular suçluluk bölgesi olmayıp suçluluğa itici etkenleri bünyesinde barındıran bölgelerdir (6). Aşırı nüfus artışıyla yaygınlaşan şehrin , adli hizmetler yönünden yetersiz kalması söz konusudur. Suçluların saklanması imkanı , hem polis imkanlarının sınırlılığı ve hem şehrin genişliği yönünden artabilir(6 , 38, 39). Kentin merkezinden uzak gecekondu bölgelerini polis ve jandarma yeterince denetleyememektedir (37).

1953 yılında yürürlüğe giren "Bina yapımını teşvik ve izinsiz yapılan binalar hakkında kanun" imar affı konusunu düzenleyen ilk yasadır (8,9). Gecekondu kuşaklarının kenti sardığı 1966 yılında 775 sayılı Gecekondu kanunu yürürlüğe girmiştir(8, 9, 40). Bu kanunun 18. maddesine göre "Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılan gecekondular...hiç bir karar alınmasına gerek olmaksızın belediye veya devlet zabıtası tarafından derhal yıktırılır" hükmü yer almaktadır (8,9) . Ne varki bu uygulanmamış ve sonraki yıllarda çıkarılan imar afları ile gecekondu yapımına devam edilmiş büyük kentlerin çevresinde yüzbinlerce gecekondu oluşmuştur. Fatih köprüsünü korumak için hazırlanan uçaksavar birliği bile planlanan tepenin gecekonducular tarafından işgal edilmesi nedeniyle başka yer aramak zorunda kalmıştır(41). 1983 de "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler Hakkında Kanun" başlığı ile yeni bir af yasası çıkarılmış , ardından aynı başlıkla 1984 de bir af yasası daha yayımlanmıştır (8, 9, 40). Halk arasında af kanunu yada imar affı kanunu olarak anılan bu kanunlarla imar mevzuatına aykırı inşa edilmiş ve inşa edilmekte olan yapılarla gecekondular "mevzuata uygun hale getirilmiş, af kapsamları sürekli genişletilmek suretiyle değiştirilmiştir(40). 1984 deki af yasası o yıla dek alışılagelmiş "kaçak yapıları bir defaya mahsus ruhsata bağlama" kuralını bile yeterli görmemiş , daha da öteye giderek "gecekonduya tapu" sözünü vermiştir(42). Bu yasalarla gecekondular ve kaçak yapılar yasallaştırılmıştır (42, 43)

Bu alanlar ilk aşamada illegal olarak işgal edildikleri için gecekondu sahipleri her zaman dışarıya atılma endişesiyle yaşamaktadırlar(3). Buda siyasiler için koz olarak kullanılmakta ve oy toplayabilme amacıyla buralarda oturma aflarla legal hale getirilmektedir.

Türkiye'de yerel yada genel her seçim öncesi seçime endeksli imar affı , hatta daha ileri gidilerek gecekondu affı söylemlerine tanık olunmaktadır(8, 40). Oy uğruna kaçak yapıya taviz verilip , hazine arazilerinin yağmalanmasına çanak tutulmaktadır(3, 8, 30, 40, 42, 44-46). Özellikle yerel yönetimlerin seçim çekişmeleri gecekondu bölgeleri ile ilgili olarak daha gevşek ve hoşgörülü olmaya itmiştir. Denetim mekanizması gevşemekte ve bu gidişin farkında olanlar da fırsatı değerlendirmektedir. İmar mevzuatına uygun olarak ruhsatlı yapılaşan yurttaşlar bu durumlarda cezalandırılmış olurken , oy avcılarının hedef kitlesini teşkil eden kaçak yapı sahipleri nasıl olsa af çıkacak söylentisiyle teşvik edilmektedir. Kenti yağmalayarak kent suçu işleyenler ödüllendirilecekmiş gibi bir hava yaratılmakta , her seferinde kentler taammüden katledilmektedir (8, 40). Sonraki yıllar için örnek teşkil eden İmar affı yasaları nedeniyle; güvenirliği olmayan ,sürekli değiştirilen ve en önemlisi uyulmaması halinde cezalandırılmayacağı umudu ile kasden çiğnenen imar mevzuatına ilişkin hükümler , sürekli af beklentisi içinde olan yerel yönetimler ve valilik makamlarınca uygulanamamaktadır (8). Af kapsamını sürekli genişletmek suretiyle değiştirmek ile imar mevzuatına aykırı yapılaşmalar ve bu arada gecekondulaşmanın engellenebileceğini düşünmek iyimserlik olacaktır. Başka bir ifadeyle af olasılığının yüksek olduğu bir ortamda , otoritenin tesisi ve devamını sağlamak zor görünmektedir (40). İzmirde yapılan bir çalışmada Gecekonduların % 25,6 sı 1 hafta-15 gün , %34,5 i 15-30 gün , %19,8 i 30-90 günde yapılmıştır.Bu sürenin kısa olmayışı , yapım sırasında durdurulma korkusunun hiç yada az olmasından kaynaklanmaktadır(47).

