www.kriminoloji.com
ÇOCUKLAR SALDIRGANLIĞI NASIL ÖĞRENİR?[i]
Arş.Gör. Erkan EFİLTİ[ii]
©
www.kriminoloji.com 2002-2009
Arş. Gör. Erkan
EFİLTİ[iii]
Saldırganlık
Toplumda sıkça kullanılır olmasına rağmen
tanımlaması oldukça zor bir kavramdır. Worchel, Cooper ve Goethals, 1991'e göre
saldırganlık, eylemin bizzat kendisi vurgulanarak ya da eylemde bulunan kişinin
niyeti vurgulanarak tanımlanabilir. Eylemin kendisi vurgulandığında,
saldırganlık, başka kişilere zararlı bir uyarıcı veren herhangi bir davranış olarak
tanımlanmaktadır. Eylemde bulunan kişinin niyetinin vurgulanması durumunda
ise, saldırganlık, hedefi yaralamak niyetiyle girişilen herhangi bir davranış
olarak tanımlanmaktadır[iv].
Saldırgan davranışlar özellikle çocukların
toplumsallaşmaya başladığı kurumlar olan okullarda büyük rahatsızlıklara yol
açmaktadır. Bu olumsuz davranışları ortadan kaldırmak veya etkisini asgari
düzeye çekmek için, okul çalışanları büyük gayretler sarf etmektedirler. ABD'de
saldırganlığın zorlama ve model alma yoluyla öğrenildiğinden yola çıkarak,
öğrencilere sosyal becerileri
öğretmeye yönelik çalışmalar yapılmıştır[v].
Cüceloğlu, üç tür saldırganlıktan
bahsetmektedir; saldırganlığı engellenmeye bilinçsiz yapılan tepkilerden biri
olarak nitelenmektedir. Saldırganlığı, uyuma götürücü, uyumu bozucu ve yer
değiştirmiş saldırganlık olarak ele almaktadır [vi].
Saldırganlığın Ortaya Çıkışı
Birçok bilim adamı saldırganlığın doğuştan
getirilmiş bir davranış olduğunu ileri sürmüştür. Etolokların çoğu da saldırganlığı
doğuştan gelen bir davranış olarak görürler. Psikologların hemen hemen tümü,
insanlarda saldırganlığın yalnız doğuştan gelen faktörlere indirgenemeyeceğini,
öğrenmenin saldırganlık davranışının türü ve miktarı üzerinde önemli bir etkisinin
olduğunu savunurlar. Psikologların bu görüşü kabul etmelerinin temelinde, bu
alanda yapılan çalışmaların
sonuçları oldukça etkili olmuştur.
Okul ve akran grupları aracılığıyla çocuğun
aile dışı çevresi oluşur. Ancak, ileri
çocukluk döneminde bile, ailenin ve ana-baba çocuk ilişkilerinin çocuğun
kişilik gelişimi üzerindeki etkisini korur. Çocuk aile dışı çevreden edindiği izlenimleri, deneyimleri aile içinde
ana-babası aracılığıyla değerlendirir.
Çocuğun bu dönemindeki toplumsal uyumunda ana-baba çocuk ilişkilerinin niteliği
temel etkendir[vii].
Uluğtekin (1979) yaptığı araştırmada,
annelerin red-kabul ve serbestlik tanıma-kısıtlama davranışlarıyla çocukların
saldırganlık ve bağımlılık eğilimi davranışları arasında anlamlı ilişkiler
bulunduğunu tespit etmiştir[viii].
Bandura (1973) de yaptığı bir araştırmada;
Üç grup çocuktan I.gruba bir oyuncak bebeğe diğer çocukların saldırgan
davranışını gösteren bir film seyrettirilmiş.
II. gruptaki çocuklar, yetişkinlerin bebeğe yaptıkları saldırgan davranışları seyrettirilmiş. III. gruptaki
çocuklar, ya saldırgan davranışların bulunmadığı bir film seyretmişler ya da
saldırgan davranışta bulunmayan yetişkinleri
gözlemlemişler. Çocuklar daha sonra bebekle yalnız bırakılmışlar ve davranışları gözlemlenmiş. I. ve II. gruptaki
saldırgan davranışları gözlemleyen çocuklar, oyuncak bebeğe tekme ve tokat
atarak saldırgan davranışlarda bulunmuşlardır.
