www.kriminoloji.com

 

 

ÇOCUK SUÇLULUĞU

 

 

 

 

 

 

Prof.Dr. Oğuz POLAT[i]

© www.kriminoloji.com 2002

 

 

 

        Suç kavramı ile ilgili araştırmalara bir bütün olarak bakıldığında, önemle üzerinde durulan iki kavram olduğu görülür. Birincisi suçu önlemeye yönelik tedbir ve erken tanı çabaları, ikincisi suçun ortaya çıkışındaki ilk belirtilerin çocuklukta görüldüğü düşüncesiyle, çocuk suçluluğu araştırmalarıdır. Suçun ortaya çıkışı, gelişmesi ve önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin tanımlanması amacındadır.
        Çocuk ve suç ile ilgili literatürler, çocuğun suça itilmesini birden fazla nedenle açıklamaya çalışmıştır. Bu çabalar son çeyrek yüzyılda risk faktörü ve tedavi arayışları kavramlarıyla, önleme ve yeniden topluma kazandırma programlarını desteklemek amacındadır.
        Suça itilmiş çocuklar ile ilgili literatürler, çocuğun suçla ilişkilenmesine neden olan etkenlerin aynı zamanda çocuğun toplumsallaşmasını belirleyen sosyolojik gruplar olduğunu ortaya koymuştur.
        Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1. Maddesine göre “Daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, 18 yaşına kadar her insan çocuk sayılır” olarak genel tanımı yapılan “çocukluk” kavramı üzerinde çeşitli görüşler vardır.
        Gelişim psikolojisi açısından çocukluk, 14 yaşlarına kadar ki süreyi kapsar. Bu yaştan sonra ergenlik döneminin başlamasıyla birlikte psikolojik açıdan çocukluk sonlanmıştır.
        Yavuzer
  (1981), insan doğumundan ölümüne dek çocukluk, ergenlik (gençlik), olgunluk yaşlılık gibi belirli dönemler içinde gelişir diyerek, yaptığı sınıflamada çocukluk ve ergenliği birbirinden ayırmaktadır.
        Yörükoğlu
(1985), süt çocukluğu, özerklik, oyun, okul, ergenlik dönemleri olarak belirlediği sınıflamada, ergenlik dönemini 12-21 yaş arasında tanımlamaktadır.
  
     Polat
ise (1997 ) Yörükoğlu’nun dönemlerine benzer bir ayrımda bulunmakta, ancak oyun ve okul dönemi arasında okul öncesi dönemin varlığını vurgulayarak ergenlik dönemini 18 yaşında bitirmektedir.
        Yapılan tüm tanımlamalar, psikolojik ve biyolojik yaklaşımlardır. Ancak “çocuk suçluluğu” kavramı söz konusu olduğunda, psikolojik anlamdaki çocuk kavramı ile ergen kavramı bir araya gelmektedir.
        Şemin
(1984), ergenlik dönemini 13-21 yaşları arasında ve biyolojik, fiziksel, duygusal ve zihinsel değişimlerin yoğun olarak yaşandığı dönem olarak tanımlayarak bu değişiklikler sırasında gencin enerjisinin kendisine yönelik olduğunu ve kendisine karşı uyum mücadelesi verdiğini vurgular.
        Ergen toplumda prestij kazanmaya ve statü sahibi olmaya gereksinme duyar. Toplumsal uyum, geniş ölçüde bu gereksinmenin karşılanmasına bağlıdır. Ergenlik yılları, bir anlamda toplumsal gelişim ve uyum yılları olarak da nitelenebilir.