Bu güne kadar gecekonduya ve kaçak yapılaşmaya müdahale etmeyen şehirlerin istila edilmesine göz yuman tüm belediye başkanları suçludur. Hazine arazileri şehirde hatta ülkenin tümünde yaşayan insanların ortak malı olduğuna göre onları korumak şehirlerin emanet edildiği belediye başkanlarının ilk görevidir(45).

Gecekondulaşmanın önlenebilmesi için siyasi iktidarların oy kaygısından uzak şehir yasaları yapılmalı, imar affı kanunları yürürlükten kaldırılmalı , imara dönük af yasası olmamalıdır(7, 8, 25, 40). Kamunun malı olan devlet,hazine , belediye arsalarına yapılan kaçak yapıların , gecekonduların kente karşı işlenmiş bir suç olduğu görüşü toplumun bütün kesimlerince benimsenmeli; TCK daki hırsızlık ve gasp suçlarına eşdeğer kabul edilecek yasal düzenlemeler yapılmalı , imar mevzuatına aykırı yapılaşmalara karşı müdahale ve yaptırım gücüyle donatılmış, meslek odaları ,sivil kuruluşlar ve bilim adamları katılımlı ,özerk , yerel ve demokratik denetleme kurumları oluşturulmalı , yaşadığımız kente sahip çıkma amacıyla toplum yararına ve hukuka aykırı olarak tesis edilen idarenin her türlü işlem ve eylemine karşı sorumlu bir birey olmanın gereğini yerine getirmek "menfaatlerimizin ihlal edildiği " her durumda idari yargı yoluna başvurarak iptal davalar açmak hepimiz için hem bir hak hem bir ödev olmalıdır(8).

Ayrıca hazine arazilerinin belediyelere ve toplu konut kooperatiflerine devri ile gecekondu önleme bölgeleri oluşturulmalı(3), gecekonduya proje uydu kentler yapılmalıdır(48).

Daha da önemlisi köydeki gelir azlığı , verimsizlik , işgücü fazlalığı gibi itici nedenlerin önlenmesi gerekmektedir. Kırsal alanda verimkar istihdam olanakları meydana getirilebilmelidir. Tarım dışı hizmetler kırsal alana girmelidir. Sanayi kuruluşlarını şehir dışı nitelikte oluşturulmalı , hammaddeye bağlı olmayan serbest sanayi kuruluşları iş gücü arzının en yüksek olduğu bölgelere kurulmalı, bölgelerarası dengeli politika uygulanmalı ,sanayi nüfusu yurt çapında dengeli dağıltılmalı, GAP projesi benzeri DAP ,KAP projeleri yaşama geçirilerek halkın doğduğu yerde tutulması sağlanmalıdır(6, 7, 15, 24, 40).

DAP, KAP gibi projelerin gerçekleştirilmesi şehirlere göçü engelleyerek şehirlerde meydana gelen bir çok sorunların yanında çocuk suçluluğunda da bir azalmaya neden olacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynaklar :

1-Dönmezer , S.(1984) Kriminoloji , Filiz Kitabevi , İstanbul.

2-Hancı,İ.H., Demirçin,S., Coşkunol,H., Ege,B., Ertürk,S., Yemişçigil,A. (1992) 1992 Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Günleri Serbest Bildiriler Kitabı , 332-342.

3-Sevgi ,C.(1988) Kentleşme Sürecinde İzmir ve Gecekondular ,Kuvvet Matbaacılık , İzmir.

4-Ateş,T. (1995) HBB Tv Yüksek Tansiyon Programı 15 Şubat.

5-Görmez, K. ( 1991) Şehir ve insan, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul

6-Özek ,Ç.(1974) Şehirleşmenin Doğurduğu Ceza Adaleti Sorunları Sempozyumu (1973, İstanbul) , Fakülteler Matbaası, İstanbul ,27-87.

7-Görgülü, Z.(1994) HBB Tv 19 Ocak, Çevre ve İnsan Programı.

8-Tokuçoğlu, B.(1994) İzmir Barosu Dergisi Nisan, 44-48.

9-Çoker, F., Kazancı,F., Kazancı,M. (1992) Türkiye Cumhuriyeti Kanunları , 7.Cilt , Kazancı Matbaacılık Sanayi A.Ş , Büyükçekmece , pp.7605 - 7616-2

10-Çevre ve İnsan (1994) HBB Tv 19 Ocak..

11-Tatlıdil ,E.( 1989) Kentleşme ve Gecekondu ,İzmir.

12- Cin, Ş.,Demirağ, B.,Girgin, N., Zevkliler, M. ( 1975 ) Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası Cilt XXVIII sayı III-IV'e ek.