Çocukların çevrelerinde gördükleri davranışları model olarak aldıkları ve model çerçevesinde hareket ettikleri bu ve benzeri
çalışmalarda gözlenmektedir.
Çocuğun çevresinde gördüğü davranışları
taklit etmesi sosyal öğrenmenin temelinde yatar. Bu öğrenme mekanizması nedeniyle,
saldırganlık davranışında, toplumlar ve kültürler arasında farklılıklar
gözlenmektedir.
Hangi toplum bilerek, isteyerek geleceğinin
belirleyicisi olan gençleri şiddete alıştırabilir. Acaba insanın doğası gereği
şiddetten yana bir yönü mü bulunuyor? Yoksa çocukluk yıllarında eğitiminde uygulanan
baskıcı anne-baba modelinin gelecek hayatında tüm otoritelere (öğretmen-polis ve
devlet) bir
başkaldırıya mı dönüşüyor? Bu sorulara çeşitli bilim kolları cevap aramaktadır. İnsanların en az tanıdığı
varlık insandır. Tarihî bir varlık olarak insan
değerleri ürünü olarak başarılı ya da başarısız olarak nitelendirilebilir İnsana özgü sorunlar toplumların niteliklerine
göre ya tartışılmaz ya da tartışırken sınırlar getirir. Bir ölçüte göre
uygunluğu hep göz önünde tutulur. İnsanı
anlamanın yolu onu tanımaktır. Toplumlar insanları eğitirken, eğlendirirken,
savaştırırken hep bir tutuma alıştırılır. Alıştığı bu tutum şiddetten yana hep
önde gelmiştir[ix].
Kişi ne zaman, nerede, kime karşı, ne
derecede, ne tür saldırganlık yapacağını ona içinde bulunduğu toplum
tarafından öğretilmektedir toplumlarda, saldırganlıkla başa çıkma başlı başına bir
uzmanlık olma yolundadır[x].
Bu çalışmada; saldırganlığın öğrenilmiş
bir davranış olduğundan hareketle, toplumların kabul etmediği bir davranışı,
toplumlar olarak çocuğun ilk sosyalleşmeye başladığı yıllar olan iki yaş civarında
aile ortamında saldırganlığın nasıl ortaya çıktığı ve nasıl önlenebileceği
konusunda çocukların birinci derecede bakımıyla ilgilenen anne-baba ve çocuk
bakıcılarına ipuçları verilmeye
çalışılmıştır.
Çocukların
Saldırganlığa Eğilim Nedenleri
Çocukların özellikle on sekiz aylık
civarlarında kavgaya eğilimli oldukları gözlenmektedir. Bu dönemde çocukların neden
kavgaya eğilimli oldukları konusunda
çeşitli açıklamalar vardır:
1.
Bağımsızlık
ve Kimlik Dürtüsü:
Çocuğun içinde bulunduğu etkileşim arttıkça
çocuk da kendini daha büyük ve önemli hissetmek için girişimlerde
bulunur.
2.
Hayal Kırıklığı: Çocuk kendi çevresini istediği gibi
kontrol edemediğinde üzülür ve bildiği tek şekilde karşılık verir. İstediği oyuncağı
bırakması için arkadaşını ısırır, oyuncağını almaya çalışan oyun arkadaşına
vurur, yöneldiği alanı
engelleyen kardeşini iter.
3.
Bencillik
ve Sıklıkla Buna Eşlik Eden Empati Eksikliği: İkinci yılların ortalarına
gelmiş çocuklar kendilerini hâlâ evrenin merkezi olarak görürler ve başkalarına ilgi göstermede bir
yeteneksizlik sergilerler. Yaşıtlarını duyguları
olan eşdeğerleri olarak değil de nesneler olarak algılarlar.
4.
Dürtü
Kontrolünün Olmaması:
Bir çocuk vurmanın canı acıttığını anlasa
bile, üç yaş civarlarında bunu yapmaya karşı koyamayabilir. Sokakta sizi kızdıran birini yumruklamak
isteyebilirsiniz, ama uzun zaman önce toplumun bu tip davranışlar için size koyduğu kısıtlamaları kabul
ettiğiniz için bu tutkunuza
direnirsiniz. Bir çocuk da biri ona rahatsızlık yaşattığında aynı istekleri duyar, ama henüz nasıl kontrol edeceğini
öğrenmemiştir.