  
     Çocuk Suçluluğunun Tanımı
  
     Batı literatüründe “Juvenile Delinquency” terimiyle açıklanan, tam karşılığı “reşit olmayanın suçluluğu” olarak çevrilebilecek terim ülkemizde “Çocuk Suçluluğu” olarak kullanılmakta, bu tanımın içerisinde hem çocukluk hem de ergenlik döneminin büyük bir bölümü kapsanmaktadır.
        Uluslararası sözleşmelerde çocuk suçluluğu ile ilgili tanıma "Birleşmiş Milletler Çocukların Yargılanması İle ilgili Uyulması Gereken Standart Asgari Kurallar" (Beijing Kuralları) ile ilgili deklarasyonda rastlanmaktadır (Defence for Children International, 1993). Kuralların "Kurallar ve Tanımların Çerçevesi" olarak verilen 2. Bölümünde;
        2.1 Aşağıdaki Standart Asgari Kurallar, çocuk suçlulara, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi ve diğer fikirler, milli ve sosyal orijin, mülkiyet veya diğer statü farkı gözetilmek şeklinde hiçbir ayrımcılık uygulanmadan tatbik edilecektir.
        2.2 Kuralların amacı uyarınca, aşağıdaki tanımlamalar Üye Devletler tarafından kendi hukuk sistemleri ve kavramları uyarınca kullanılacaktır.
        a) Çocuk, ilgili hukuk sistemleri uyarınca, bir suçu işlemesi ile ilgili olarak yetişkinlerden farklı şekilde muamele edilen küçük veya gençlerdir.
        b) Suç, ilgili hukuk sistemleri uyarınca, kanuna göre cezalandırılabilir olan (ihmal veya hareket ile işlenen) her türlü davranıştır.
        c) Çocuk suçlu ise, suç işlediği ortaya çıkan veya suç işlediği iddia edilen küçük veya gençtir.
        2.1 Her milli adalet sisteminde, özellikle çocuk suçlulara uygulanabilecek kurallar, kanunlar ve hükümler bütünü ile bu kuralları uygulayabilecek, çocuk yargılaması fonksiyonları ile donanmış kuruluşlar oluşturulmalı ve bunların;
        a) Temel haklarını korurken, çocuk suçluların değişen ihtiyaçlarına uyum sağlamalarını,
        b) Toplumun ihtiyaçlarına cevap vermelerini,
       
c) Aşağıdaki kuralların tamamen ve adil olarak uygulamasını sağlamaları temin edilmelidir denmekte ve verilen tanımlamada, çocuk suçluluğu içerik olarak tanımlanmakta, yaşa ilişkin limitler konusunda tanımlamayı devletlerin tasarrufuna bırakmaktadır. Aynı kuralların 4.1. maddesinde "Çocuklar için cezai sorumluluk yaşı kavramını kabul etmiş hukuk sistemlerinde, duygusal, ruhi ve kültürel olgunluğu göz önünde bulundurarak yaşın alt limiti çok düşük tutulmamalıdır." denerek cezai sorumluluk yaşı için göz önüne alınması gereken asgari tanımları ortaya konulmaktadır.
        Suçlu çocuk, ceza hukuku açısından belli bir yaşın altında olan çocuktur. Bu yaş sınırı çeşitli ülkelerde farklılıklar gösterir. Farklılıkların alt ve üst sınırları 7–21 yaşları arasında değişmektedir. Ceza ehliyeti yaş sınırı denebilecek alt sınır çeşitli ülkelerde farklı olarak uygulanmaktadır;

  
     i-Ceza ehliyetini 7 yaşından başlatan ülkeler: Avustralya (Tazmanya), Bengaldeş, Kıbrıs Rum Kesimi, Gana, İrlanda, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Pakistan, Sudan, Suriye. Ceza ehliyetini 8 yaşından başlatan ülkeler: Sri Lanka, İskoçya.
        ii- Ceza ehliyetini 9 yaşından başlatan ülkeler: Irak, Filipinler.

  
     iii-Ceza ehliyetini 10 yaşından başlatan ülkeler: Avustralya (birçok eyaleti), Nepal, Yeni Zelanda, Nikaragua, İngiltere.
  
     iv-Ceza ehliyetini 12 yaşından başlatan ülkeler: Kanada, Kore, Uganda.
  
     v-Ceza ehliyetini 13 yaşından başlatan ülkeler: Cezayir, Çad, Fransa, Polonya, Tunus.
  