13- Alan ,T(1975) Sağlık Dergisi , Mart-Nisan (Çeviri).

14-Önsel ,S. (1985) Şehire göçün çocuk sağlığı üzerine etkisi , İstanbul Tıp Fakültesi Doktora Tezi.

15-Sözer, A.N. ,Demirbilek, T. (1993)Ege Bölgesinde İstihdam ve Çalışma Yaşamının Genel Görünümü , Ege Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (ESİAD) Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar-4 , Neşa Ofset ve Ambalaj San. ve Tic. A.Ş , İzmir.

16-Baran, A.G.( 1992) Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi , 9( 1-2),53-69.

17-Tatlıdil,E. (1993) Yeni Asır Gazetesi , 28 Aralık , 9.

18-Yeni Asır Gazetesi (1993) 20 Mart.

19-Yeni Asır Gazetesi (1993) 28 Aralık ,9.

20-İzmir'in Çevre Sorunları Raporu ( 1992) İzmir Çevre Müdürlüğü .

21-Siegel, L.J. (1989) Criminology , West Publishers Company , St.Paul .

22-Başaran, İ.,E. Eğitim Psikolojisi , Emel Matbaacılık ,Ankara.

23-Ceyhun ,D. (1995) HBB Tv Yüksek Tansiyon Programı ,15 Şubat.

24- Karaca , C.(1995) TGRT Tv. 18 Şubat.

25-Özfatura,B.(1995) TGRT Tv. 18 Şubat.

26-Yavuzer ,H.(1990) Çocuk ve Suç ,5.Basım , Remzi Kitabevi , İstanbul.

27-Günçıkan,B. (1995) Cumhuriyet Dergi , 459, 8 Ocak , 6.

28-Arkonanç ,S.(1995) Cumhuriyet Dergi , 459, 8 Ocak , 6.

29-Hancı ,İ.H., Ege,B., Demirçin,S., Coşkunol,H., Ertürk,S., Yemişçigil,A.(1992) 1992 Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Günleri Serbest Bildiriler Kitabı , 343-349.

30-Hepşenkal,F. (1994) Hürriyet gazetesi Ege ilavesi 11 şubat , 5.

31-Süher,H., Oral,N., Şenol,S. (1991) Milliyet Gazetesi , 30 Ekim.

32-Hancı , İ.H., Ege,B. (1993) Adli Tıp Dergisi , 9(1-4) , 3-9.

33- Akgün, N. (1987) Adli Psikiyatri , pp.69-71 ,Ankara.

34-Gökçe, B. (1971) Gecekondu gençliği , H.Ü Yayınları ,Ankara , p 132.

35-Yazıcıoğlu,K. (1994) Hürriyet Gazetesi Ege İlavesi.

36- Hancı, İ.H., Akçiçek,E., Aktaş,E.Ö. , Batuk, G., Coşkunol, H., Erol,A. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi (Basımda)

37-Yakın Takip(1994) İnterstar Tv. ,17 Ocak.

38-Dönmezer, S. (1974) Şehirleşmenin doğurduğu ceza adaleti sorunları sempozyumu (İstanbul,1973 ) Fakülteler Matbaası, İstanbul , 9-13.

39-Akın,İ. (1974) Şehirleşmenin Doğurduğu Ceza Adaleti Sorunları Sempozyumu (1973,İstanbul) , Fakülteler Matbaası, İstanbul , 5-7.

40-Toprak, Z.(1988) Kent yönetimi ve politikası, Akevler Akdeniz Bilimsel Araştırma Merkezi Yayınları No:3, Anadolu Matbaacılık ,İzmir.

41-Milliyet Gazetesi (1994)

42-Ekinci, O. (1994) Cumhuriyet Gazetesi 13 ocak , 16.

43-Gürsel,Y.(1992) Mimarlık ve Çevre ,İstanbul.

44-Hürriyet Gazetesi (1994) 2 Ocak.

45- Hepşenkal, F. (1994) Hürriyet 2 Ege İlavesi 6 Mayıs,5 .

46- Ekinci, O. (1994) Cumhuriyet Gazetesi 14 ocak , 16.

47- Ayan, M. ( 1982 ) Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi , 3, İzmir,35-36.

48-Milliyet Gazetesi (1994) 7 Ocak sayfa 5.

KAYNAK: HANCI İH. HEKİMİN YASAL SORUMLULUK VE HAKLARI (TIP VE SAĞLIK HUKUKU), TOPRAK OFSET , 1999, İZMİR.

Doç.Dr.İ.Hamit Hancı Ege Üniv. Tıp Fak.. Adli Tıp Anabilim Dalı Bornova İZMİR

Web adresi: http://www.med.ege.edu.tr/~hanci (Tıp ve Sağlık Hukuku)

e-posta: hanci @med.ege.edu.tr

 

 

 

Ana sayfa