5.
Davranışın
Sonuçlarını Görememe: Çocuk
bir oyun arkadaşını ağlattıktan sonra
kendini üzgün hissedebilir, ama en başta bu arkadaşına vurmayarak bu olumsuz sonucun ortaya çıkmasından kaçınmış
olabileceği öngörüsüne sahip
değildir.
6.
Sosyal Beceri Eksikliği: İnsanlar var
olmalarına yardımcı olan kavgacı eğilimlerle doğarlar. Ama sosyal beceriler doğuştan kazanılmaz, tecrübeyle,
daha yaşlı rolleri taklit etmeye çalışarak,
deneme ve hatalarla ve başkalarının tekrar tekrar açıklamalarıyla
öğrenilir.
7.
Sözel
Yeteneklerin Eksikliği:
Bir çocuğun hareketleri, kesinlikle kelimelerinden daha yüksek bir sesle (aynı zamanda daha belirgin ve daha başarılı) konuşur. Henüz duygularını, gereksinimlerini,
arzularını ifade edebilecek ya da bir
sorunu konuşarak dışa vurabilecek sözel yeterliliğe sahip değildir. Bu nedenle sorununu ifade etmek için daha çok
fiziksel yollara başvurur.
8.
Sebep
ve Sonuç İlişkisine Duyduğu
Merak: Ara sıra gerçekleşen bir vurma
olayı bilimsel sosyal bir deneyden başka bir şey olmaz: "Hmm Hasana
vurunca ağladı; Ali'ye vurunca da acaba aynı şey olacak mı?"
Normal çocuk saldırganlığı dış etkenlerle
şiddetlenebilir. Bu faktörlerin yok edilmesi ya da en aza indirilmesi saldırgan
davranışları azaltabilir.
Bu faktörler
şunlardır:
a.
Uykusuzluk: Çocuğun uykudan yeni uyanmış olması ve
henüz ortama
uyum sağlayamamış olması, uyumakta güçlük çekiyor olması.
b.
Açlık: Yemekler arasında uzun süreler olması.
c.
Hastalık: Birdenbire saldırgan olan bir çocuk bir
virüs veya başka bir mikrop
nedeniyle hastalanıyor olabilir ya da bir hastalıktan yeni kalkmış olabilir.
d.
Huzursuzluk
yaratan bir hayat tarzı değişikliği: Annenin çalışmaya başlaması,
bakıcı değişikliği, yeni bir çevreye göç gibi birçok etmen çocuğu
normalden daha sinirli yapabilir.
e.
Yetersiz ilgi: Normal davrandığında yeteri kadar dikkat
çekemeyen her çocuk, dikkat çekebilmek için olumsuz davranışlar sergileyebilir.
f.
Aşırı saldırgan bir çevre: Çocuğun yakın
çevresinde ebeveyni, kardeşleri, bakıcıları gibi insanların sert davranışları
çocuk da saldırganlığı körükleyebilir.
g.
Fazla kontrollü bir çevre: Çocuğun hiç seçim
yapmasına izin verilmiyorsa hayal kırıklıkları ve bununla birlikte
saldırgan eğilimleri daha da güçlenebilir.
h.
Kontrol
etmeyen bir çevre: Hiç
sınır koymayan ‘bırakın yapsın’ anlayışındaki
ebeveynler farkında olmadan çocuklarında saldırganlığı da içeren sınır dışı davranışlara ortam hazırlamış
olmaktadırlar.
i.
Görevini
yetersiz yapan ebeveyn ya da bakıcılar: Çocuğun etrafında olan
birinci derecede bakımıyla uğraşan kişi veya kişilerin alkol ya da bağımlılık yapan ilaçlar kullanıyor olmaları, bu
kişilerin depresyonda olmaları anne
babalık görevleriyle etkileşen evlilik ya da diğer konularda problemlerinin olması ve bu duruma çocuğun maruz kalması
durumlarında, çocuk endişesini saldırganlık yoluyla açığa vurabilir.
Çocuğun davranışının kaynağı anlaşıldığı
zaman bunu aynı şekilde sürdürmesine izin verilmemelidir. Saldırgan dürtülerini
kontrol etmesi konusunda
çocuğa yardımcı olunmalıdır.