     vi-Ceza ehliyetini 14 yaşından başlatan ülkeler: Bulgaristan, Çin, Almanya, Macaristan, İtalya, Japonya, Libya, Romanya, Rusya, Vietnam, Yugoslavya.
  
     vii-Ceza ehliyetini 15 yaşından başlatan ülkeler: Danimarka, Mısır, Finlandiya, Norveç, İzlanda, Peru, Sudan, İsveç.
  
     viii-Ceza ehliyetini 16 yaşından başlatan ülkeler: Arjantin, Azerbaycan, Bolivya, Şili, Küba, Portekiz, İspanya, Ukrayna.
  
     ix-Ceza ehliyetini 18 yaşından başlatan ülkeler: Belçika Kolombiya, Panama, Peru.
  
     Dönmezer (1984), suçu “topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu kanun koyucu tarafından kabul edilen ve belirtilen, eylem, davranış, tavır ve hareket” olarak tanımlar.
        Suçluluk üzerine yapılan tanımlamalar, temelde çocuk suçluluğunu da kapsamaktadır. Ancak çocuk suçluluğu kavramı bu genel tanımlamaları yaş faktörü ile sınırlandırmaktadır.
  
     Burt
(1925), çocuk suçluluğunu, bir çocuktaki anti sosyal eğilimlerin yasa müdahalesi gerektirecek duruma dönüşmesi olarak tanımlar.
        Batı literatüründe (Delinquency) Çocuk Suçluluğu kavramı, kanuna karşı gelmiş 11-18 yaşları arasındaki çocukları kapsamaktadır. Çocuk suçluluğu ile ilgili hemen tüm araştırmacıların tanımlamalar içerisindeki ortak değerlendirmeleri, çocuk suçluluğu davranışının içinde olan çocuğun, suça itilmiş çocuk olarak kabul edilmesidir.


  
     Dünyada Çocuk Suçluluğun un Görünümü
  
     19. y.y. başlarından itibaren sanayileşmeyle beraber ortaya çıkan sınıflaşma  çocuk emeğinin iş gücüne katılması, göçler ve geleneksel ailelerin oynadığı toplumsal rolün yerini çekirdek ailenin alması ile I. ve II. Dünya Savaşları sonrasının toplumsal yıkımları, tüm dünyada çocuk suçluluğu oranında patlama yaratmıştır. Araştırma verilerine bakıldığında, çocuk suçluluğunun uluslararası bir problem olduğu görülmektedir.
        Çocuk suçluluğunun 1956’dan beri yükselme trendi içinde olduğu Kanada da Alison Hatch ve Curt Griffiths (1992) tarafından yapılan araştırmada, şiddet içeren çocuk suçlarında 1980-1990 arasında iki kat artış olduğu, mala ilişkin olarak işlenen suçların tümünün üçte ikisinin çocuk suçlularca işlendiği ortaya konmuştur.
        Almanya’daki durum daha farklı değildir. Yapılan araştırmalarda ortaya çıkan sonuçlar, Almanya’daki gençliğin yaklaşık % 20’sinin şiddet içeren suçlara katıldığı ve mala karşı işlenen suçların üçte birinin gençler tarafından işlendiği belirlenmiştir.
        İsveç’te, suçlulukla ilgili Paul Friday raporları (1992), bu ülkede, bilinen en açık ve özgür sosyal yardım programlarına sahip olunmasına rağmen çocuk suçluluğu oranında çoğalma eğilimi olduğunu ortaya koymaktadır.
        Amerika Birleşik Devletleri, çocuk suçluluğu açısından artışın hızla yaşandığı ülkelerin başında gelmektedir.
        Kanada da, çocuk suçluluğunun suçlara göre sınıflanmamış genel verileri 1993 - 1996 yılları arasında çocuk suçluların oranının düşme eğilimi içinde olduğunu göstermektedir.
         İsrail'de ise 1950'lerden 1980 yılına kadar yükselme gösteren çocuk suçluluğu oranı 1980 yılından sonra göreceli bir azalış göstermektedir.