Çocuğun saldırganlığı yaşıtlarından daha
kalıcı bir şekilde yerleşmişse, eğer yanlış davranışlarında hiç pişmanlık duymuyorsa, insanları,
hayvanları incitmekten hoşlanıyorsa mutlaka
bir uzmandan yardım alınmasında fayda olacaktır.
Tedavinin gecikmesi çocuğun kendine olan saygısının kaybolmasına (problemli çocuklar kendileriyle ilgili kötü
şeyler hissederler) ve daha sonra daha ciddi zorlukların ortaya çıkmasına sebep
olabilir.
Bazen ebeveynler saldırgan davranışları
sadece normal değil istenen bir şey olarak da nitelendirebilirler.
Saldırgan çocuğun ilerde başarılı bir yetişkin haline
dönüşebileceğini umarlar. Bu her zaman böyle değildir, çünkü saldırgan çocuklar
genelde ne yaşıtları, ne de
öğretmenleri ya da diğer otoriter kişiler arasında popülerdir. İlerdeki yaşamında başarılı olacak çocuk kendi
isteklerini dile getirebilen ve başkalarını ezmeden istediğini elde etmesini bilen çocuktur. Bazı ebeveynler saldırganlıktan
eser olmayan çocuklarının ezilecekleri bir geleceğe doğru gittiklerini düşüne
bilirler, bu da çocukların davranışlarını desteklemelerine sebep
olmaktadır[xi].
Saldırgan Davranışlar Nasıl Engellenir
Çocuklar saldırgan tavırlarını
uysallaştırmayı kendi kendilerine öğrenemezler, bunun öğretilmesi gerekir.
İnsanlar, kalıtım özelliklerinin ve yaşadıkları çevre şartlarının birbirinden farklı
oluşu sebebiyle gelişimlerinde de farklık göstermektedir. Aynı anne ve babadan ve
aynı çevrede yetişen kardeşlerin bile gelişimleri birbirine benzememektedir. Bu
sebeple her çocuktan aynı yaş ve
zaman içinde, aynı gelişim görevleri beklenemez[xii].
Bu durumu göz önünde tutarak, çocuğunuza yardım
etme konusunda aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi tavsiye edilmektedir:
1.
Kuralları
tayin edin: Fırsat
oldukça, televizyon şovunda ki bir karakter diğerine
vurunca, çocukları kavga ederken gördüğünüzde, çocuğunuz size sinirli
bir yumruk savurunca, sinirlendiğiniz zaman bir anlaşmazlığı çözümlemek için ya
da istediğinizi elde etmek için fiziksel güç kullanmanın kabul edilemeyeceğini ve başka bir insana zarar
vermenin yanlış olduğunu (“Başka insanlara vurmamalıyız!”) açıkça belirtin. Bu mesajı
anlaması için defalarca tekrar etmeniz gerekebilir, ama sonunda çocuğunuz bunu
dinin temel ilkeleri gibi kabul eder hale
gelecektir.
2.
Haşin
davranışlardan kaçının: Oyunu
bırakmaya gönüllü olmayan bir çocuğu kum
havuzundan çekip çıkarmak, bir randevunuza gecikirken kaldırımda oyalanarak yürüyen çocuğunuzu hafifçe çekmek,
oyun arkadaşına vurduğu için ceza
olarak hemen bir tokat atmak bazen çok cazip görünebilir ama bu
tür taktikler çocuğunuzun da sinirlendiğinde ya da stres altında olduğunda haşin davranmasına yol açar. Bunun yerine kızgın
ya da sabırsız olduğunuzda çocuğunuza
kesin fakat nazik bir şekilde davranın.
3.
Orta
yolda giden bir disiplini hedefleyin: En saldırgan çocuklar, çoğunlukla
onları fiziksel yöntemlerle terbiye eden ebeveynlerin ya da hiç terbiye etmeyen rahat ebeveynlerin çocuklarıdır.
Bu aşırı uçlardan kaçınarak çocuğunuzu
saldırgan davranışlardan vazgeçirebilirsiniz. Eğer saldırgan davranışlı bir çocuğunuz varsa seçim yapması için fırsatlar
tanırken aynı zamanda da kurallar koyup, altyapısını sağlamlaştırmak
özellikle önem taşır.
4.
İyi
davranışları ödüllendirin: Vurmak,
ısırmak ve benzeri saldırgan davranışlar
çoğu kez iyi davrandıklarında fark edilmeyen, değer verilmeyen çocuklar
tarafından dikkat çekmek amacıyla yapılan davranışlardır. Yeterli ilgi
görmediğini düşünen bir çocuk buna
sahip olmak için ne gerekiyorsa, arkadaşlarını
dövmek dahil, yapar. İyi davranışları için bol ilgi (ödüllendirerek, gülümseyip kucaklayarak), kötü davranışlara ise az
ilgi gösterir (elbette gerekiyorsa bu
davranışını durdurun ve abartılı olmadan uygun bir dille uyarın).
5.
Çocuğunuzun duygularını onaylayın: Tüm hareketler
normal ve kabul edilebilir olmadığı halde duyguların tümü normaldir. İstediği
olmağında
ya da bir arkadaşı oyuncağını kaptığında sinirlenmenin normal olduğunu fakat vurmanın yanlış olduğunu
belirtin.
Oyuncağı elinden
alınan bir çocuk kızgınlığını vurarak ifade ediyorsa; ilk yapmanız gereken,
kızgınlığın, normal ve sağlıklı bir duygu olduğunu hatırlamaktır. Küçük
çocuğunuzun bunu hissetmesi de ifade etmesi de normaldir.
İkinci yapmanız gereken, bu mesajı
çocuğunuza vermektir. Kızgın olmanın veya kızgın olduğunu söylemenin yanlış olmadığını
ancak bu duyguyu saldırgan şekilde ortaya koymanın (vurmak, ısırmak, itmek, saç çekmek
gibi) yanlış olduğunu ve
hoş görülmeyeceğini anlatmak.
En önemlisi, küçük çocuğun kızgınlığı
karşısında sakin kalmayı öğrenin. Onun kızgınlığına kendi kızgınlığınızla
tepki vermek yerine “kızgın olduğunu biliyorum. Bu doğal”, "Seni yinede
seviyorum" şeklinde davranın. Çocuğunuzun "senden nefret ediyorum"
şeklindeki bağırması bile onu aşağılamak ve cezalandırmak için yeterli bir
sebep değildir. Siz kızdığınızda, duygularınızı çocuğa olumlu bir örnek olacak şekilde yönlendirin.
6.
Duygularını dile getirmesini teşvik edin: Öfke, hayal
kırıklığı, kıskançlık, üzüntü, korku… çocuklar bu duygularını saldırgan
hareketlerle değil kelimelerle
ifade etmesini öğrenmelidirler.
Çocukların sınırlı kelime hazinelerini
düşünürsek, kelimelerin etkili olabileceğini öğretmeye çalışmak, bu çabaya
değmeyecek gibi görülebilir. Bununla birlikte onları yumruklarını kullanmaya iten şeyin
sıklıkla kelimelerinin yetersiz olduğu gerçeğidir. Şu anda çocuğunuz mesajınızı
tam olarak anlamasa bile düzenli olarak bu mesajı vermek ve yıllar boyunca
pekiştirmek, bir gün bu
mesajı anlamasını sağlayacaktır.
Çocuklar olumsuzda olsa duygularını sözlü
olarak ifade etme konusunda kendilerini rahat hissetmelidirler. Duygularını
incelemesi ve sözlü ifade etmesi için çocuğunuzu yönlendirin: "Neden ona
vurdun? Ona kızgın mısın? Seni bu kadar ne sinirlendirdi?" Fakat kendini ifade
etmesi için sarf ettiği çabaları
bastırmayın.
7.
Duygularını dışa vurması için fırsatlar yaratın: Bastırılmış
hüsran, enerji
ya da öfke saldırgan davranışa dönüşebilir, ya da birtakım uygun yöntemlerle
boşaltılabilir. Çocuğunuza duygularını güvenli, sağlıklı yollarla ifade etmesini öğretmek
onun fiziksel dışavurumlara gereksinimini azaltacaktır.
8.
Çocuğunuzun
yorulduğu zamanın farkında olun: Hangi yaşta olursa olsun
yorgun bir çocuk mantıksız davranabilir. Mantıksız davranışların saltanat sürdüğü yürümeye başladığı yıllarda en
iyi koşullarda bile halsizlik her zaman muhakemeyi azaltır. Çocuğunuzun günün hangi
zamanı fazla yorgun olduğunu öğrenin ve o saatlerde oyunlar planlamayın ya da
onları yakın takibe alın.