  
     Türkiye de Çocuk Suçluluğunun Görünümü
  
     Dünyadaki çocuk suçluluğu ile ilgili istatistiksel sonuçlara ve işlenen suçların niteliklerine bakıldığında, Türkiye’deki görünümün nispi olarak iyi olduğu söylenebilir.
        Türkiye’deki çocuk suçluluğu ile ilgili yayınlanmış istatistik verilere bakıldığında, hüküm almış çocuk sayısı baz alınarak, nicel olarak üç dönemden söz etmek mümkündür.
        Birinci dönem 1981-1985 yıllarını kapsamakta ve 1981 yılındaki veriler, dönemin özelliklerinden ötürü yüksek olduğu düşünülerek değerlendirme dışında tutulduğunda, 1982-1985 yılları arasında hükümlü çocuk sayısında artış gözlenmektedir (Adalet İstatistikleri, 1981-1995).
        İkinci dönem 1986-1990 yıllarını kapsamaktadır. Bu dönemde hükümlü çocuk sayısında önemli oranda düşüş vardır. Bu dönemin verilerini incelerken Ankara, İstanbul, İzmir ve Trabzon illerindeki Çocuk Mahkemelerinin 1987 yılında faaliyete geçtikleri göz önünde bulundurulmalıdır.1991-1995 yıllarını kapsayan üçüncü dönemde ise hükümlü çocuk sayısında artış gözlenmektedir. 

1991-1995 YILLARI ARASINDA

HÜKÜMLÜ ÇOCUK SAYISI

 

YIL

SAYI

1991

410

1992

455

1993

494

1994

625

1995

671

(T.C. Adalet İstatistikleri 1991 - 1995 ) 

TÜRKİYE'DE 1991 - 1995 YILLARI ARASINDA

HÜKÜMLÜ ÇOCUK SAYISI

1991-1995 SUÇ TÜRLERİNE GÖRE

HÜKÜMLÜ ÇOCUKLAR
Türkiye de Suç Türleri Açısından Çocuk Suçluluğu

Türkiye de yayınlanmış istatistik verilere bakıldığında, mala karşı işlenen suçların, özellikle hırsızlık suçunun fazla olduğu görülmektedir. Hırsızlık suçunu sırasıyla cinsel suçlar ve adam öldürme izlemektedir. 

1991-1995 YILLARI ARASINDA

SUÇ TÜRÜNE GÖRE HÜKÜMLÜ ÇOCUKLAR

 

 

ADAM ÖLDÜRME

HIRSIZLIK

IRZA GEÇME

FİİLİ LİVATA

YARALAMA

GASP

DİĞER

TOP.

1991

86

115

63

56

11

69

10

410

1992

77

170

46

66

11

69

16

455

1993

84

153

44

73

13

110

17

494

1994

133

213

41

72

12

115

39

625

1995

140

239

49

53

19

138

33

671

TOP.

520

890

243

320

66

501

115

2655

 

(T.C. Adalet İstatistikleri 1991 - 1995)

 

 

 

 

 

 

 



[i] NOT: Sayın hocamızın “Çocuk Suçluluğu” konusu ile ilgili olarak “Kriminoloji ve Kriminalistik Üzerine Notlar” ktabında ayrı bir bölüm (7. Bölüm) halinde detaylı olarak incelenmiştir. Bu konu hakkında daha detaylı bilgi için ilgili kitaba başvurabilirsiniz: Prof.Dr. Oğuz POLAT, Kriminoloji ve Kriminalistik Üzerine Notlar, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 1. Baskı 2004.  www.seckin.com.tr

 

 

 

 

 

 

 

 

© www.kriminoloji.com 2002

Sitemize www.kriminoloji.com, hukukcu.net, hukukcu.org veya turkhukuk.net, turkhukuk.org adreslerinden ulaşabilirsiniz.

 

 

Ana sayfa