9.
Sıkıntıyı
uzaklaştırın: İşi gücü
olmayan çocuklar büyük yaramazlar yapabilirler. Çocuğunuzun sıkılabileceği
zamanları önceden tahmin etmeye çalışarak
olumsuz davranışlar ortaya çıkmadan önce onu çeşitli oyun ya da aktivitelerle
oyalayın.
10.
Hüsran
duygularını en aza indirgeyin: Çocuklardaki saldırgan davranışların çoğu hüsranla ilişkilidir.
Çocuğunuza sosyal beceriler, oynama ve yeme
becerileri gibi günlük yasamda ihtiyaç duyabileceği becerileri öğrenmesine
yardım etmeniz hem hüsran duygularını hem de saldırganlığını azaltabilir.
11.
Rahatlatıcı
aktivitelerle konu dışına çıkın: Her gün sessizce birbirinize
sarılmak, şarkı söylemek, kitap okumak ve diğer yatıştırıcı eğlenceler için
zaman ayırın, bunlar çocuğunuzun
saldırganlığını değiştirmek konusunda yardımcı olabilir. Bunun diğer olumlu
yönü, sizin için de rahatlatıcı olmasıdır.
12.
Saldırgan
olmayan bir örnek sunun: Eğer
zaman içinde çocuğunuz sizin
anlaşmazlıkları olgun bir şekilde hallettiğinizi, hareketler yerine kelimeleri kullandığınızı, zıtlaşmaktansa
uzlaştığınızı görürse aynı şekilde davranmayı
öğrenecektir. İyi bir örnek olmayı beceremiyorsanız, eşinizin, arkadaşınızın ya da çocuğunuzun karşısında
sinirlerinize hâkim olamıyorsanız, çocuğunuzun
yanılgınızı kabul edip özür dilediğinizi görmesini sağlayın.
Herkesin bazen
kendini kaybetmeye hakkı vardır; fakat küçük çocuk ebeveynleri için bu, daha kolay kabul
edilebilecek bir harekettir. Çocukların bazı
saçma ve mantıksız davranışları en iyi anne babaların bile sabrını taşırabilir. Kötü bir günde öfkenizi yenememeniz hem
anlaşılabilir, hem de affedilebilir bir davranıştır. Bu taşkın davranışınız
için önce kendinizi affetmeniz gerekmektedir.
Sonra da bu davranışınızdan ötürü çocuğunuzdan özür dileyin. Bu davranışınızın onu sevmediğiniz için
değil, yaptığı şey yüzünden böyle
davrandığınızı fakat davranışınızın ne kadar hatalı olduğunu belirtin ve bunu
iyice anlamasını sağlayın.
13.
Ne
zaman dışarıda kalmanız gerektiğini bilin: Birkaç küçük zararsız
itişme kakışma kimseyi incitmeyecektir ve yetişkinlerin karışmasını gerektirmez. Eğer, size ihtiyaç duyulmadığı her
an olaya karışırsanız, çocukları değerli sosyal deneyimden mahrum bırakmış
olursunuz. Böyle durumlarda çocuklar,
ilişkilerin nasıl yürüdüğü, nasıl yürütüleceği, yürümediği zaman neler olacağı konusunda deneyim sahibi olurlar.
Eğer hüsran duyguları sosyal becerilerden
daha hızlı ortaya çıkıyorsa o zaman uzlaşma ve anlaşmaya varma konusunda küçük bir ders verebilirsiniz.
Örneğin eğer iki çocuk bir kamyon
için kavga ediyorsa o zaman başka bir kamyon getirip iki tarafı da mutlu edebilirsiniz ya da eğer anlaşmazlık evdeki
tek binek oyuncağı üzerindeyse o
zaman 'dönüşümlü' oynamayı tavsiye edebilirsiniz. Eğer çocuklar uzlaşmayı reddederse o zaman anlaşmazlığı
halledin: "Eğer sırayla binmezseniz o zaman bisikleti kaldıracağım."
Daha sonra sizin yöneteceğiniz eğlenceli, alternatif bir oyun teklif
edin.
14.
Ne zaman müdahale edeceğinizi bilin: Eğer zıtlaşma,
olayı kesin
bir şiddete kışkırtıyorsa (vurmak, ısırmak, çimdiklemek) ya da birisinin acı çekeceği
belirginse hemen araya girin ve durdurun. Suçlu çocuğu azarlamaktansa derhal
dikkatinizi kurbanı kurtarmaya (ve eğer ihtiyaç varsa sakinleştirmeye)
odaklayın. Eğer saldıran sizin çocuğunuzsa o zaman diğer çocuğun dikkatini
başka bir aktiviteye verin ve çocuğunuzu kenara çekin. Sakince,
sinirlenmeden kısaca bu davranışın (vurma, ısırma, yumruklama, ya da itme) kabul
edilemeyeceğini ve nedenini açıklayın. ("Ezgi'ye tekme attığın zaman onun
canını acıttın.") Bu davranışı tekrarlanırsa onu sonuçları konusunda
uyarabilirsiniz (“Kanepede benim yanımda oturmak zorunda kalırsın” ya da "Eve
gitmemiz gerekir"), ama yerine getirmeye niyetiniz yoksa bu tehditlerden
kaçının, aksi takdirde çocuğunuzun davranışını değiştirme çabalarınız boşa gidecektir.
15.
Taraf tutmayın: Diğer çocuklarla olan kavgalarda bazı
ebeveynler kendi
çocuklarının, bazıları ise oyun arkadaşlarının tarafını tutarlar; bazıları da
ilk yumruğu kimin attığını tespit etmeye çalışırlar. Bütün ebeveynler iyi niyetli olsalar da bu tutumların hiçbiri en iyisi
değildir. Her zaman bir taraf ya da karşı tarafı tutmak adil değildir.
Çocukların kavgasında suçun kime ait olduğunu tayin etmek de ustalık ister
çünkü iki taraf da her zaman kendini haklı
görür ve sizin gördüğünüz ilk yumruk her zaman ilk atılan olmayabilir. Bu
nedenle sizin müdahaleniz istense bile savcı, hâkim ya da jüriyi oynamaktansa arabulucu olmalısınız. Tartışmayı kimin
başlattığı fark etmese de sonlanmasını sağlamak sizin görevinizdir.
16.
Kendiniz düşmanlığa başvurmayın: Yalnızca
kontrolünüzü kaybetmeniz bile çocuğunuzun sevdiği bir otoriter erişkin tarafından
azarlanması ya da daha kötüsü dövülmesi kadar korkutucudur. Zorbalıkla
çocuğunuzun itaat etmesini sağlamak, ona taklit etmesi için zorba bir örnek
oluşturur.
17. Azarlamayı kesin: Çocuğunuzun
başkalarını incitmenin ve anlaşmazlıkları
çözmek için kaba kuvvet kullanmanın yanlış olduğunu bilmesi önemlidir. Ama
kavgayla gecen bir oyun gününden sonra homurdanmak ("Hiç güzel oynamadın… Arkadaşına karşı o kadar kabaydın ki… Eğer
böyle huysuz olursan, arkadaşların
artık seni sevmeyecek") ya da onu oyundan yarım saat
önce tembihlemek ("Şimdi sakın itmemen gerektiğini unutma… Mutlaka paylaş. Vurmak, ısırmak yok.")
çocuğunuzun davranışını değiştirmeyecektir.
Aslında bu gibi azarlar çocuğu uyumsuz hale getirir ve gerek öfkesini gerekse
saldırganlığını artırabilir, ya da olumsuz davranışları ilgiyle 'ödüllendirmek'
bu davranışların artışına yol açabilir.
18.
Olayın gidişini değiştirmek: Saldırgan
davranışlar ortaya çıktığı zaman bir yetişkinin yöneteceği bir aktiviteye geçerek
(yemek yemek, resim yapmak ya da daire oyunları oynamak gibi) ya da iki
tarafın da ilgisini başka bir yöne çekerek huzur yeniden sağlanabilir. Düzenli
olarak yetişkinlerin denetlediği aktivitelerle, birebir oyunları belli bir
sıraya koymak, oyuncular iyi davranışlarının son sınırına varmadan önce bu
tip oyun seanslarını durduracağı
için kavgayı önler.
19.
Her
zaman denetleyin: En
iyi şekilde davranan çocuklar bile bazen
arkadaşları ile kavga edebilirler. Bu nedenle yeni yürümeye başlayan tüm çocukların oyun saatleri yakından gözlenip
denetlenmelidir[xiii].
Sonuç
Toplumların kabul etmediği bir davranış
olan saldırganlık, ortaya çıktığı yıllarda bazı çevreler tarafından hoş görülse
de, ileriki yıllarda bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kimilerine göre
saldırganlık kişinin doğuştan getirdiği bir davranıştır. Psikologların büyük bir
çoğunluğuna göre ise sonradan kazanılan, çevrenin öğrettiği bir davranış olarak kabul
edilmektedir.
Sanırım bu olumsuz davranışın kaynağından
ziyade, eyleme geçirilmesindeki etken ve önlemedeki unsurlar ön plana çıkmaktadır.
Bu alandaki aştırmalar incelendiğinde, çocukları saldırganlığa iten ve bu
davranışlarını sürdürmelerine en büyük sebebin çevre olduğu görülmektedir.
Özellikle, bu davranışların ilk görüldüğü yıllar dikkate alındığı zaman ki bu yıllar
iki yaş civarıdır, çocukların çevrelerini oluşturan kurumun aile olduğu
görülmektedir.
Bir davranışı ortadan kaldırmanın en kolay
olduğu ve kesin sonuçların alındığı zaman, o davranışın ilk ortaya çıktığı
yıllardır, bu aşamadaki müdahaleler
genellikle olumlu sonuçlar vermektedir.
Bu değerlendirmeler dikkate alındığı zaman, çocukların
saldırganlık davranışlarını ortadan
kaldırmada temel görev aileye düşmektedir. Özellikle de çocukla birinci dereceden ilgilenen anne, baba,
büyük kardeşler ve çocuk bakıcılarının;
çocuklarla kurulan iletişimleri, çocuklara karşı tutumları, onların
görüş alanındaki davranışları, çocukları
saldırganlığa itebilmektedir.
DİPNOTLAR:
[i]
Eğitimime Yeni Bakışlar 2, Mikro Yayınları, Ankara, 2003.
[ii] Arş.Gör. EFİLTİ’nin bu yazısı,
Eğitime Yeni Bakışlar-2, Mikro Yayınları, Ankara, 2003, 1. baskı, s.189 vd.
sayfalardan alınmıştır.
[iii] Selçuk
Üniversitesi, Eğitim Fakültesi.
[iv]
Öğülmüş, S. Okullarda Şiddet ve Saldırganlık, Yayınlanmamış Araştırma Raporu,
Ankara, 1995.
[v] Walker,
D. School Violence Prevention, Eric Product; Eric Digest, Number94, 1995.
[vi]
Cüceloğlu, D. İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1991.
[vii]
Hurlock, E.B. Developmental Psychology, Tata Mc Graw Hill Publishing Company
Ltd., New Delhi, 1968.
[viii]
Uluğtekin, S. Anababa Davranışlarıyla Çocuğun Saldırganlık ve Bağımlılık
Eğilimi Arasındaki ilişkilerin Araştırılması, Doktora Tez Çalışması,
Ankara,1976.
[ix] Güler,
A. Gençler Şiddete Nasıl Alıştırılır, Türk Yurdu Dergisi, Ankara,1996.
[x]
Cüceloğlu, D. İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1991.
[xi]
Uluğtekin, S. Anababa Davranışlarıyla Çocuğun Saldırganlık ve Bağımlılık
Eğilimi Arasındaki ilişkilerin Araştırılması, Doktora Tez Çalışması,
Ankara,1976.
[xii]
Hurlock, E.B. Developmental Psychology, Tata Mc Graw Hill Publishing Company
Ltd., New Delhi, 1968.
[xiii]
Uluğtekin, S. Anababa Davranışlarıyla Çocuğun Saldırganlık ve Bağımlılık
Eğilimi Arasındaki ilişkilerin Araştırılması, Doktora Tez Çalışması,
Ankara,1976.
© www.kriminoloji.com 2002
Sitemize www.kriminoloji.com, hukukcu.net, hukukcu.org veya
turkhukuk.net, turkhukuk.org adreslerinden ulaşabilirsiniz.